Çocuk Haberlerinin Sunumu Çerçevesinde Çocuğun Üstün Yararı ve Mahremiyet Hakkı

Gelişme ve değişme süreci geçiren çocuklar, nasıl ve ne ölçüde mahremiyet hakkına sahiptir? Medya, çocuk haberlerinin sunumunda nasıl bir yol izlemelidir?6 min


101

Giriş

Etik, toplumsal yaşamda insanlar arasındaki ilişkinin temelini oluşturan değerler ve kurallardır. Haklarımızı veya özgürlüklerimizi kullanırken saygı duymamız gereken sınırlar koyar. Basın özgürlüğünün sınırı da basın etik değerleridir. Basın etik değerleri çok önemlidir çünkü basının bir olayı aktarma biçimi bir anda toplumsal bir tepki halini alabilir. Dolayısıyla basının, meslek etik değerleri hususundaki sorumlu tavrı, topluma da sirayet edecektir. Bu değerler; kamu yararı, özel hayatın gizliliği, kişilik hakları, ticari sırlar gibi hassas konuların güvencesidir.

Haberlerin Sunumu-Çocuğun Üstün Yararı Dilemması

Bütün toplumlarda, korunmaya muhtaç yapıları sebebiyle çocuklara ilişkin haberlerin okunma ve izlenme oranı yüksektir. Haliyle hemen hemen her dönemde basın organlarının odak noktasında çocuklar yer almıştır. Satış ve izlenme/tıklanma kaygısı sebebiyle de çoğu zaman bu basın organları olumsuz çocuk temsili yöntemini tercih etmişlerdir. Çağımızın getirdiği teknolojik imkanlar neticesinde bir haberin yapılması ve kitleler arasında yayılması çok daha kolay ve hızlı olmaktadır. Her ne kadar ilk bakışta bu bir lütuf olarak görülse de, “çocuğun üstün yararı” ilkesi çerçevesinde değerlendirildiğinde bir değerler çözülmesi yaşanmakta, bu doğrultuda çocuğun mahremiyet hakkı ve çocuk istismarı noktalarında titizlikle incelenmesi gereken birtakım hususlar bulunmaktadır.

Çocuğun duygusal istismarı; çocuklarda olumsuz duygu ve düşüncelere, psikolojik hasarlara yol açılmasıdır. Çocuk Hakları Evrensel Sözleşmesi madde 19’a göre çocuk istismarı, doğrudan çocuk haklarının ihlal edilmesidir.

Mahremiyet hakkı ise özel yaşamın, dış müdahalelerden korunması amacını güder. Kişinin sahip olduğu değerlerin, diğer kişilerin kullanmasını/yorumlamasını/izlemesini sağlayacak biçimde dolaşımda olması veya sunulması hali “mahremiyet ihlali” olarak tanımlanır. Yetişkin kişiler mahremiyet haklarını büyük oranda koruyabilmektedir. Ne var ki söz konusu süje çocuklar olduğunda, bu yetişkinler tarafından çoğu zaman aynı hassasiyet gözetilmemektedir.

Bedensel ve zihinsel açıdan gelişimi devam eden çocuğun yapılan haberlerden hem haberin yapıldığı dönemde hem de gelecek yaşantısında olumsuz manada etkilenmemesi hususu üzerinde durulmalıdır. Aksi takdirde çocuk haberin süjesi olarak değil, nesnesi; adeta ambalajlanmış bir ürün olarak görülmüş olur. Çocuğun travmatik yaşamının haber değerini arttırıyor olması, bu hususun dikkate alınmasına engel olmamalıdır. Nitekim, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nun Çocuk Haberciliği ile İlgili Rehber İlkeleri’nde de çocuklarla ilgili her türlü verinin paylaşımı aşamasında, çocuğun bu paylaşımdan zarar görüp görmeyeceğinin titizlikle değerlendirilmesi ve çocuğun uğrayacağı zararın minimize edilmesi noktasında çaba sarf edilmesi doğrultusunda bir hükme yer verilmiştir.

