Antik Yunan’da Yurttaş ile Polis Arasında Bağ ve Günümüzdeki Vatandaşlıktan Farkı

Çağdaş demokrasiler birer temsili rejimlerdir. Antik Yunan'ın Atina'sında ise durum farklıdır. Günümüzdeki temsili demokrasi anlayışından farklı olarak Atina halkı; 18. yy'da Rousseau’nun da ifade ettiği üzere "bir halk temsil edilmeyi kabul ettiğinde özgür değildir" görüşündedir.5 min


103

Antik Çağ’da, bir arada yaşayan insanların oluşturdukları toplumsal yapılardan biri olan Yunan kent-devletlerinde doğal ve sosyo-ekonomik eşitsizliklerin en aza indirgenmesi için oluşturulan yurttaşlık statüsü, değişik çağlardan ve coğrafyalardan geçip farklı tezahürlere bürünerek günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır.

Polis; dini, askeri, ekonomik ve siyasal bir bütündür. Yurttaşlar ise polisin yerli halkını oluşturan, toprak sahipliği ve siyasal haklar konusunda tekel bir yetkiye sahip ayrıcalıklı ufak bir azınlıktır ve bu gruba giriş doğum yolu ile gerçekleşmektedir. Polisin ilk dönemlerinde yurttaşlık toprak sahipliği ile özdeş iken, daha sonra silah kullanma hakkına sahip olan her ergin erkek yurttaş olarak kabul edilmiştir.

Yurttaş bütün eksikliklerden arınmış olan, tam bir insan ve özgür kişidir. Polis normalde biyolojik bir varlıktan daha fazlası olmayan eksik insanı “tam bir insan”a çevirerek onu özgürleştirir ve ona anlam katar. Yurttaş olma ile birlikte insan varlık ve değer kazanır; maddi ve manevi tüm varlığı ile polise bağlanır ve hükmü altına girer. Bu sürecin sonunda polis hem bireyi kendi yapısı içinde eritir hem de kendisini var eder. Yurttaş, polis ile bütünleşerek varlık kazandığından ve kimliğini anlamlandırdığından polisin dışında bir yaşam düşünemez. Dolayısıyla yurttaşın polisten ayrı bir yaşantısı olamaz. Bu nedenle bir yurttaşın bütün yaşantısı, eylemleri polisle ilgilidir.

Polis, antik Yunan dünyasının tipik toplum yapısıdır. Bir polis, genellikle etrafındaki bölgeyi kontrol eden liman veya akropolse olarak adlandırılan kutsal bir merkezden oluşmuştur. Polis terimi, bu nedenle şehir devleti olarak tercüme edilmiştir. Siyasi, adli, yasal, dini, sosyal kurumlar ve uygulamalar açısından diğer polislerden bağımsız olduğu için her polis sanki ayrı bir devlet olarak etkinlikte bulunmuştur. Bir devlet gibi hem diğer polislerle ticaret ve siyasi ittifaklar yapmış; Yunan olmayan devletlerle uluslararası ilişkiler kurmuştur. Sosyal anlamıyla polis, yönetime katılan bir vatandaşlar kuruluydu, ama idare çeşitli biçimler alabilirdi; tarihte görülme sırasına göre bunlar oligarşi, tiranlık ve demokrasi idi. Yönetim, vatandaşlar meclisi, bir konsey ve hakimlerden oluşurdu. Bazı polislerde farklı seviyelerde vatandaşlıklar tanımlıydı. En üstte siyasi hakları olan vatandaşlar vardı. Ardından siyasi hakları olmayan vatandaşlar, en sonda da vatandaş olmayanlar gelirdi. Kadınlar, çocuklar, yabancılar ve esirler vatandaş sayılmazdı. Vatandaşlık genelde doğumdan kaynaklanırdı, farklı şehirlerin bu konuda farklı kuralları vardır.

