İstifanın Kabulü

Yazımızda istifanın kabulü ve sonuçlarını, işçinin haklı nedenle derhal fesih haklarını özel hukuk, kamu hukuku ve Anayasa doğrultusunda inceledik.7 min


31

İstifa (resignation, démission): Bir kişinin çalıştığı işten ayrılması anlamına gelen yenilik doğurucu bir karardır. Aynı zamanda çalışanın özel sebepler ya da genel gerekçeler doğrultusunda çalışmaya belirli ya da belirsiz süre zarfında ara vermesi olarak da tanımlanabilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.09.2018 tarihinde yayınladığı kararına göre: “İstifa: İşçinin haklı bir sebebe dayanmadan ve bildirim süresi tanımaksızın iş sözleşmesini feshetmesidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi hâlinde işçi iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağı gibi ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanamaz.” 

Yargıtay, işçinin ihbar ve kıdem tazminatı haklarının ödenmesi şartıyla işten ayrılma talebini ikale (bozma sözleşmesi) yapma yönünde icap biçiminde değerlendirmektedir. İkale ise, sözleşmenin, tarafların ortak iradeleriyle sona erdirilmesidir. Niteliği itibariyle bir sözleşme olduğundan tarafların serbest iradelerine dayanmalıdır. Bu bağlamda ikale icabı işverenden gelmişse yasal tazminatlarına ilaveten işçiye ek bir menfaat sağlanmalıdır. Aksi halde iş sözleşmesinin ikale ile sona erdirildiğinden söz edilemez.

İstifa mevzuatta yalnızca 4857 kanun numaralı ve 22.05.2003 tarihli İş Kanunu’nun maddesinde “İşçinin Haklı Nedenle Derhal Fesih Hakkı” başlığı altında doğrudan incelenmiştir:

Madde 24 – Süresi belirli olsun veya olmasın işçi, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir:

I. Sağlık sebepleri:

a) İş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması işin niteliğinden doğan bir sebeple işçinin sağlığı veya yaşayışı için tehlikeli olursa.

b) İşçinin sürekli olarak yakından ve doğrudan buluşup görüştüğü işveren yahut başka bir

işçi bulaşıcı veya işçinin işi ile bağdaşmayan bir hastalığa tutulursa.

II. Ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:

a) İşveren iş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri hakkında yanlış vasıflar veya şartlar göstermek yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler vermek veya sözler söylemek suretiyle işçiyi yanıltırsa.

b) İşveren işçinin veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak şekilde sözler söyler, davranışlarda bulunursa veya işçiye cinsel tacizde bulunursa.

c) İşveren işçiye veya ailesi üyelerinden birine karşı sataşmada bulunur veya gözdağı verirse, yahut işçiyi veya ailesi üyelerinden birini kanuna karşı davranışa özendirir, kışkırtır, sürükler, yahut işçiye ve ailesi üyelerinden birine karşı hapsi gerektiren bir suç işlerse yahut işçi hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ağır isnad veya ithamlarda bulunursa.

d) İşçinin diğer bir işçi veya üçüncü kişiler tarafından işyerinde cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemler alınmazsa.

e) İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse,

f) Ücretin parça başına veya iş tutarı üzerinden ödenmesi kararlaştırılıp da işveren tarafından işçiye yapabileceği sayı ve tutardan az iş verildiği hallerde, aradaki ücret farkı zaman esasına göre ödenerek işçinin eksik aldığı ücret karşılanmazsa, yahut çalışma şartları uygulanmazsa.

III. Zorlayıcı sebepler:

İşçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler ortaya çıkarsa.

Özel hukukta da kamu hukukunda da personelin istifa hakkı bulunur. İş hukukuna göre çalışanın istifa iradesinin işverene ulaşmasıyla birlikte aralarında kurulmuş olan iş sözleşmesi sona erer. Buna rağmen, kamu hukuku alanında istifa niteliği gereği “tek taraflı” bir irade beyanı olmaktan çıkar. Bunu İdare Hukuku’na bağlı olarak açıklayabiliriz:

Kamu Hizmeti: Bir kamu tüzel kişisi tarafından üstlenilen ve doğrudan doğruya onun tarafından veya onun görevlendirmesi ve denetimi altında bir özel kişi tarafından yürütülen kamu yararı amacına yönelik faaliyetlerdir. (Kemal GÖZLER-Gürsel KAPLAN, İdare Hukuku Dersleri, s. 477, Haziran 2020) 

Kamu hizmetinin ilkeleri bulunmaktadır:

Devamlılık İlkesi: Kamu hizmetlerinin kesintisiz ve düzenli olarak yürütülmesi ilkesidir. Grev yasağı, öngörülemezlik teorisi, cari işlerin yürütülmesi (istifa eden hükümetin yenisi göreve başlayana kadar göreve devam etmesi) ve görevi sona eren (örneğin istifa eden) memurun yeni bir memur atanıncaya kadar görevde kalması bu ilkenin sonuçlarıdır.

