Roma İmparatorluğunda ve Antik Yunan Uygarlığında Avukatlık Mesleği

Bu yazımızda Antik Yunan ve Roma'dan günümüze gelen "advacatus" (avukatlık) mesleğinin gelişimini ve o dönemlerdeki itibarını konu edineceğiz.4 min


85

Birçok kişinin günlük hayatta pek fazla önemsediği hatta pek çok dizi ve filmlerde sahtekar, düzenbaz yalancı olarak lanse edilen lakin insanoğlunun dünyada varlığını devam ettirmesini sağlayan ve insanoğlunun bir araya gelip belirli haklarından vazgeçip bir devlet oluşturup belirli kurallar dahilinde kendini orada özgürce ifade etmesini ve  kendi haklarını onun yerine savunabilecek birine ihtiyaç duyduktan sonra yarattığı en önemli meslek olan Avukatlığın geçmişi, Antik yunan uygarlığına dayanır. Avukat sözcüğü Antik Yunancada ayrıcalıklı insan, güzel konuşan anlamına gelen ‘advacatus’ kelimesinden türetilerek dünya dillerine geçmiştir.

Antik Yunan’da suçlanan kişi kendini tek başına savunurdu. Bu savunma sırasında iyi konuşamayan veya dilsiz olan kişileri hür akrabaları veya dostları savunurdu. Daha sonra ise bunun sonucunda da mahkemelerde logograf (Herodot’tan önceki Yunan tarih yazarları ve kronikleştiricileri) denilen Arzuhâlciler (ücret karşılığında mektup, dilekçe vs. yazan kişiler) ortaya çıkmaya başlamıştır. Taraflara mahkemeden önce savunma hazırlayan logograflar, mahkemede söylenecek sözleri, bir söylev haline getirip ilgili kişilere ulaştırıyorlardı. İlgili kişilerde  bu söylevleri ezberleyerek hâkim önünde tekrarlıyorlardı. Ancak davacı veyahut davalıların bunları iyi ezberleyememeleri, şaşırmaları, unutmaları karşısında logograf adlı kimseler mahkemelerde onların yanında bulunmaya başladılar. Logografların yazdığı dilekçeler davaya giriş niteliği taşıyor ve tartışmalar logografların  yazdıkları  dilekçeler üzerinden yapılıyordu. Antik Yunan’da Avukatlık mesleğine sadece hür erkekler kabul edilmekteydi. Ayrıca ana veya babalarına saygısızlıktan cezalandırılanlar, vatan savunmasına veya bazı kanuni görevlere katılmayı reddedenler, ahlaka aykırı işlerle uğraşanlar, sefahat yerlerinde( iyi ahlaka adanmış yerler kilise manastır vb) görülenler, miras yolu ile kendilerine geçen serveti lüks içinde yiyip bitirenler avukatlık yapamazlardı. Roma’da ise yine sadece hür erkekler avukat olabilmekte ve herhangi bir avukat davaya başlarken doğruluk yemini etmek zorundaydı. Bu yemin, adaletin zaferini sağlamak, müvekkilin haklarını eksiksiz savunmak, dürüstlük yolundan ayrılmamak unsurlarını kapsıyordu. Avukat davanın haksızlığını anlayınca davadan çekilmek zorundaydılar. Davadan çekilme hakkının  ortaya çıkışına bu dönemde rastlanmaktadır. Roma’da avukatlık onur mesleği olmasından dolayı avukatlar hizmetleri karşılığında ücret almıyorlardı. Ayrıca Roma hukukunda “guato litis” yani ücret sözleşmesi yasağından dolayı da ücret almıyorlardı. Romalıların, avukatların ücret almamasını isteme sebepleri ise  avukatın bağımsız olması gerektiği inancıydı. Çünkü böylesine bir ücret sözleşmesinin avukata bağımsızlığını kaybettirmesinden, onu müvekkilinin ortağı haline getirmesinden korkuluyordu.  Avukatlar ücret yerine honorar (Onursal bir ex gratia ödemesi, yani, müvekkilin kendisini gönüllü bir kapasitedeki hizmetleri için ücret talep edilmeden, herhangi bir yükümlülük veya yasal zorunluluk olmadan yaptığı bir ödeme.) almaktaydılar. Roma’nın tanınmış avukatlarından ve şairlerinden Ovidius, “Güzel kadınların güzelliklerini satmaları ne kadar utanç verici ise bir avukatın yardımını satması da o kadar utanç vericidir.” diyerek Roma döneminde avukatların ücret almasının onur kırıcı bir davranış olduğunu bu sözleriyle dile getirmiştir. Ancak Avukatlar  ücret almasalar bile, Roma’da Cumhuriyet Döneminde yüksek makamlara giden bir yolda yer alabiliyorlardı.  Örneğin Ciçero konsul (Roma Cumhuriyetinde en yüksek makamlardan biri) olduğu zaman avukattı. Hatta Roma imparatorluğunun en güçlü ve en önemli  imparatoru Jül Sezar da Roma Barosunda kayıtlı bir avukattı.

İlk baro Antik Yunan’ın  Atina kentinde kurulmuştur. Atina Şehir Devleti’nin ilk yöneticilerinden olan Draca, sadece şehir devletinin değil, Atina Barosunun da ilk yasal düzenlemelerini yapan kişidir. Draca’dan sonra göreve gelen Solon (Solon yasalarıyla adı geçen Yunan kral) da sadece devlet adamı ve şair değil, yaptığı reformlarla Atina demokrasisinin temelini atan kişidir. Kendi adıyla anılan ve  dünyanın ilk anayasası olan Solon Anayasasını hazırlayamıştır. Aynı zamanda bu uygarlığın yedi bilgesinden biri olan Solon ”Kanunlar örümcek ağlarına benzer: Güçsüz ve hafif şeyler ona yakalanır; daha ağır olanlar ise onu parçalayıp geçer” sözüyle, Draca’nın başlayıp şekillendirdiği Atina Barosunun yasal düzenlemelerini güçlendirmiştir.

M.S 359 yılından itibaren avukatlar, topluluklar halinde örgütlenmeye başladı. Başlangıçta etik kurallardan söz edilmezken zamanla Roma’da avukatların sorunlarını konuşmak için toplanan barolar oluşmaya başladı. Avukatların bir araya geldiği toplantılara “ordo” adı verilirdi. En kıdemli avukat toplantının başkanı oluyordu. Avukatlık mesleğinin öğretilmesi ise mahkemelerde çırakların deneyimli avukatları duruşmada izleyerek onlara soru sorarak eğitilmesi şeklinde yapılmaktaydı. Öğretici avukatlara da “jurisprudent” (İngiliz Hukukunda yer alan bu terim, Roma’dan geçmiş olmalıydı) adı verilmekteydi. Avukatların adetleri sınırlı olarak resmi makamlarca göreve tayin edilirdi.

Günümüzde saygıdeğer bir meslek olan avukatlık mesleğinin önemini  bu meslek ile ilgili yapılan kitsch ürünlerinin tam olarak  yansıtamamaları ve Avukatlık mesleğini olduğundan farklı bir biçimde insanlara lanse etmeleri bu mesleğin önemini yitirmesine neden olmamıştır. Aksine adalet ve hakkaniyet kurumunlarının aktif rol oynadığı ve özgür düşünce ortamının bulunduğu her yerde avukatlık mesleği önemi korumaya devam edecektir.

Kaynakça 

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

85

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.