Metrukiyet Nedir?
Hukukta metrukiyet, yürürlükte bulunan bir kanunun uygulanmaması durumu olarak tanımlanabilir. Yürürlükte olan bir kanunun uygulanmama sebebi yetersiz olması, kesin çözüm getirememesi veya toplum tarafında kabul görmeyip riayet edilmemesi olabilir. Örneğin suç olarak tanımlanan bir fiil, örf ve adet sebebiyle halk arasında meşru görüldüğü için o kadar çok işlenir ki, adli makamlar bu suçları takip edemez hale gelir. Daha sonrasında ise başka bir kanun ile yürürlükten kaldırılır. Ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nde de zamanla metruk hale gelen yasal düzenlemeler olmuştur. Örneğin, 1925 tarihli “Yerli Kumaştan Elbise Giyilmesine Dair Kanun“, 1938 tarihli “Pazarlıksız Satışın Mecburiyetine Dair Kanun“ , 1992 tarihli “Tüketicinin Korunmasına Dair Kanun“[1],1938 tarihli ve 3517 sayılı “Yazılı ve Basılı Kâğıtların Kese Kâğıdı Olarak Kullanılmamasına Dair Kanun“, 1934 tarihli “Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun“ ve 1925 tarihli “Şapka İktisası Hakkında Kanun“ gibi. Bazı kanunlar detaylı olarak incelenecektir.[2]
–
Metruk Hale Gelen Yasal Düzenlemeler Hangi Amaçlara Ulaşmak İçin Yapılmış ve Hangi Araçlar Kullanılarak Uygulamıştır?
Genel olarak bu kanunlar kamu düzeni ve yararı adına yapılmış olup içerikleri itibariyle farklı düzenlemeler de amaçlamışlardır.
Pazarlıksız satışın mecburiyetine dair kanunun çıkarılmasının amacı kamu yararına uygun olarak tüketici ve satıcının sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını korumaktır. Bu kanunla; perakende satışa konu bir malın fiyatı tespit edilip üzerine yapıştırılır ve tespit edilen fiyatından aşağı ve yukarı bir fiyata satılması yasaklanır böylece tüketicinin kandırılması ve satıcının da zarara uğraması engellenmiş olur. Görüldüğü gibi amaç tüketiciyi ve satıcıyı korumaktır. Bu kanun Belediye Encümenleri tarafından uymayanların tespiti suretiyle para cezası yaptırımıyla uygulanmıştır.[3]
Yazılı ve basılı kâğıtların kese kâğıdı olarak kullanılmamasına dair kanunun çıkarılmasının amacı kötü bir olaya dayanmaktadır.[4]1937’de Darüşşafaka Cemiyeti’nin matbaasındaki kitapları elden çıkarmasıyla bu kitaplardan kese kâğıdı yapılmıştır ve kitapların aslında Kur’an- ı Kerim olduğu anlaşılmıştır. Bu durumu önlemek amacıyla da bu kanun yayımlanmıştır. Fakat gazete ve dergi kâğıtları kapsam dışında olmasına rağmen yanlış anlaşılmış, onlarda toplatılmış ve zamanla halkın uymamasıyla metruk hale gelmiştir. Bu kanuna uymayanlar, belediye encümenlerinin tespitiyle on liraya kadar para cezasıyla müeyyidelendirilmiştir. Ayrıca son maddeye göre bu kanun hükmünü yürütmeye Adliye ve Dâhiliye Vekilleri de yetkilidir.[5]
Bazı kisvelerin giyilmeyeceğine dair kanunun çıkarılma amacı inanılan dinlerin temsiliyetinin üstünlüğü olmaksızın tüm yurttaşlar arasında eşitliği sağlamaktır. Laikliği temel alarak din ve devlet ayrılığını amaçlamıştır. Zamanında Büyük Millet Meclisi’nde çok tartışılmış, vicdan özgürlüğüne aykırı olmadığı savunulmuştur. Söz konusu kanundaki yasaklara uymayanlar bir yaptırıma tabi tutulmamış yani kanunda bir yaptırım öngörülmemiştir. Kanunun uygulanması, dönemin Dâhiliye Vekâletine ve İcra Vekilleri Heyetince gerçekleştirilmiştir.[6]
Şapka iktisası hakkında kanunun çıkarılma amacı aynen bir önceki kanunda olduğu gibi laikliği korumak ve şapka kullanımının batı ülkelerindeki normlara uygun hâle getirilmesini sağlamaktır. Kanun meclise sunulduğunda gerekçe olarak sarık ve fesin geri kalmışlığı sembolize ettiği, bu yüzden değiştirilmesi gerektiği söylenmiştir. Kanun Büyük Millet Meclisi ve İcra Vekilleri Heyeti tarafından uygulanmıştır. Önemle belirtmek gerekir ki şapka kanununun, diğer söz ettiğimiz metruk kanunlar gibi yürürlükten kaldırılması söz konusu değildir. Anayasa’nın 174. maddesinde belirtilen koruma altına alınan inkılap kanunlarındandır.[7]
–
Toplum Tarafından Nasıl Karşılanmıştır?
