Fikri Mülkiyet Hakkı ile Sınai Mülkiyet Hakkı Ayrımı

Gelişen teknoloji ile birlikte adını sıkça duyduğumuz Fikri mülkiyet ve Sınai mülkiyet hakkı nerelerde karşımıza çıkar ? En önemli farkları nelerdir ?4 min


70

Günlük hayatta dinlediğimiz müzikler ,okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler, kullandığımız eşyalar gibi birçok alanda Fikri  Mülkiyet ve Sinai Mülkiyet Hakları karşımıza çıkmaktadır.

Peki bu haklar ne anlam ifade etmektedir ? Ne için kullanılmaktadır ? Farkları nelerdir ?

Öncelikle bu iki kavram 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ‘nda ayrı ayrı düzenlenmiştir.

Bu yazıda da sırasıyla Fikri Mülkiyet Hakları ve Sınai Mülkiyet Hakları incelenecek olup son olarak iki kavram arasında karşılaştırma yapılacaktır.

Fikri Mülkiyet Hakkı

Fikri Mülkiyet Haklarının bir diğer ismiyle Telif haklarının konusunu kişi yada kuruluşa ait fikir ürünler oluşturur. Sahibinin hususiyetini taşıyarak Musiki, Güzel Sanat, Sinema, İlim ve Edebiyat, Alenileşmiş ve yayımlanmış eser kategorisinde meydana gelen ürünlere eser adı verilmekte olup meydana getirenlere de eser sahibi denilmektedir. Yaratılmış eser, sahibinin hususiyetini taşımıyor yada yasada belirtilen kategoriden birine girmiyor ise Fikri Mülkiyet Hükümleri değil , Haksız Rekabet ve Kişilik Haklarının Korunması hükümleri uygulanır.

Haksız rekabet kapsamına eserin adı eserdeki işaret ve resimler girmektedir. Kişisel hakların korunmasında ise eserden ziyade esere konu olan kişiler korunur. İşte bu eser sahiplerinin sahip olduğu haklara ise Fikri Mülkiyet Hakları veyahut Telif Hakları denmektedir.

Eser sahipliği hakkında yasada belli karineler mevcuttur. İlk olarak eserde adı belirtilen kişi o eserin sahibi sayılır. Eğer eserde eser sahibinin herhangi bir ismi yoksa yayımlayan o da yoksa çoğaltan eser sahibi sayılır ve eser sahibinin haklarını kullanır. Böyle bir durumda yetkili kimseler ile asıl hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklarda aksi kararlaştırılmamışsa vekalet hükümleri uygulanır. Eser sahibi tek bir gerçek veya tüzel kişi olabileceği gibi birden fazla kişi de olabilir. Böyle bir durumda eser kısımlara ayrılabiliyorsa herkes kendi oluşturduğu bölümün sahibi sayılır. Örneğin ; farklı bölümleri içeren bir kitap yazılmış olup her bölümü yazan farklı kişiler ise herkes kendi kısımlarının sahibidir.

Şayet eser bölünemezse tüm kişiler hak sahibi sayılıp adi şirket hükümleri uygulanmaktadır. Aksi kararlaştırılmadıysa sahiplerin her biri eserin değiştirilmesi yada yayımlanması için diğerlerinin iştirakini isteyebilir. Eğer sahipler iştirak etmezse mahkemece müsaade edilebilir.

Telif Hakları, eserin meydana getirilmesiyle kendiliğinden doğar. Korunması için tescil ettirilmesine ihtiyaç olmamakla birlikte eserin kamuya sunulması ile koruma şartları kendiliğinden sağlanmış olur. Eser sahiplerine, meydana getirdikleri eserleri koruyabilmeleri için ise mali  ve manevi haklar olmak üzere iki farklı hak türü sunulmuştur.

Mali haklar : Eser sahibinin eser üzerinde bulunan ekonomik hak ve yetkileridir. Bu haklar ; İşleme Hakkı, Çoğaltma Hakkı, Yayma Hakkı, Temsil Hakkı, Umuma İletişim Hakkı, Pay ve Takip Hakkı’dır.

Belirtilen haklar terekeye dahildir ve miras yoluyla mirasçılara intikal etmekte olup süreye tabidir. Türkiye’de, yasada öngörülen istisnai haller dışında koruma süresi  eser sahibi gerçek kişi ise yaşadığı sürece ve ölümünden itibaren 70 yıldır. Yani eser sahibinin mali hakları, yaşamı boyunca ve ölümünden sonra da mirasçılar tarafından 70 yıl boyuncu korunur. Eser sahibi birden fazla olup eser bölünemeyen bir eser ise en son ölen eser sahibinin ölüm tarihi esas alınır. Koruma süresi eser alenîleşmediği sürece işlemeye başlamaz. Eser sahibi tüzel kişiyse, koruma süresi aleniyet tarihinden itibaren 70 yıldır. Koruma süresi dolmuş eserler, eser sahibinden izin alınmaksızın serbestçe kullanılabilir.

