AB ANAYASASI

Avrupa Birliği’ne(AB'ye) bakıldığında bir anayasanın mevcut olmadığı görülür. Metnin onaylanmaması, AB’nin yapısı hakkında ipuçları gizlemektedir.7 min


23

Giriş

Avrupa Birliği’ne(AB’ye)  bakıldığında bir anayasanın mevcut olmadığı görülür. AB’nin kurumsal yapısı, AB’ye üye devletlerin öncelikleri ve üye devletlerin vatandaşlarının eğilimleri AB Anayasası değerlendirilmesinde göz önünde tutulması gereken unsurlardır. Anayasanın onaylanmamasındaki etkenler, AB yapısı ve ulusların egemenlik endişeleri çerçevesinde toplanır. AB üye devletleri bağlayıcı bir metin üzerinde anlaşamamış, beraberinde Lizbon Antlaşması ile devam etmiştir. AB kurumları bir anayasa metni üzerinde her ne kadar anlaşma sağlamış olsa da, üye devletler anlaşamamışlar ve anayasa onaylanmamıştır. AB üye devletlerinde gerçekleşen referandum sonucu ile anayasa taslağı başarısız sonuçlanmıştır. Peşinden AB’ye bir kimlik kazandıran, mevcut metinlere ek olarak, Lizbon Antlaşması imzalanmıştır. Bu sebeple AB resmi bir Anayasa’ya sahip değildir.

Avrupa için Bir Anayasa Kuran Antlaşma (Treaty Establishing a Constitution for Europe- TCE) adlı resmi metin, kabul edildikten sonra onay sürecini tamamlayıp yürürlüğe girememiştir. AB Anayasası’nın kabul edilmemesindeki etkenlerden biri de AB’nin ülkesel bir devlet kimliği benzerliğine ulaşma olasılığı olmuştur.  AB genişledikçe, anayasaya olan gereksinim artmış ve AB Hukuku’nun temel ilkelerinin anayasa ile kuvvetlendirileceği görüşü egemen olmuştur. Metin, demokrasi, çoğulculuk ve insan hakları gibi temel ilkeleri merkezileştirmeyi amaçlamıştır. Yürürlüğe girmeyen Avrupa Anayasası, o dönem sayıca 25 olan üye devletler tarafından 29 Ekim 2004’te imzalanmıştır. Beraberinde de 18 üye devlet tarafından metin onaylanmıştır. İspanya ile Lüksemburg metni referandum ile onaylarken, diğer devletler parlamento ile onay sürecini gerçekleştirmiştir. Fakat 2005 yılında Fransa ile Hollanda’da gerçekleşen referandum olumsuz sonuçlanmış, anayasanın onay süreci sona ermiştir. Peşinden anayasanın yerini alacak olan Lizbon Antlaşması kabul edilmiştir. Lizbon Antlaşması 13 Aralık 2007 tarihinde imzalanıp 1 Aralık 2009’da yürürlüğe girmiştir. Antlaşma metninde, anayasada yer alan değişikler yer almıştır. Değişikliklerin anayasa yerine, mevcut antlaşmalarla gerçekleştirilmesi ve üye devletlerdeki vatandaşların referandum sürecindeki kararları Avrupa’nın kimlik okuması adına önem arz eder.

Anayasa Metninin Hazırlanması

Anayasa fikri 2001’de Laaken’de gerçekleşen Avrupa Konseyi tartışmalarında ortaya atıldı. Ardından Konvansiyon toplanmış ve Penelope Projesi olarak adlandırılan, temelde üye devletlerin ilişkilerinin derinleştirilmesinin hedeflendiği, temel metin ortaya çıkmıştır. Bu metin, 25 üye devletten hali hazırda bulunan 53 önde gelen siyasi ismin imzası ile sonuçlanmıştır. Bununla birlikte, her üye devletin metnin yürürlüğe girebilmesi için teker teker metni onaylaması gerekmiş ve üye devletin dahi metni onaylamaması sonucunda anayasa yürürlüğe giremeyecekti. Onay süreci üye devletler nezdinde değişiklik göstermiştir. Kimi devletler referandumu kimileri ise yasama organını süreç için uygun bulmuşlardır. 2005’de Avrupa Parlamentosu, bağlayıcı niteliği olmayan bir karar ile metni ezici bir çoğunluk ile ( 500 delege tasarı lehinde oy vermiş, 137 delege ret , 40 delege çekimser kalmıştır.) kabul etmiştir. Avrupa Parlamentosu’ndan çıkan sonuca göre AB kurumlarının anayasa lehinde bir tutum sergiledikleri ortadadır. Bazı üye devletler(İngiltere, Fransa, Danimarka, İrlanda, Lüksemburg, Portekiz, İspanya ve Hollanda)  anayasa taslak metnini referandum ile onaya sunmuştur. İlk referandum İspanya’da 20 Şubat 2005’te gerçekleşmiştir. Referandum sonucunda İspanya halkının yüzde 76’sı anayasa metnini onaylamıştır. Bunun aksine, 29 Mayıs 2005’te Fransızlar, yüzde 55 oy ile tasarı reddetmiş, Hollanda’da benzer şekilde yüzde 61 oy oranı ile anayasa tasarısı aleyhinde bir sonuç belirmiştir. Peşinden, anayasa tasarı onay süreci başarısız sonuçlanmıştır. Akil insanlar, 30 Eylül 2006’da Roma’da toplanmıştır. Amato Grubu olarak bilinen bu oluşum Haziran 2007’de hazırladığı raporu sunmuştur. Grubun en belirgin önerisi, bir antlaşma metninin kabul edilmesidir. 2007’de anayasa fikri ortadan kalkmış ve mevcut antlaşmaların değişmesi üzerine gidilmiştir. Reform Antlaşması olarak da bilinen Lizbon Antlaşması 13 Aralık 2007’de  imzalanmıştır.