Bu kanunların ortak özelliği halka daha refah ve kaliteli bir hayat vadetmesinden kaynaklanır. Cumhuriyetin ilanından sonra Türk toplum yaşamını düzenleyen birçok kanun oluşturulmuştur. Oluşan kanunlar ilk başta olumlu karşılansa da, uygulamaya gelindiği zaman bir kısmı uygulanmamıştır. Yukarda da bahsettiğimiz gibi bu kanunlara uymamanın değişik yaptırımları olmuştur. Bu yaptırımlar toplumun tepkisini de etkilemiştir. Örnek verecek olursak: “Pazarlıksız Satış Mecburiyetine Dair Kanun”[8]ve “Yazılı ve Basılı Kâğıtların Kese Kâğıdı Olarak Kullanılmamasına Dair Kanun”[9]a muhalefet etmenin yaptırımı idari para cezası olarak düzenlenmiş, toplum bu kanunlara çok çabuk adapte olmuştur.“Şapka İktisası Hakkında Kanun” yaptırımı Türk Ceza Kanunu’nda hapis cezası olarak düzenlenmiştir. Halk bu kanunu ilk başlarda benimsememiş ve toplumun belli kesiminde ayaklanmalar başlamıştır. Bunun sonucunda İstiklal Mahkemelerinde yargılanıp idam edilen kişiler olmuştur. Daha sonra bu madde esnekleştirilmiş ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.222’de düzenlenmiştir:“(1) 25.11.1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanunla, 1.11.1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun koyduğu yasaklara veya yükümlülüklere aykırı hareket edenlere iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir.”
Toplum, bu kanunları ilk dönemlerde benimsemiş olsa da zaman geçtikçe uygulayamaz hale gelmeye başlamıştır.
–
Ne Zaman ve Nasıl Yürürlükten Kaldırılmıştır?
Bu metruk kanunlar kaldırıldıkları tarihe kadar yürürlükte kalmıştır. Kanunlar koyulduğu gibi yine bir kanunla kaldırılmıştır. Bunlar:
- 1938 tarihli “ Pazarlıksız Satış Mecburiyetine dair kanun”,Resmi Gazete ’de 8 Mart 1995’te yayımlanan 4077 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” un 32.maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
- 3517 sayılı “Yazılı ve Basılı Kâğıtların Kese Kâğıdı Olarak Kullanılmamasına dair kanun”,02.07.2007 tarihi itibariyle 5637 sayılı kanunla yürükten kaldırılmıştır.
- 671 sayılı “Şapka İktisası Hakkında Kanun” ise Anayasa m.174/2 gereği İnkılap Kanunlarından olduğu için kaldırılması söz konusu olamaz. Kanunun tamamen kaldırılması mümkün olmadığı için yerine 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bulunan yaptırımı kaldırılmıştır.
