Hukuk Sosyolojisine Göre Suçun Oluşmasının Sebepleri

Suç davranışı "Hukuku" ilgilendirmekle birlikte toplumu etkilediği için Sosyolojinin de ilgi alanına girmektedir. O zaman suça sebebiyet veren etmenler nelerdir?7 min


67

Suç, Ceza Hukuku’nun alanına girmekle birlikte bir davranış çeşidi olarak topluma olumsuz etkileri de olduğundan, Sosyolojinin de araştırma yaptığı alanlardan biri olup Pratik Hukuk Sosyolojisinin ele aldığı konulardan bir tanesidir. 

Bildiğimiz üzere suçun faklı olumsuz etkileri toplum üzerinde görülmektedir. Bunlar:

a)Toplum düzeninde bozulma

b)Hukuki tertiple bağdaşmama

c)Kaynak eksilmesi

d)Toplumun güvenliğinin riske atılması

gibi etkilerdir. Suç oranlarında artış bu etkilerin daha sıkı ve yoğun yaşanmasına neden olurken, bunu ceza kanunlarının yetersizliği şeklinde yorumlanması da mümkündür. Kanunların yapılışında sosyolojik etmenler de rol oynar. Çünkü suç toplumsal bir unsurdur ve sebepleri sosyolojik olarak tespit edildiği takdirde daha etkin kanunlar yapılması da mümkündür. Bu sebepten Hukuk Sosyolojisinde öne sürülen suç teorileri önem arz etmektedir.

    Şu şekilde sıralanabilirler:

1)Biyolojik Teoriler

a)Fiziksel Özellikler

b)Biyolojik Özellikler

c)Şeker Hastalığı 

d)Genetik Sorun

e)Doğuştan Gelen Özellikler

2)Psikolojik Teoriler

a)Şizofreni, Nevroz, Depresyon 

b)Psikopati

c)İd, Ego, Süper Ego

3)Rasyonel Tercih Teorileri

a)Tercih Sebepli

b)Fayda ve Maliyet Sebepli

c)Maliyet Olarak Cezanın Az Olma Algısı 

d)Cezaların Önemsiz Görülmesi 

4)Suçun Ekonomik Teorileri

a)Risk Ve Risk Algısı 

b)Belirsizlik 

c)Fayda ve Maliyet

5)Sosyal Yapı Teorileri

a) Suçun normal bir davranış olduğunu düşünenler mevcuttur.

b)Gerilim Teorisi: Fırsat Eşitsizliği, Gelir Eşitsizliği, Gerilim 

c)Alt Kültür: Çeteleşme, Gençlik 

d)Ekoloji Teorileri: Çevre, Şehirleşme, Çözülme Alanları, Göç, Nüfus Yoğunluğu 

6)Sosyal Süreç Teorileri

a)Öğrenme Sebepli: Suç İşleyen Bireylerle Yakın Temas, Öğrenme ve Taklit Etme, Arkadaş ve Ailede Suçlu Birey Oluşu

b)Beşeri Sermaye Düşüncesi 

c)Etiketleme, Sapkın Olarak Nitelendirme

7)Kontrol Teorileri

a)Suçun Fayda Getireceği Düşüncesi

b)Bağlanma, Adama, İçerilme, İnanç: Dini Motifler, Zayıf Arkadaşlık Ve Dostluk Bağları, Parçalanmış Aileler

c)Yeterince Gözlenemeyen Ergen Grupları

d)Doğru Yanlış Bilinci ve Kontrol Mekanizmalarına Güvensizlik

8)Çatışma Ve Güç Teorileri

a)Çatışma

b)Var Olan Normların Mevcut İktidarın Kuralları Ve Temsilcisi Olan Görülmesi

c)Kapitalizmin Sebep Olduğu Gelir Eşitsizliği

Yazımızda Biyolojik, Psikolojik ve Sosyolojik olanlar üzerinde duracağız.

1)Biyolojik Teoriler

İtalyan düşünür Lombrosso’ya göre doğuştan anormal ve zara görmüş, bir bakıma ilkel insanlara benzerliği bulunan kişiler suça eğilimlidir. Bununla birlikte kişinin bazı fiziksel özelliklerin o kişinin bazı suçlara yatkın olmak konusunda bize ipucu verdiği düşüncesindedir. Suçun sebeplerini biyolojik özelliklerle fiziksel özelliklere dayandırarak suç tiplerini bunlarla ilişkilendirilmiştir. Örneğin kafatasının geniş olması, vücutta ve yüzde asimetri, bazı organların büyük ya da küçük olmasının kişinin doğuştan suçlu olabileceği hakkında bize bilgi verebildiği görüşündedir. Fakat Charles Gorring’in yaptığı birtakım deneysel çalışmalarda, deneyin ismi İngiliz Mahküm’dur, üniversite öğrencileri ve öğretim üyelerinin örneklem grubu olarak kullanılmış ancak Lombrosso’nun Teorilerinin doğru olduğu hakkında bir veriye ulaşılamamıştır.