Haber içeriğinin ayrıntılandırılarak sunulması sonucunda çocuğun kimliği ve özel hayatına ilişkin diğer bilgiler doğrudan veyahut dolaylı bir şekilde açığa çıkarılır. Kâr amacı güden medya, mağdur olarak nitelendirdiği çocuğun mağduriyetinin sebepleri üzerinde yoğunlaşmak yerine çocuğun özel hayatını deşifre etmek suretiyle halkın duygusal noktalarına temas ederek okunmasını/izlenmesini arttırmayı amaçlamaktadır. Çocuğun kimlik bilgilerinin ve görüntüsünün açığa çıkarılması sonucunda medyanın ve toplumun çocuğu belirli kalıplar çerçevesinde etiketlemesi kolaylaşmakta; bu etiket hem çocuğun tüm yaşamı boyunca karşısına çıkabilecek bir nitelikte olması sebebiyle onun hayatını etkilemekte hem de bu etiketin aynı zamanda çocuğun ailesine de sirayet etmesi sebebiyle ailenin travmatik olay sonrasında topluma adapte olma süreci zorlaştırılmaktadır. Yapılan haberlerin gelecekte travma tetikleyici bir etki yaratma ihtimali de göz ardı edilmemelidir. Dolayısıyla yapılan etik ihlaller hem çocuğun mevcut iyileşme sürecini, gelişim ve değişimini, hem gelecek yaşantısını, hem de ailesinin yaşantısını olumsuz etkilemektedir.

Çocuk haberlerinin içeriği incelendiğinde; propaganda amacıyla çocuğun ön plana alınması ve toplumda belirli bir yargı oluşturmak maksadıyla çocuğun kullanılması şeklinde iki yol izlendiği görülmektedir. Halkın vicdani yönüne dokunacak birtakım cümleler ve görüntüler vasıtasıyla çocuğun masumiyeti kullanılarak çocuklar, belli değerler etrafında propaganda malzemesi ve gazeteciliği/yayıncılığı güç unsuru olarak gören kişiler tarafından belirli bir mesaj iletiminde aracı nesne olarak kullanılmaktadır. Her iki yol neticesinde de çocuk, istismar çarkı içerisinde kaybolup gitmektedir. Herhangi bir yaptırıma maruz kalmaksızın devam ettirilen bu tutumlar neticesinde bir istismar zinciri oluşmakta ve çocuk sistematik olarak istismara maruz kalmaktadır. Sonuç olarak, kamunun bilgi edinme hakkı çerçevesinde çocuğun mahremiyet hakkının ihlali ve çocuk istismarı haklılaştırılmakta, dolayısıyla toplum çocuk istismarı konusunda duyarsızlaşmaktadır. Bu aynı zamanda gazetecilik mesleğinin saygınlığına da zarar vermektedir. Haber verme, bilgilendirme ve toplumu aydınlandırma gibi vazifelerle donatılmış olan gazetecilik mesleği etik değerlere sıkı sıkıya bağlı olmalıdır.

Basın yayın organlarının etik sorumluluklarının belirlenmesi amacıyla geçmişten günümüze pek çok girişimde bulunulmuştur:

  • Basın İlan Kurumu Genel Kurulu/ Basın Ahlak Esasları madde 3/e uyarınca; küçüklerin ve gençlerin toplum içinde kişiliklerinin gelişmesini ve korunmasını olumsuz etkileyecek yayın yapılamaz.
  • Basın Kanunu madde 21/c’ye göre; on sekiz yaşından küçük olan suç faili veya mağdurlarının, kimliklerini açıklayacak ya da tanınmalarına yol açacak şekilde yayın yapanlar bir milyar liradan yirmi milyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır.
  • Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi/ 1. Bölüm/ Gazetecinin Sorumluluğu başlıklı kısma göre; bilgi ve haber ile özgür düşünce, herhangi bir ticari mal ve hizmetten farklı olarak toplumsal nitelik taşır. Gazeteci, ilettiği haber ve bilginin sorumluluğunu üstlenir. Gazetecinin özgürlüğünün içeriğini ve sınırlarını, öncelikle sorumlulukları ile meslek ilkeleri belirler.
  • Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi/ 1. Bölüm/ Gazetecinin Temel Görevleri başlıklı kısma göre ise; gazeteci; halkın haber alma hakkıyla doğrudan bağlantılı olmayan hiçbir amaç için izin verilmedikçe kimsenin özel yaşamının gizliliğini ihlal edemez.
  • Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi/ 2. Bölüm/ Gazetecinin Doğru Davranış Kuralları başlıklı kısım uyarınca; çocuğun kişiliğini ve davranışlarını etkileyebilecek durumlarda, gazeteci, bir aile büyüğünün veya çocuktan sorumlu bir başkasının izni olmaksızın çocukla röportaj yapmamalı veya görüntüsünü almaya çalışmamalıdır. Çocuklarla ilgili haberlerde; soruna dikkat çekmek, kamuoyunda yaratacağı etki ve yarar dikkate alınmalıdır. Üzüntü, sıkıntı, tehlike, yıkım, felaket ya da şok halindeki insanlar söz konusu olduğunda gazetecinin olaya yaklaşımı ve araştırması insani olmalı ve gizliliklere uyularak duygu sömürüsünden kaçınılmalıdır.
  • UNICEF’e göre; mahremiyet hakkı büyük önem taşır, kimliklerinin açıklanması mağdur ve tanık çocukları doğrudan tehlikeye atabilir ve büyük duygusal zararlara neden olabilir.

