Uluslararası Hukukta Hakkaniyet Prensibi

Uluslararası Hukukun kaynaklarından biri hukukun genel ilkelerinden Adalet ve Hakkaniyet Prensibidir. Peki “Hakkaniyet” İlkesi’nden ne anlamalıyız?4 min


51

Uluslararası Hukuk nedir, kaynakları nelerdir?

Uluslararası hukuk, hukuk kişileri genellikle devletler olan, devletlerin iç hukukundaki kurallarını da bağlayıcı devletlerarası hak ve yükümlülükleri ele alan hukuk branşıdır. Bu hukuk dalının kaynakları bir uluslararası mahkeme olan Uluslararası Adalet Divanı’nın Statüsü’nün 38. maddesinde değinilmiştir. Divan’ın devletler arasında doğan uyuşmazlıkları çözmek için öncelik sırasıyla başvurduğu kaynakları şunlardır:

1)Uyuşmazlıkları çözmek maksatlı devletlerin uzlaşıyla oluşturdukları Uluslararası Antlaşmalar

2)Uluslararası anlamda sürekli uygulama bulan yapılıgeliş, diğer ismiyle teamül kuralları

3)Uygar uluslar tarafından tasvip edilmiş hukukun genel ilkeleri

Bu sayılanlar asli kaynakları olmakla birlikte yardımcı kaynakları:

1)Uluslararası mahkeme kararları

2)Hukukla ilgilenen ve bilgi sahibi olan uzmanların fikirleri, diğer ismiyle doktrin

Hukukun Genel İlkeleri nelerdir?

Bahsedilen Statü’de bahsedilen genel ilkelerin uygar uluslarca tasvip edilmiş olması şartı muğlak olmakla beraber, bu ilkenin kabulü için ölçüttür. Bununa birlikte Uluslararası Hukuk’ta kabul gören “devletlerin egemen eşitliği” ve “insan haklarına saygı” prensiplerine sahip ülkeleri uygar ulus olarak nitelendirmek mümkündür. 

Hukuku Genel İlkelerinin Uluslararası Hukuk’un asli kaynakları arasında son sırada yer aldığından da hareketle bir “hukuk boşluğu” olduğunda doldurmak için kullanıldığını söylemek mümkündür.

Hukukun Genel İlkeleri devletlerin iç hukuklarında da uygulama da bulmasının yanı sıra, yapılıgeliş kurallarından (teamül) oluşumunun farklılaşması bağlamında ayrı tutulmaktadır. Bazıları hukukun genel ilkelerini adalet ve hakkaniyetli muamele olarak isimlendirmekte; kimileriyse pozitif hukukun dışında, pozitif hukuktan kasıt anayasa, kanun, uluslararası antlaşmalar gibi şekli hukuk normlarına tabi hukuk, doğal hukukun, vicdan, hakkaniyet, eşitlik gibi normları kaynak kabul eden hukuk, kaynağı olduğunu düşünmektedirler.

Buna rağmen hukukun tek genel ilkesinin hakkaniyet değil; iyi niyet, zararın giderim gerektirmesi, kusur sorumluluğu, ölçülülük gibi prensiplerin yanında adalet ve hakkaniyetin de olduğu vurgulanabilir.

Hakkaniyet İlkesi Nedir?

Hakkaniyetin uluslararası hukukta karşıladığı anlam adil, başka bir deyişle adaletli davranmak demektir. Bununla birlikte “Hakkaniyet İlkesi” bu hukuk dalının genel ilkelerindendir.

Hakkaniyet ilkesini muğlak kılan unsur hangi muamelenin hakkaniyete uygun olduğunun belirlenmesi daha doğrusu sübjektif bir kavram olmasıdır. Uygulamaya bakıldığında uluslararası mahkemenin tarafları isterlerse hukuksal kaynaklara değil, hukukun genel prensiplerine dayalı yargılamanın yapılmasını kararlaştırabilirler. Bu durumda her ne kadar sosyo-ekonomik ve siyasi etmenler yargılamada etkili olsa da Hakkaniyet Prensibi ile hukuka uygun, adil sonuçlar elde edilebilir.

UAD fazlaca sayıda kararda hakkaniyet ilkesi ne atıfta bulunmuştur. Bu kararlara örnek olarak deniz hukuku uyuşmazlıkları verilebilir. Bu davalarda davacı ve davalı devletlerin aralarındaki sosyo-ekonomik ihtiyaç ilişkisi ve hakkaniyet ilkesi göz önüne alınır bu ilke doğrudan kararın oluşturulmasında kullanılmasa da kararın önemli bir etmenidir.

Hakkaniyet İlkesi’nin Uluslararası Hukuk’ta Kullanıldığı Örnekler Nelerdir?