Biyolojik Teori’nin bir argümanı da biyokimyasal özelliklerdir. İç salgı bezleri çeşitli kimyasallar insan davranışının belirlenebilmesi ve davranış bozukluklarının gözlenebilmesinin bir sebebi öne sürülmüştür.

Biyolojik ve Biyokimyasal Teorilerin ortak savunduğu suçun doğuştan geldiği ve kaçınılmaz olduğudur. Ancak bu teorileri Hümanist bir yaklaşımla kabul pek de mümkün gözükmemektedir.

2)Psikolojik Teoriler

Suçun nedenlerine bir başka yaklaşım psikolojik açıdandır. Ruhsal sorun, hastalık ve zeka geriliğinin bu kapsamda suçla bağı olduğu düşünülmektedir. Kalıtımsal yönüyle Psikolojik Teoriler ve Biyolojik Teorilerin çok benzediği düşünülebilir. Çünkü bazı psikolojik eğilimler kalıtımsal bir şekilde aktarılabildiği gözlenebilmektedir. Fakat zeka geriliğinin beslenme, ailevi ilgi, eğitim, toplumsal çevre gibi etkenlerle ortaya çıktığı göz ardı edilmemelidir.

Özellikle suç ile kişi iradesi arasındaki bağlantı hukuk açısından önem teşkil etmektedir. Mesela kişinin yaptığı eylemi sonuçlarını öngörememesi Ceza Hukuku’nun tam anlamıyla ilgi alanı içinde değildir. Burada kişi için güvenlik tedbiri uygulanması ve tedavi ettirilmesi söz konusudur, ceza verilmesi değil. Bu bağlamda değerlendirildiğinde Nevrotiklerin üzerinde durulması daha doğrudur. Nevrotik bozukluk kişinin kişiliğiyle bağlantılı bir olumsuzluk halidir. Nevrotiklik başka bir tanımıyla yetişkin olmak için gereken bilgilerin öğrenilememesi ve uyumsuz tutumlara sahip olunmasıdır. 

Bu kapsamda değerlendirilen Psikoanalitik Teori’ye göre suçu belirleyen etken kişinin düşüncelerindeki uyuşmazlıklar, baskılanan istekler ve öteki yatkınlıklardır. Suçta saldırganlık oranıyla cinsellik arasında doğrudan ilişkinin de olduğu kabul edilmektedir. Nevroz, psikoz ve psikopat eğilimler ise farklı bir perspektiften değerlendirilmiş, bunlarla birlikte üst başlık olarak anti toplumsal kişilik kavramının üzerinde durulmuştur. 

Freud’a göre suç ve psikoloji arsındaki bağlantı Psikanalitik metotla çözümlenmelidir. Bu metotta öne çıkan kavramlar bilinç, bilinç dışı, bilinçaltı kavramlarıdır. Bilinç anlama ve idrak yeteneğini yaratan psikolojik aşamadır. Bilinç dışı ise depoya benzemektedir. Dış dünyadan öğrenilmiş bilgileri ve içgüdüleri yansıtır.  Bilinçaltı ise hayat enerjisinin toplandığı merkezdir. Bu üçü insanı bir bütün haline getirir. Alt benlik olarak da adlandırılan id ile süper ego arasındaki denge ise ego sayesinde kurulur. Süper egonun işlevi toplumsal yasakları ve normları depo etmektir. Ego dengesini sağlayamadığında nevrozlar ve sonuç olarak suç meydana gelebilir. 

Psikolojik Teoriler tek başına icra edilen suç eylemlerini kişisel ve ruhsal özellikleri baz alarak açıklayabilmekte olmasına rağmen aynı koşullar çerçevesinde yaşayan insanların neden bazısının suç işlerken ötekinin işlemediğini açıklamakta yeterli değildir. 

3)Sosyolojik Teoriler

Üçüncü başlık Sosyolojik Suç Teorileri, toplumsal yapıdaki uyuşmazlıktan kaynaklı olarak suçu incelemiştir. Farklı başlıklar altında değerlendirilmektedirler.

a)Toplumsal Yapı Teorileri

Durkheim bu teorinin bilinen isimlerindendir. “Dayanışma”, “Suç İlişkisi”, “Öğrenme ve Taklit Etme” kavramları üzerinde durmuştur. Suçun anormal olmayan bir olgu olduğunu savunmuştur.  Ona göre normal olan toplumsal olgu mevcutken, bazı toplumların evrimi esnasında, ortalama değer gözlemlenebilen her durumda suç da ortaya çıkabilecektir. Çünkü suç da ortalama sayılan bir olgudur.

Buna rağmen Durkheim dışındaki sosyologlar suçun normal olarak nitelendirilemeyen, başka bir ifadeyle patolojik olduğu kanısındadır. Durkheim’in bu çoğunluk düşüncesinden ayrılmasının bazı sebepleri vardır:

  • Suç her toplumda rast gelinen bir olgudur.
  • Gelişme seviyesi suçu tamamen engelleyebilen bir faktör değildir, suç gelişmiş toplumlarda da gözlenebilmektedir.
  • Suçun işlenmesi toplumun sağlıklı olduğunun kanıtıdır. Çünkü yönetimim çok baskıcı olduğu yerlerde suça rastlanmayabilir.

