Kişisel Veriler ve Rekabet Hukuku

Günümüzde kişisel veriler kullanılarak teşebbüslerin ürün ve hizmetlerini iyileştirmesi ve piyasa etkinliklerini arttırmaları mümkün kılınmaktadır. 3 min


45

1890 yılında ABD’li yargıçlar Louis Brandeis ve Samuel D. Warren fotoğraf ve ses kayıtlarının kullanımının yaygınlaşmasıyla ve paylaşılmaya başlanmasıyla “The Right to Privacy” makalesini yazmışlardır. Görüntü ve seslerin sanayiye hizmet eden bir ticaret metası haline geldiğini savunmuşlardır. Günümüzde de kişisel veriler kullanılarak teşebbüslerin ürün ve hizmetlerini iyileştirmesi ve piyasa etkinliklerini arttırmaları mümkün kılınmaktadır. Tüketicilerin de daha iyi hizmet alması sağlanmaktadır. Ancak bu ilişki her zaman böyle yürümemekte ve kişisel verilerin sağladığı güç hâkim durum yaratarak suiistimal edilebilmektedir.

1. Hâkim Durumun Kötüye Kullanılması

Hâkim durumun kötüye kullanılması dışlayıcı ve sömürücü davranış olarak piyasada karşımıza çıkmaktadır. 4054 sayılı RKHK’nin 6. maddesinde hâkim durumun kötüye kullanılması düzenlenmiştir. Sömürücü ve dışlayıcı davranış halleri de maddede örneklerle sayılmıştır. Sömürücü davranışlar tüketiciyi sömürmeyi hedeflerken dışlayıcı davranışlar rakip teşebbüslerin piyasadan çıkarılmasını veya piyasaya girmelerinin zorlaştırılmasını hedefler.

Bu noktada kişisel verilerin kullanılmasının piyasa gücüne etkisini anlamak için Alman Federal Rekabet Kurumu Bundeskartellamt’ın yaptığı Facebook soruşturmasını incelemekte fayda var. Soruşturmada inceleme sömürücü davranış üzerine yapılmıştır. Facebook, pazarın tümüne yakın pazar payına sahiptir ve giriş engellerinin yüksek olduğu bir piyasada faaliyet gösterdiği için hâkim durumda kabul edilmiştir. Kullanıcılar Facebook’ta kurdukları ağ ilişkileri nedeniyle başka bir ağa geçmeyi yerinde görmemektedir. Hizmet, kullanıcıların kişisel verilerini kullanma konusunda kullanıcılar tarafından kapsamlı izin verilmeden kullanılamamaktadır. Bu izin WhatsApp ve Instagram dışında kullanıcıların diğer sosyal ağlarda yer alan verilerine ulaşım sağlanmasını da içermektedir. Bu durumda verilmiş rıza hizmete ulaşmak için verilen zorunlu bir irade açıklaması teşkil etmektedir. Bundeskartellamt bu zorunlu irade açıklamasını zorlayıcı gönüllülük kapsamında bir irade olarak kabul eder ve bunun kullanıcıların çıkarlarına uygun olmadığı tespitinde bulunur. Bunun nedeni ise verilen rızanın ardından kullanıcılar kişisel verilerinin kontrolünü kaybetmektedir. İnceleme sonucunda Facebook’un Almanya’daki veri işleme politikası yasaklanmış ve on iki ay içinde çerez politikasını geliştirmesine hükmedilmiştir.

Türk hukukunda da 2019/104 sayılı “Facebook nezdinde gerçekleşen veri ihlalinin değerlendirilmesi” kararında Facebook’un kullanıcıların açık rızasını bir ürün veya hizmetin sunulması veya yararlandırılmasında ön şart olarak ileri sürmesinin hukuka ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğuna karar verilmiştir.

2. Rekabet Otoritelerinin Değişen Bakış Açısı

Rekabet otoriteri bugün piyasada veri kullanımına bağlı iş modeline dayanan teşebbüslerin yüksek cirolar elde ettiklerini ve bu verilerin pazar gücüne nasıl bir katkıda bulunduğunun saptanmasının çok önemli olduğu kanaatindedir. Kişisel verilerin toplanmasının ve kullanılmasının özellikle bir hâkim teşebbüs tarafından yapıldığında ekonomik etkileri piyasadaki rekabete de yansımaktadır. Buna karşı çıkan görüş ise rekabete ilişkin düzenlemelerin verilerin etkin biçimde kullanıldığı piyasalarda gelişimi ve yenilikleri engelleyeceğini savunmaktadır. Ancak Avrupa Birliği Rekabet Komisyonu’nun da bakış açısı zamanla değişmektedir.

2014 yılında Facebook ve WhatsApp birleştiğinde Facebook kontrolündeki veri yoğunluğu artmıştır. Buna bağlı olarak veri gizliliği konusunda kaygılar oluşmuştur. Komisyon bu kaygıların Avrupa Birliği veri koruma kuralları kapsamında yer aldığını, Avrupa Birliği rekabet hukuku kuralları kapsamında olmadığını açıklamıştır. Birleşme işlemi de bu doğrultuda gerçekleşmiştir.  2017 yılında ise Avrupa Komisyonu birleşme sürecinde Facebook’un WhatsApp ve Facebook kullanıcılarının kişisel verilerini birleştirerek kullanmayacağı taahhüdüne uymayarak rekabeti düzenleyici kurumlara hatalı bilgi sağlaması nedeniyle Facebook’a para cezası vermiştir. Bu noktada Avrupa Komisyonu kişisel verilerin kullanılmasının önceden veri koruma kurallarına bağlı olduğu görüşündeyken zamanla rekabetin korunmasında verilerin kullanılmasının rekabet hukukuna bağlı olduğu görüşüne dönmüştür.

Sonuç

Kişisel verilerin veri odaklı ürün ve hizmette yoğun olarak kullanıldığı bu çağda, teknolojik gelişmeler, dijitalleşme, rıza sorunları ve her geçen gün daha çok verinin işlenmesiyle hâkim durum oluşması gibi sebeplerle düzenlemeler sadece kişisel veri mevzuatına dayanılarak yapılamaz. Hâkim durumdaki teşebbüslerin verileri kullanarak piyasada daha güçlü duruma gelmesi, verileri paylaşmaması ve pazara girişlerin zorlaşması gibi durumların oluşabileceği verinin kötüye kullanıldığı hallerde rekabet otoriteleri teşebbüslerin dışlayıcı faaliyetlerinden rahatsız olsa da verilerin kötüye kullanılması tüketici refahı bakımından sömürücü davranış ile daha çok ilişkilendirilebilmektedir. Bu da hâkim durumun kötüye kullanıldığının göstergesidir. Bundan dolayı da rekabet hukuku bakımından incelenmelidir.

Kaynakça

  • Ketizmen, Muammer. Kart, Aslıhan. (2019) Kişisel Veri ve Rekabet Hukuku Kapsamında “Big data” Kişisel Verileri Koruma Dergisi, 1, 64.
  • Öz, Gamze. (2020) Corona Gölgesinde Geleceğin Hukuku ve Dijital Ekonomi Çağında Rekabet Hukuku, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 69 (1) 33-56.

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

45

Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

  1. Aydınlatıcı öğretici ve çok akıcı bir makale olmuş.. Kaleminize sağlık👏🏻