- 2596 sayılı “Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğini Dair Kanun” daAnayasa m.174/2 gereği İnkılap Kanunlarından olduğu için kaldırılması söz konusu olamaz. Kanun, metruk halde yaşamaya devam etmektedir.
Açıkladığımız tüm bu kanunlar zamanla metruk hale gelmiştir. Her ne kadar kanunla konulmuş olsa da, zamanla uygulanabilirliğini yitirmiştir. Mecelle bu hususta; “ezmanın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz“ demektedir. Yani zamanın değişmesi (geçmesi) ile şartlar da (kurallar da) değişecektir.[10]
–
Kadük Olma ve Metrukiyet
Kanunların kadük olması ve kanunların metruk hale gelmesi kavramları sonuçları itibariyle birbirine benzedikleri için karıştırılmaktadır. Ancak iki kavramda birbirinden farklıdır. Şöyle ki eğer bir kanun tasarısı ya da kanun teklifi hiç bir şekilde yasalaşamayıp, yürürlüğe giremezse o zaman o kanun tasarısı ya da kanun teklifinin kadüklüğünden bahsedebiliriz. Buna karşılık metruk kanunlar, an itibariyle yürürlükte olmalarına rağmen değişen toplumsal koşullar nedeniyle uygulanmayan kanunlardır.
–
Metrukiyeti Engellemek İçin Ne Yapılabilir?
Bir kanunun veya ilgili maddesinin metruk hale gelmesi halinde bunu düzenlemek kanun koyucunun görevidir.Vatandaşlardan gelen talep ve şikayetler; mahkemeler önüne gelen uyuşmazlıklar; araştırmacı ve uygulamacıların yaptıkları eleştiri ve teklifler; meslek odalarının ya da sivil toplum kuruluşlarının değerlendirmeleri; ilgili bakanlık ve kamu kurumlarının tespitleri, kanun koyucu tarafından dikkatle takip edilmeli ve böylelikle ilgili hukuk kural(lar)ı hakkında toplumun ne düşündüğü anlaşılmaya çalışılmalıdır.[11]Burada en büyük sorumluluk hiç kuşkusuz Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’a düşmektedir. Toplumu iyi analiz edip, metruk hale düşen kanunları yürürlükten kaldırmalıdırlar. İlk derece mahkemesi sıfatıyla görev yapan yerel mahkemeler de önlerine gelen uyuşmazlıklarda metruk olduğunu düşündüğü kanunları somut norm denetimi[12]kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne incelenmek için göndermelidirler. Bu sayede uygulanamaz olduğu düşünülen hukuk normu, Anayasa Mahkemesi’nin de aynı görüşte olması halinde metruk olduğuna karar verilip yürürlükten kaldırılabilir. Bunun dışında metruk olan kanunlar Resmi Gazete ’de yayımlanarak da topluca yürürlükten kaldırılabilir. 26.04.2007 tarihli, 5637 no’lu Resmi Gazete ’de yayımlanan “Uygulama İmkânı Kalmamış Bazı Kanunların Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun” ile 118 kanun metruk olduğu için kaldırılmıştır.[13]
–
Engin Oğuz Akgöz & Elif Kalender
–
Kaynakça
[1]https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/22221.pdf
[2]Kemal Gözler, Hukuka Giriş, Bursa, Ekin, 15. Baskı, Sayfa 61
[3]https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/3958.pdf
[4]https://www.lawtudent.com/goygoy/kaduk-olmus-uc-ilginc-yasa/
[5]https://www.hukuki.net/kanun/3517.13.text.asp
[6]https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/2.3.21958.pdf
[7]https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.671.pdf
[8]https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/3958.pdf
[9]https://www.hukuki.net/kanun/3517.13.text.asp
[10]http://www.muharrembalci.com/hukukdunyasi/belgeler/232.pdf
[11]AKÜ Uzaktan Eğitim Sistemi, Hukuk Felsefesi, 6. Hafta doküman / sf.6-7
[12]https://www.anayasa.gov.tr/tr/mahkeme/gorev-ve-yetkileri/norm-denetimi/
[13]https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5637.pdf
0 Yorum