Durkheim, suçun tanımını yaparken toplu duygulara hasar veren şeyin suç olduğunu söylemiştir. Toplu duygular farklı toplumlarda farklı ölçütlerle değerlendirilmelidir. Fiziki ortam, doğuştan gelen özellikler ve toplumsal tesir gibi dış etkenlere göre toplumsal duygu da  değişmektedir.

Ona göre suç türleri ve toplumsal yapı arsında bir ilişki mevcuttur. Örneğin insan hayatına ve mala karşı suçlar toplumsallaştıkça, uygarlaştıkça azalmaktadır, bu suçlar kırsal yerlerde daha fazla işlenmektedir. 

b)Etkileşim ve Öğrenme Teorisi

Bu görüşe göre suç toplumsallaşma gelişiminin merhalelerinde gözlenmektedir. Suçun öğrenilmesi mümkündür, bu fiil uyma davranışıyla benzerlik gösterir. Doğuştan gelen özellikler suçun sebeplerinde etkin olmasına rağmen çevresel etkileşim de önemi bir etmendir. 

Suçun işlenmesi öğrenme yoluyla gerçekleşir. Mesela Edwin Sutherland’a göre suç psikolojik ya da biyolojik değil, kültürel etkileşim nedenli ortaya çıkmaktadır. Bu teori suçun meydana gelmesini açıklayabilirken, bazı bireylerin suç işlerken diğerlerinin neden işlemediği sorusuna yeterli bir cevaba sahip değildir.

Sutherland’a göre sapkın tutumlar toplumsal etkileşim ürünüdür. Aynı yaş grubundaki insanların ya da aynı çevrede bulunan insanların çete oluşturup suç işlemeleri buna örnek verilebilir. 

Fransız Sosyolog Gabriel de Tarde suçun öğrenme ile bağlantısını, öğrenmenin taklit etmekle olan bağlantıyla açıklamaktadır. Suç tekerrür eden bir gerçektir. Bu yüzden sosyolojk ve tarihsel bir gerçek olarak değerlendirilmesi gerekir. İletişim toplumdali bireylerin suç oranını arttırır. Bilinebilirlik ve özenme bunun unsurlarıdır. Bu teorini üç temel etmeni vardır: Tekrar eden davranışlar taklidi tetikler, olgular karşıtı olanlar ile tipikleşir, değişen şartlara adaptasyon suçu oluşturur. Bu üçü arasından en önemlisi taklit mevzusudur. Kişiler yeni davranış buluşları yaratmazlarsa, taklit ederler. Yeni bir olgunun kabul görüp yaygınlaşması da taklitten kaynaklanmaktadır.

Tarde, bazı suçların çeşitlerinin taklitle öğrenildiğini öne sürer. Hapishanedeki insanların birbirlerine suçun nitelikli halini öğretmeleri bu duruma örnektir. 

c)Damgalama Teorisi

Bu teori suça verilen tepkiyi baz alır. Bahsedilen suçtan çok suç olarak nitelendirilen tutum ve adaletin reaksiyonu ve bunların sosyolojik değerlendirmesi ele alınmaktadır. 

Suçu işleyeni etkileyen cezalardan çok toplumsal damgalama unsurudur. Bu uygulama bir yandan suçtan uzak durmayı etkin kılma konusunda faydalı, aynı zamanda cezasını çekmiş olmasına rağmen suçlunun toplumdan dışlanması bakımından zararlıdır. Buradaki yarar pozitif geri besleme işlevi, zararsa negatif geri besleme işlevi olarak adlandırılır.

Negatif geri besleme etkisi yüzünden bazı önlemler alınmalıdır. Çünkü damgalamak adaletin verdiği cezaya ek olarak verilen bir cezadır. Günümüz yasalarında bunu bazı suçların işlenmesine bağlı olarak memur olamama, seçme ve seçilme hakkında kısıtlanma gibi örneklerini görmekteyiz. Fakat bunlar hariç aileni tesiri, işten çıkarılma ya da suçlu isminin ilan edilmesi gibi etkiler toplumla suçlunun sonradan bütünleşmesine olanak bırakmamaktadır. 

Ama bir yönden bu teori eleştirilmektedir. Damgalama Teorisi suçlunun toplum tarafından nasıl değerlendirildiği ile adalet tarafından nasıl değerlendirildiğini birlikte ele almamaktadır.

Kaynakça

  • Işıktaç Y.-Koloş U. ,Hukuk Sosyolojisi, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2020
  • Tepecik, Filiz, (2016), “Hukuk Uygulayıcılarının ve Hukuk Öğretisi İle Uğraşanların Gözüyle Suçun Nedenleri”, 2(3), 171.

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

67

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.