Çözüm Önerileri ve Sonuç

Ne var ki, tüm bu düzenlemeler yeterince etkili ve caydırıcı olamamakta ve çocuklar açısından yukarıda sözü edilen mağduriyetler ortaya çıkabilmektedir. Çocukların geleceğimiz olduğu ve onları ne kadar sağlıklı yetiştirirsek gelecekte de o denli sağlam bir toplum inşa edeceğimiz göz önünde tutulacak olursa başka bazı önlemler alınmalıdır. Bu önlemleri bir sistem çerçevesinde derleyecek olursak;

a) Denetleyici birimler oluşturulmalıdır. Bu bağlamda kapsamlı, tarafsız, yaptırım gücü olan bir meslek örgütü kurulabilir. Bu meslek örgütü tarafından verilecek uyarı/kınama vb. cezalar caydırıcı olabilecektir.

b) Medya, ticari kaygılardan uzak ortak bir dil oluşturmalıdır. Bu ortak dil; medya çalışanları, sosyologlar ve psikologlar işbirliğinde oluşturulmalıdır.

c) Çocuğun üstün yararı üzerinde durulmalıdır. Çocuğun üstün yararı, geniş kapsamlı ve uzun vadede düşünülmelidir.

d) Çocuklara karşı yapılan hak ihlalleri açısından yaptırımların caydırıcılığı arttırılmalıdır.

e) Belirli periyotlarda çocuk haberleri bilirkişiler tarafından incelenmeli ve böylece basın etiği konusunda kat edilen yol belirlenmelidir.

f) Çocukların kişisel verilerinin korunması ve özel hayatın gizliliği konularında farkındalık oluşturulmalıdır. Bu amaç doğrultusunda; barolar, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumlarıyla işbirliği içerisine girilmelidir.

En son 30 Ekim 2020 İzmir depremi sonrasında gördüğümüz, habercilik adı altında gerek deprem bölgesinde gerek ise hastanelerde depremzede çocukların çeşitli kişisel bilgi, fotoğraf ve videosunun kamuoyu ile paylaşılması; basın etik ilkeleri ile çocuğun üstün yararı & çocuğun mahremiyet hakkı sorunu hususunda daha yoğun ve ciddi çalışmalar yapılmasını ve geleceğimizin teminatı olan çocuklar üzerinde onların en fazla fayda sağlayacağı biçimde bir politika belirlenmesi zorunluluğunu bir kez daha bizlere hatırlatmıştır. Umarız ki, en kısa zamanda gerekli düzenlemeler yapılır ve kamuoyunun bilgi edinme hakkının gerçekleştirilmesi adı altında çocukların ne şimdiki yaşantıları ne de gelecek yaşantıları tehlikeye atılmaz.

Çocuk hakları ile ilgili daha fazla bilgi almak isteyenler ilgili LawPodcast serimizi dinleyebilir. ->

 –

KAYNAKÇA

  • Duygulu, S. (2019). Sosyal Medyada Çocuk Fotoğrafı Paylaşımlarının Mahremiyet İhlali ve Çocuk İstismarı Açısından Değerlendirilmesi. TRT Akademi Dergisi, Cilt 04, Sayı 08.
  • İzoğlu Tok, A., Güneş, N., Güngör, İ., Aytekin, Ç. (2019). Yazılı Basında Çocuk Haberlerinin Sunumu. IBAD Sosyal Bilimler Dergisi, (5).
  • Korkmaz, A., Öpengin, Ö. (2018). Çocuk Haberciliğinde Etik İhlaller Üzerine Uygulamalı Bir Çalışma. Uluslararası Etik Araştırmaları Sempozyumu Tam Metin Kitabı, s.68-84.
  • Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi.
  • Yavuz, C. (2020). Çocuk Hakları Savunuculuğunda Sosyal Medya Kullanımının Yarattığı Sorunlar. İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi, s. 127-137.
  • 8835 sayılı Basın Kanunu

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

101

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.