Polisin yurttaş üzerinde sahip olduğu bu özgürleştirici ve değer kazandırıcı özelliğinin bir sonucu olarak Antik Yunanda yurttaşlar bir yandan diğer polis sakinlerinden daha üstün tutulmuşlar iken diğer yandan da polise ait olmayan kişileri barbar olarak nitelendirilmişler ve kendilerini bu kişilerden daha uygar ve üstün görmüşlerdir.

Atina’da yurttaşlığın temel koşulu özgür olabilmektir. Ancak buradaki özgürlük günümüzdeki tanımına göre daha geniş kapsamlı olarak kullanılır. Kişinin köle olmaması yanında başkasına tabi olmamasını da içerir. Bu anlamda kişinin çalışıp çalışmama özgürlüğü olmalı, yani kişi bir başkası için çalışmak zorunda kalmamalıdır. Bu nitelik başkasına tabi olmamayı, başına buyrukluğu içerdiği için kadın ve çocukları doğrudan bu grubun dışında bırakır. Köleler de köle sahiplerine ait bir mal ve araç olarak göründüklerinden doğal olarak bu grubun dışında kalırlar. Ticaretle ya da zanaatlarla ilgilenen özgür çalışan sınıftı olan yabancılar da yurttaş kabul edilmeyip, hukuki özne sayılmamaktadırlar. Bu eksikliklerinin sonucunda kadınlar, köleler ve yabancıların tümü polis yönetiminden dışlanmıştır.

İki büyük site devletinden ilki olan Sparta açsısından ise Spartalılar, yazılı olsun olmasın kendi aralarındaki güç ve iktidar ilişkilerini düzenleyip, yurttaşlığın ilk emarelerinin gözüktüğü bir devlet düzeni oluşturarak, bölgesindeki diğer kent devletlere örnek olmuşlardır. Sparta yurttaşlığının temelini ise savaş sanatında usta olan asker yurttaşlar oluşturmaktadır. Boyunduruk altına aldıkları helotlar sayesinde, herhangi bir tarım ya da zanaat işinde çalışmak zorunda olmayan ancak yetişkin bir erkek oluncaya kadar da zorlu bir psikolojik ve bedensel eğitimden geçebilen herkesin, yurttaşlık hakkı kazandığı Sparta’da kadınlar diğer Yunan Devletleri’nde olduğu gibi geri planda kalmaktadır.

Atina yurttaşlığı da temelde benzemektedir. Özelikle modern yurttaşlık tiplerinden biri olan toplulukçu yurttaşlık anlayışının kökeninde Atina yurttaşlığı bulunmaktadır. Cumhuriyetçi yurttaşlıktaki yurttaşlık anlayışı en iyi devlet biçimini iki desteğe dayandırır: Siyasal olarak erdemli insanlardan oluşan bir yurttaşlar grubu ve adil bir yönetim şekli Antik Yunan yurttaşları günlerini kafalarındaki arete (erdem) halesiyle agorada (Pazar yerlerindeki toplantı yeri) boy gösterip ellerindeki dike (adalet) sopasıyla meclis ve mahkemelerde adalet dağıtarak geçirmektedir. Yunan Dünyası’nda politik haklarla donatılmış yurttaşlık tam manasıyla yalnızca yetişkin erkeklerle sınırlandırılmıştır. Atina’da erkek yurttaşlar arasındaki uyum, çeşitli cemiyetler ve akrabalık gruplarıyla kuvvetlendirilmiştir; milattan önce altıncı yüzyılla birlikte aşiretler, aristokrat niteliklerini korumakla birlikte yurttaşlığı kontrol eden siyasi gruplaşmalara dönüşmüştür.

Polise dair bütün siyasi, kamusal, ekonomik, dini kısacası her türlü faaliyetin gerçekleştiği agora görünüşte yoksul, zengin bütün yurttaşlara hatta köle ve yabancılar açık olsa da pratikte yurttaşların bile sadece küçük bir azınlığı bu alanda zaman geçirme ve söyleşilere katılma lüksüne (ve bu katılım için gerekli olan eğitimi alma hakkına) sahiptir.