Sınıraşan suların kullanımındaki doktrinsel, yani öğretideki yaklaşımlardan biri hakça (hakkaniyetli) ve makul kullanımdır. Ülkeler kendi siyasi sınırları içinde kalan havza sularını hakkaniyet ilkesi göz ardı edilmeyerek kullanabilirler. Bu konudaki davalarda ilk kullanımı Amerika ile Kanada arasında görülen Colombia Davası’nda olmuştur.

Hakkaniyetin doktrine göre temel mantığı sınıraşan suyu kullanan devletin sağladığı yararın sebep olduğu zarardan daha çok olduğunun tespitidir. Fakat bu tespitin nasıl yapılacağı, kısacası fayda ve zararın neye göre hesaplanacağının kesin bir ölçütü yoktur, somut olayın özelliklerini esas alarak belirlenmelidir.

Mesela bir Uluslararası Hukuk Derneği, Helsinki Davası’nda hakça kullanımın bağlayıcı olmadığını ifade ederken bazı alt başlıklarını şu şekilde tespit etmiştir:

a)Havzanın coğrafi konumuna göre hakkaniyetli kullanıma karar verilmelidir,

b)Su havzasına her devletin hangi oranda katkısının bulunduğu ele alınmalıdır,

c)Havzanın bulunduğu konumun iklimi bu konuda önemlidir,

d)Havza sularının daha öncesinde hangi devlet tarafından hangi oranda kullanıldığı göz ardı edilmemelidir,

e)Devletlerin bu havza üzerindeki sosyal ve ekonomik gereksinimleri tespit edilmelidir,

gibi çıkarımlarda bulunulmuştur.

Dernek ayrıca bu etmenlerin öncelikli ya da hiyerarşik olmasına göre belirlenmediği hepsinin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Hakkaniyetli kullanım için doktrinde farklı bir yaklaşımsa suya kıyıdaşlar, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlar doğrultusunda, mutlak eşitlikle diğer bir deyişle suların eşit bir miktarda kıyıdaşlara kullanım yetkisi verilmesi şeklinde değil; nispi eşitlik ile kıyıdaşlara ihtiyaçlarının büyüklüğü oranında kullanım yetkisi verilmesi şeklindedir.

Adaletli ve Hakkaniyetli Muamele İlkesi’nin uygulama bulduğu alanlara ikili ve çok taraflı yatırım antlaşmaları, ticaret anlaşmaları ve yatırım hukuku da örnek verilebilir. Bu ilke bazen diğer ilkelerle bütünlük arz ederek, bazense tek başına kullanılabilmektedir.

Adil ve Hakkaniyetli Muamele İlkesi uluslararası yatırım antlaşmalarında bir sözleşme ilkesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle çok taraflı ve iki taraflı yatırım antlaşmalarında bunu sıkça gözlemek mümkündür. Yalnız Adaletli ve Hakkaniyetli Muamele İlkesi bahsedilen antlaşmalarda farklı şekilde dile getirilmekte ve konumlandırılmaktadır. Uygulamaya bakıldığında; kimi yatırım antlaşmalarında başlangıçta ifade edilerek ilkenin tesirinin arttırılması ve bağımsızlığının vurgulanması amaçlanmakta, kimi yatırım antlaşmalarında direkt sözleşmenin bir hükmü olarak sunulmakta, kimilerinde ise yatırım hukukunun ilkeleriyle birlikte değerlendirilmektedir. Birlikte ilke halinde kullanıma Türkiye-Azerbaycan İkili Yatırım Antlaşması’nda Adaletli ve Hakkaniyetli Muamele İlkesi ile Tam Koruma Güvenlik İlkesi’ne birlikte hüküm bağlanmıştır. En Çok Gözetilen Ulus İlkesi ve Ulusal Muamele İlkesi ile kullanıldığına da rastlanmaktadır. 

Bazı durumlarda Adaletli Ve Hakkaniyetli Muamele İlkesi devletlere iç hukuk koruması ile birlikte verilmektedir. İç hukuk korumasından kasıt; devletin taraf olduğu yatırım antlaşmalarına bu ilkenin, antlaşmanın hükümlerinde iç hukuka atıf yapılması kaydıyla kabul edilmesi durumudur.

Kaynakça

  • Acel, Y., Kaya, İ., (2019), Uluslararası Hukuk (10. Basım), Ankara, Seçkin Yayıncılık
  • Gürsu, Abdullah (2018), Uluslararası Yatırım Hukukunda Adil ve Hakkaniyetli Muamele İlkesi (1. Basım), Ankara, Astana Yayınları
  • Kılıç, Seyfi, (2013), Sınıraşan Suların Faydalanmalara İlişkin Temel Yaklaşımlar, 5(53), s. 20 

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

51

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.