Anayasanın Reddedilmesi

AB Anayasası, temelde şu iki unsuru hedefledi: AB entegrasyonunun derinleştirilmesini ve AB’nin demokratik karakterinin geliştirilmesini. AB kurumsal yapısının karmaşıklığını gidermek de bir diğer hedef olmuştur. (AB Konseyi, Bakanlar Konseyi adını alacak, Genel İşler Konseyi ise Dış İşler Konseyi’nden ayrılacaktı.) Bunun yanında, metin Birliğin bayrağı, sloganı ve milli marşı ile alakalı hükümlere de yer vermişti. AB’nin prensipleri dört temel ilkede buluşmuştu. Bunlar:

  1. Üye devletler AB’nin yetkilerini gönüllü kabul edecek
  2. Hükümet kararları en az düzeyde kabul edilecek
  3. Üye devletler,  AB düzeyinde hukuken bağlayıcı anlaşmalar yaptıklarında, AB hukuku ile uyumsuz ulusal kanun yapamayacak
  4. AB kendi amaçları doğrultusunda yalnızca harekete geçebilecek

Dört temel prensipten yola çıkarak varılan sonuçlar, üye devletlerin gönüllülük esasına dayalı olarak AB yetkilerini kabul etmesi esası, üye devletlerin hareket serbestisinin karşılığıdır. İkinci prensip ve üçüncü prensip doğrultusunda yine üye devletlerin egemenlikleri korunmuştur.

Taslak anayasa metni, AB Hukuku’nun üstünlüğünü ifade etmektedir. Metin ile normlar hiyerarşisi oluşmuştur. Üye devletlerin egemenliklerinin vurgulandığı metinde ayrıca AB Hukuku’nun üstünlüğüne yer verilmiştir. Ancak AB Hukuku’nun üye devletlerin iç hukukuna karşı üstünlüğü ilk defa bu metinde dile getirilmemiştir. AB kurulduğundan bu yana, AB Hukuku üstünlüğü gerek üye devletlerde gerekse AB kurumlarında genel kabuldür. Avrupa Adalet Divanı kararlarında, geçmişten günümüze kadar AB Hukuku’nun üstünlüğü vurgulanır. Üye devletlerin AB Hukuku’na karşı tutumu, AB’nin ulus-üstü yapısını yansıtır.  AB Anayasası, mevcut kabulleri tek bir metinde toplamış bir şekilde hazırlandı. Metin, AB kurumsal üstünlüğünü vurgulayan, üye devletlerin egemenlikleri ile hakları arasında denge gözeten bir belge niteliğinde. Hedef, radikal bir değişimden ziyade, genel kabulleri bir belgede buluşturmaktır.

Anayasa metninin reddedilmesi, getirdiği düzenlemelere ilişkin değildir. Önemli olan husus, tek bir anayasa metninin varlığıdır. Metnin üye devletlerde uyandırdığı şüphe, egemenlik kaygısı ve ulus-kimlik ile alakalı endişeler olmuştur. Egemenlik kaygıları neticesinde metin reddedilmiş oldu. Üye devletlerin, metnin onay sürecini referanduma taşımaları yukarıda değinilen şüpheleri yansıtmaktadır. Ayrıca metni kabul eden veya reddeden ülkelerin ulus yapıları hakkındaki (egemenlik anlayışına bakış açıları gibi) ipuçları, referandum sonuçlarında okunabilir.

AB Anayasası İçeriği

Anayasa metni, 448 maddeden ve 4 ana bölümden oluşur. İlk bölüm (temel bölüm), AB’nin amaçlarını ve kurumsal yapısını inceler. İkinci bölüm, temel haklara yer verir. Üçüncü bölüm, daha çok politika hususlarına değinir. Dördüncü bölüm ise, Antlaşma kabulü ve revizyonu ile alakalalı hükümleri içerir. Anayasaya göre AB, eşitliğin ön planda olduğu, demokrasinin vurgulandığı bir kurumdur. İlk madde, AB değerlerine açıklık getirmektedir. Bu madde AB’nin,  Avrupa kültürü, dini ve insani mirası ile oluştuğunu niteler. Devamında insan hakları, demokrasi, özgürlük, eşitlik ve hukukun üstünlüğü gibi değerler vurgulanır. Ayrıca anayasa, çoğulcu bir anlayışı benimseyerek azınlık gruplardaki bireylerin haklarını koruyup ayrımcılık yasağı, dayanışma, hoşgörü ve erkek-kadın eşitliği gibi ilkeleri öne çıkarmaktadır. Anayasada yer alan hükümler, AB’nin amaçlarına açıklık getirir nitelikte. Metin ile AB’nin temel amaçları ve değerleri tanımlanabilmektedir. Söz konusu anayasa, hesap verilebilirlik ve demokratik şeffaflık ilkelerini belirgin kılmaktadır. AB’nin kurumsal kimliği de metin ile güçlendirilmiştir. Birlik, amaçları gerçekleştirmek için harekete geçebilmektedir.