Fikri haklar gayri maddi fakat ekonomik değere sahip haklar olduğundan haciz, devir gibi hukuki işlemlere de konu olabilmektedir. Buna ek olarak devretme işlemi adi yazılı şekil şartına bağlanmış olup sözleşmede de hangi mali hakkın devredildiği belirtilmelidir.

Manevi haklar : Eser sahibinin eser üzerinde bulunan ekonomik olmayan, eser sahibi ile eser arasındaki duygusal ilişkinin sonucu olarak ortaya çıkan hak ve yetkilerdir. Bunlar: Umuma arz , eser sahibinin adının belirtilmesi, eserde değişiklik yapılmasını men etme ve eser sahibinin zilyet ve malike karşı haklarıdır. Örneğin ;eseri yayımlarken eser sahibi, takma adını veya gerçek adını kullanarak yada adsız bir şekilde eseri yayımlama hakkında sahip olup isterse eseri umuma arz etmeme hakkına da sahiptir.

Bu haklar terekeye dahil değildir ve ölüm halinde mirasçılara geçmez. Devredilmesi imkansız olmakla birlikte vazgeçilmesi de mümkün değildir.

Sınai Mülkiyet Hakları 

Sınai hakların konusunu ise sanayide ve tarımdaki buluşlar, yenilikler, yeni tasarımlar ve özgün çalışmalar veya ticaret alanında üretilen ve satılan malların üzerlerindeki üreticisinin veya satıcısının ayırt edilmesini sağlayacak işaretler oluşturur.

Sınai Mülkiyet Haklarında korumanın sağlanması için ilgili patentin, tasarımın, markanın vs. Türk Patent ve Marka Kurumuna tescil ettirilmesi gerekmektedir. Birden çok hak sahibi varsa ortak temsilci atanabilir. Sahiplerden biri kendi payını satmaya kalkarsa diğer sahiplerin ön alım hakkı mevcuttur. Ülkemizde Sınai Mülkiyet Hakları ” Türk Patent Enstitüsü “ tarafından korunmaktadır.

Sınai Mülkiyet Hakları , ürünler ile ayırt edici işaret ve adlar olmak üzere iki kısma ayrılır:

Ürünler üzerindeki haklar: Patent ve tasarım hakkı.

Ayırt edici işaret ve adlar üzerindeki haklar: Marka, Coğrafi İşaretlet ve Geleneksel Ürün Hakları , İşletme Adı, Ticaret Ünvanı, Alan Adları ve Fikir ve Sanat Eserlerinin haklarıdır. Buradaki fikir ve sanat eserlerinin haklarıyla korunan eserin içeriği değil eserin isim ve resmidir. Örnek vermek gerekirse, X isimli bir romanın ismi yukarıda belirttiğimiz üzere haksız rekabet hükümlerince korunur fakat eser adı marka haline gelmişse (Orhan Pamuk – Kar romanı gibi ) bu durumda Sinai Mülkiyet Hakları devreye girer.

Bu iki kavram arasındaki  farklılıklarına toparlayacak olursak, Fikri Mülkiyet Hakları :

  • Sınai amaç yoktur.
  • Hakkın doğumu için tescile gerek yoktur ve eser yaratıldığı an mali ve manevi haklar doğar.
  • Bu hakların kullanılma zorunluluğu yoktur. Örneğin; bir kitap yazan kişinin bu kitabı yayımlamasa bile hakları mevcudiyetini korur.

Sınai Mülkiyet Hakları ise :

  • Sınai amaca yani sanayide, ticarette kullanılmaya özgülenmiştir.
  • Türk Patent ve Marka Kurumuna tescil ettirilmesi gerekmektedir. Haklar başvuru yapıldığı anda kazanılır yani tescil açıklayıcı unsurdur. Burada önemli bir hususu söylemekte fayda vardır . Eğer  tasarım ilk kez Türkiye’de meydana gelmişse tescilsiz de hak kazanılabilir.
  • Hakkı kullanma zorunluluğu mevcuttur. Hak kullanıldığı sürece vardır. Örneğin; marka kullanımının süresi 5 yıldır. Bu süre içinde kullanılmazsa markanın kullanımı iptal edilebilir.

Son olarak gerek Fikri Mülkiyet gerekse Sınai Mülkiyet haklarına saldırı durumunda tespit davası, saldırının önlenmesi davası, saldırıdan korunma davası açılabilmektedir. Taraflar arasında her türlü hukuk ve ceza davalarını yürütmekte görevli olan mahkeme ise Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’dir.

Kaynakça

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

70

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.