Değişebilirlik İlkesi

Eşitlik İlkesi

Tarafsızlık İlkesi

Laiklik İlkesi

Çekilme(istifa):Memurun kendi isteğiyle memurluk statüsünün sona erdirilmesidir. Kamu hizmetinin tanımı ve devamlılık ilkesi göze alındığında çekilme (istifa, Démission) şartlara bağlanmıştır. 657 kanun numaralı ve 14.07.1965 tarihli Devlet Memurları Kanunu’nun 20. maddesine göre “Devlet memurları, bu kanunda belirtilen esaslara göre memurluktan çekilebilirler.”

Devlet Memurları Kanun’unun 26. maddesine göre, devlet memurlarının kamu hizmetlerini aksatacak şekilde kasıtlı olarak birlikte çekilmeleri (istifaları) yasaktır.

94. maddesinde: “Devlet memuru bağlı olduğu kuruma yazılı olarak müracaat etmek suretiyle memurluktan çekilme isteğinde bulunabilir. Çekilmek isteyen memur yerine atanan kimsenin gelmesine veya çekilme isteğinin kabulüne kadar görevine devam eder. Yerine atanan kimse bir aya kadar gelmediği veya yerine bir vekil atanmadığı takdirde, üstüne haber vererek görevini bırakabilir. Olağanüstü mazeretle çekilenler, üstüne haber vermek şartı ile bir ay kaydına tabi değildirler.”

96. maddesinde: “Olağanüstü hal, seferberlik ve savaş hallerinde veya genel hayata müessir afetlere uğrayan yerlerdeki Devlet memurları, çekilme istekleri kabul edilmedikçe veya yerine atanacaklar gelip işe başlamadıkça görevlerini bırakamazlar.” hükümleri düzenlenmiştir.

Görüldüğü üzere Devlet Memuru Kanunu’na göre istifa, kabul edilme şartına bağlanmamıştır. Yalnızca kamu hizmeti ilkeleri doğrultusunda şartları bulunmaktadır.

İçerisinde bulunduğumuz salgın döneminde istifa konusuyla ilgili pek çok karar alınmıştır. Bunlardan biri “Fesih yasağı” olarak bilinen pandemi döneminde işçiyi korumak amacıyla çıkarılmış işverenin işçiyi işten çıkartma yasağıdır. Fesih yasağı yalnızca işveren için geçerlidir, işçi işten feshedebilir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 16.04.20 tarihli Geçici Madde 10’a göre her türlü iş ve hizmet sözleşmesi, madde yürürlüğe girdiği tarihten 3 ay süre ile ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri sebepler, belirli süreli iş veya hizmet sözleşmelerinde sürenin sona ermesi, işyerinin herhangi bir sebeple kapanması ve faaliyetinin sona ermesi, ilgili mevzuatına göre yapılan her türlü hizmet alımları ile yapım işlerinde işin sona ermesi halleri dışında işveren tarafından feshedilemez. Ayrıca üç aylık süreyi geçmemek üzere işveren işçiyi tamamen veya kısmen ücretsiz izne ayırabilir. Bu madde kapsamında ücretsiz izne ayrılmak, işçiye haklı nedene dayanarak sözleşmeyi fesih hakkı vermez ve cumhurbaşkanı 30.06.2021 tarihine kadar fesih yasağını devam ettirebilir. Diğer karar ise Sağlık Bakanı Fahrettin KOCA’nın 81 il valiliğine “Personel İşlemleri” başlığı altında gönderdiği hiçbir sağlık personelinin her ne sebeple olursa olsun re’sen emeklilik işlemleri ile malulen emeklilik işlemleri istifa ve izin talebinin kabul edilmeyeceği kararıdır.