Anayasa metni, temel haklara yer vermiştir. Vatandaş odaklı hükümler içeren anayasa, temek hakları güvence altına almıştır. Bu güvence sayesinde bireyler haklarının ihlali söz konusu olduğunda, ulusal mahkemelerin ötesinde Avrupa Adalet Divanı’na başvurabilmektedir. Vatandaş vurgusu, farklı üye devletlerden bir milyon kişinin Komisyon’a kanun teklifi talebinde bulunabilmeleri örneği ile de yansıtılır. Metin, AB politikaları hususunda herhangi bir değişiklik içermemektedir. Hareket serbestliği, iç pazardaki rahat dolaşım, tarım, döviz, bölgeler arasında gelişmişlik farklarının azalması gibi hususlara değinmiştir. Ekonomik ve sosyal politika açısından bakıldığında anayasa, toplum refahını ve toplumsal gelişmeyi öne çıkarmaktadır. Ayrıca, çevrenin korunması da anayasada vurgulanmıştır. Anayasa, Avrupa’daki işbirliğine de vurgu yapar. (gelişmiş işbirliği –enchanced cooperation- ) Göç ile sınır güvenliğinde güvenliğin sağlanabilmesi adına ortak bir standart benimsenir. Anayasa ile AB Dışişleri Bakanı makamı var olmuştur. Bu makam ile dış politika tek elde istikrarlı yürütülecektir. Ayrıca Bakan, kalkınma politikalarından da sorumlu olacaktır. Üye devletlerin silahlı saldırı, terör saldırısı ya da bir doğal felaket durumunda yardımlaşmaları da anayasada yerini almıştır. Metin, Avrupa Parlamentosu’na bilinen manada parlamento niteliği sunmaktadır. Anayasa metni AB’nin hukuki kişiliğini açıkça ifade etmiştir. Ardından da Lizbon Antlaşması, AB’nin hukuki kişiliğini açıkça teyit etmiştir. Ayrıca dil karmaşıklığına anayasada son verilmiş, basitleştirilmiş bir dil ile hükümler belirtilmiştir.

Sonuç

Sonuç olarak, AB Anayasası temelde eksik kalınan noktaları barındırmayı, Avrupa değerleri üzerine inşa edilmiş olan AB’nin kurumsal yapısını güçlendirmeyi amaç edinir. Anayasa taslağına karşı üye devlet vatandaşlarının refleksi, ulusal egemenliğin yüksek sınırda yer almasından kaynaklanır.  Vatandaşlar tek bir anayasa metninin varlığını ulus-kimlik bünyesinde yorumlamaktadırlar. Buradan hareketle, AB üye devletlerinin öncelikleri, referandum sonuçları ile kavranabilir. Ulusal kimlik, önceliğini -yerini- korumaktadır.  Değinilen hususa, Lizbon Antlaşması’nın kabulü sonucu ile varılır. Anayasa metni ile benzer hükümleri içeren antlaşma metni, AB düzeyinde yürürlüğe konulmuştur. Anayasanın onaylanmamasının sebebi, yer verdiği hükümlerden ziyade ülkeler için manası. AB kimliği, ulusal kimliğin gerisindedir. Anayasa metni 4 bölümden oluşur. Bölümlerde AB değerleri, vatandaşların hakları, AB’nin kurumsal yapısı ve dinamikleri yer bulur. Temel haklar, eşitlik, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi değerlere vurgu yapılmıştır. Özetle, AB Anayasası ve içerdiği hükümler bakımından Lizbon Antlaşması değerlendirmesi yapılırken ve yürürlüğe konulup konulmamaları gözetilirken ‘’anayasanın’’ ne anlama geldiği sorgulanmalı; anayasaya yönelik referandumda bireylerin ortaya koydukları sonuç, ulus-kimlik ekseninde değerlendirilmelidir.

Kaynakça

  • Çakmak, Cenap, Avrupa Birliği Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017
  • Aytuğ, H. Kutay, AB Anayasasının Reddedilme Dinamikleri ve AB’nin İzlediği Yeni Strateji: Lizbon Antlaşması, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt: 11, Sayı:3,   s. 13-30, 2009
  • Oğuzlar, G. Özlem, Avrupa Anayasası,  < http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2006-65-245 >  Cilt:19, Sayı:65, 2006

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

23

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.