Polis yurttaşlara eşitlik ve özgürlük ilkeleri üzerine temellendirilen bir yaşam alanı sağlar. Polisin çıkarı yurttaşın kişisel çıkarından önce gelir. Ülke yönetimi için profesyonel hukukçu, bürokrat ve politikacının bulunmaması devlet yönetiminin bizzat yurttaşlar tarafından yerine getirilmesini gerektiriyordu. Devletin her türlü eylem ve işlevi bireyler tarafından yürütüldüğü için devlet-toplum ayrışması bulunmamaktaydı. Her bir devlet işlemi bir yurttaş etkinliği olarak seçim ya da kura ile sivil bir kimlikle yerine getiriliyordu. Bu nedenle polis yurttaşların üstünde ya da onlardan ayrı bir varlık olarak görülmezken, kadınlar, köleler ve yabancılar için devlet üst bir kurumdu.

Günümüzde vatandaşların siyasete katılımı çok daha sınırlıdır. Doğrudan demokrasinin uygulandığı polislerde vatandaşlar politikayı belirlemede ve devletin yürütülmesinde iktidarı doğrudan kullanılırlar iken günümüzde yurttaşların büyük bir çoğunluğu seçimlerde ve halk oylamalarında oy vermek dışında aktif bir kamusal eylemde bulunmaz. Ancak siyasete katılım sınırlı olsa da siyasal haklar cinsiyet, etnik köken, ekonomik durum gibi şartlara bağlı olmadan her vatandaşa (ülkelerin hukuki düzenlemelerine göre farklılaşabilecek bazı istisnalar ve şartlar dâhilinde) tanımış bulunmaktadır. Günümüzün modern demokrasilerinde; yurttaş, halk, toplum kavramları birbirini kapsamaktadır. Toplumun-halkın tamamı vatandaş kitlesini oluşturur. Oysa, Yunan toplumunda yer alan farklı kategorilerden biri olarak yurttaş kavramı, toplumun tamamı (kadınlar, yabancılar, fakirler) göz önüne alındığında, çok sınırlı bir kesime yurttaş sıfatıyla siyasal haklar tanımaktadır. Günümüzün yurttaş kavramı ile olan farklılığı temelinde açıklanması yerinde olacaktır. Yunan toplum yapısı ekseninde ve klasik demokrasinin ele alınması yoluyla; klasik demokrasi ve modern demokrasinin dayandığı farklılıklar da netleşmektedir. Bunun dışında, Yunan toplumunda; yönetsel, askeri, kültürel, sosyal mevzularda algı kente odaklı bir yapı arz etmektedir. Yunan toplumunda her mesele kent ile ilişkili olmak durumundadır. Bireysellik anlayışı henüz gelişmemiştir. Bu durumu özgürlük kavramının Yunan toplumundaki anlamından da çıkarmak mümkündür. Özgürlük Yunan toplumunda başka bir topluma savaş açma anlamında özgür olmayı kasteder. Kimlik olarak sadece kent kavramı vardır. Toplumda, kent ve yönetim odaklı bir algının varlığının altını çizmek gerekmektedir.

Kaynakça

  • Uygun, Oktay, (2015) “Devlet Teorisi”, Levha Yayıncılık.
  • Derdiman, R. Cengiz, (2005) “Hukuk Felsefesi Gözüyle “Polis” Kavramı ve Çağdaş Polislik Düşüncesi”, (yüksek lisans tezi).
  • Dinçkol, Bihterin, (2017) “Atina Demokrasisinden Roma Cumhuriyetine-” Demos’tan Populus Romanus’a”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 23(3), 751-765.
  • Yücel, Hakan & Yıldız, Süheyla, (2014) “İstanbul’da ve İmroz’da Rum Olmak, Atina’da Rum Kalmak.” Alternative Politics/Alternatif Politika 6.2.
  • Gerim, Giray, (2017) “Çağdaş Yurttaşlığı Kavramak: Temel Yaklaşımlar, Yeni Boyutlar ve Yeni Bir Yurttaşlık Çerçevesi”, Journal of Sociological Studies/Sosyoloji Konferanslari, (56).

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

103

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.