Kamu personellerinin ve işçilerin istifası konularını inceledik. Son olarak Milletvekillerinin ve Cumhurbaşkanlığı Kabinesinin istifası konuları Anayasa’da düzenlenmiştir. İçerisinde bulunduğumuz 2020 yılında iki bakanın istifa haberleri söz konusu olmuştur: 

1-08.11.20 tarihinde eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat ALBAYRAK resmi sosyal medya hesabından (Instagram) istifasını “Yaklaşık beş yıldır sürdürdüğüm bakanlık görevime sağlık sorunlarım nedeniyle artık devam edememe kararı aldım” sözleri ile yazdığı istifa mektubunu paylaştı. Bu olayın üzerinden birkaç saat geçtikten sonra kendisinin istifasının kabul edildiği T.C. İletişim Başkanlığı’nın resmi Twitter hesabından yapılan paylaşım ile medyaya yansıdı. (Paylaşımda: “Cumhurbaşkanımız tarafından yapılan değerlendirme sonucunda, Hazine ve Maliye Bakanımız Berat Albayrak’ın görevden af talebi kabul edilmiştir.” yazmaktadır.)

2- 12.04.20 tarihinde ise İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “Gayretle ve titizlikle yürütülen bir süreçte, tamamen salgının önlenmesine yönelik hafta sonu sokağa çıkma kararının uygulanmasının sorumluluğu, her yönüyle şahsıma aittir. Başlangıçta kısıtlı saatlerde de olsa ortaya çıkan görüntüler, mükemmel yönetilen bu süreçle uyuşmadı. Yaşadığım onca tecrübe, sorumluluk kısmı üzerimizde olan bu olayda, böyle görüntülere yol açmamalıydı. İyi niyetle, hafta sonunda salgını bir nebze durdurabilmek adına atılan bir adımdı. Hiç bir zaman zarar vermek istemediğim Aziz Milletimiz, hayatımın sonuna kadar da sadık olacağım Sayın Cumhurbaşkanım beni bağışlasın… Onurla yürüttüğüm İçişleri Bakanlığı görevimden ayrılıyorum. Tüm dostlara, mesai arkadaşlarıma Allahaısmarladık. Allah milletimizi korusun.” metniyle saat 21:24’te görevinden istifa ettiğini duyurdu. Bunun üzerine saat 23:47’de T.C. İletişim Bakanlığı resmi sosyal medya hesabından (Twitter) istifanın kabul edilmediğini şu şekilde belirtmiştir: “Sayın Bakanımız istifa talebini sayın Cumhurbaşkanımıza sunmuş, Cumhurbaşkanımız bu talebi uygun bulmadığını kendisine ifade etmiştir. Bir makam sahibinin istifasını sunması kendi takdiridir, fakat nihai karar sayın Cumhurbaşkanımıza aittir. İçişleri Bakanımızın istifası kabul edilmemiştir, kendisi görevine devam edecektir.” 

1982 Anayasasının 84. maddesinde ‘Milletvekilliğinin Düşmesi’ başlığı altında:

“İstifa eden milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesi, istifanın geçerli olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanınca tespit edildikten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca kararlaştırılır.

Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur.” Hükmü düzenlenmiştir. İstifa eden milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesi, Genel Kurul kararının Resmi Gazetede yayınlanması ile sona erer.

Örneğin 17.05.2005 tarihinde 848 numaralı karar “İstanbul Milletvekili Kemal Derviş’in TBMM Üyeliğinin Düştüğüne İlişkin” başlığı altında istifa nedeniyle düşme kararı Resmi Gazetede yayınlanmıştır. 

İstifa sebebiyle üyeliğin düşmesine ilişkin karar için Anayasa 96. madde doğrultusunda üye tamsayısının üçte birinin oyuna ya da salt çoğunluğa (en az dörtte bir) ihtiyaç vardır.

Sonuç

İstifa ve istifanın kabulü konularını özel hukuk, kamu hukuku ve Anayasa doğrultusunda inceledik. Özel Hukuk için işçinin tek taraflı irade beyanı (İş Kanunu’nun 24. maddesinde düzenlenen gerekçeler ile birlikte) istifası için yeterli olmaktadır. Kamu hukuku alanında çalışan personelin çekilmesi (istifası) ise Devlet Memurları Kanunu’nda düzenlenen maddeler doğrultusunda istifa, kabul edilme şartına bağlanmamıştır. Milletvekilleri ve Cumhurbaşkanlığı Kabinesi için ise Anayasa’nın 84. Maddesi doğrultusunda istifanın kabulü gerekmektedir.

Kaynakça

  • Türk Anayasa Hukuku, Kemal GÖZLER, 2019
  • İdare Hukuku Dersleri, Kemal GÖZLER,2020

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

31

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.