Mevcut Anayasal Düzenlemelere Göre, Türkiye’de İletişim Özgürlüğü ve Nasıl Sınırlandırılabileceğinin Değerlendirilmesi

Bu yazıda mevcut Anayasal düzenlemelere göre Türkiye'de iletişim özgürlüğü, olağan ve olağanüstü durumlarda nasıl sınırlandırılabileceği değerlendirilmiştir.6 min


148

Türkiye’de İletişim Özgürlüğü

İletişimin asıl kaynağı düşünce ve sözlerden gelir. Düşünce ve ifade özgürlüğü, iletişimsel haklar ile pekiştirilmektedir. İletişim özgürlüğü Anayasa’mıza göre sosyal hak niteliğindedir. Ayrıca AİHS m.10’da da iletişim özgürlüğü konu edinilmiştir. İletişim bugün çoğunlukla medya aracılığı ile yapılmaktadır. Elbette yüz yüze de gerçekleşmektedir. Günümüzdeki bu yeni medyanın hem olumlu hem olumsuz sonuçları vardır. Yeni medya ile birlikte kamusallık anlayışının ortaya çıkması ile düşünce, ifade ve basın özgürlüğü günümüzde artık iletişim özgürlüğüne dönüşmüştür. Bunun sonucu olarak, eskiden ‘’dokunulmaz’’ olarak görülen bu özgürlüğe günümüzde özgürlüğün sınırlarını belirleme ve devlet-birey arasındaki dengeyi sağlama amacıyla dokunulmakta, hukuka uygun olarak müdahale edilmektedir. Basın ve iletişim özgürlüğü konusunda çağdaş demokratik rejimlere dahil olan Türkiye de, sadece bu özgürlüğe izin vermekle kalmaz, bazı aktif rolleri de üstlenir ve iletişim ağlarına bizzat katılır.

İfade özgürlüğü günümüzde öyle önemli bir yer almıştır ki, Anayasa Mahkemesi’nin Youtube’un kısıtlanması olayından sonra 2014/4705 başvuru numaralı, 27.05.2014 tarihli Kararı’nda da belirtildiği gibi ‘’Dünya’da bu kadar önemli yer tutan sosyal medya niteliğindeki internet sitelerine tamamen erişimin engellenmesinin ifade özgürlüğünü açıkça ihlal ettiği’’ vurgulanmıştır.

Düşünce özgürlüğü olmadan ortada bir ifade özgürlüğü de oluşamaz. İletişim özgürlüğü günümüzde önemli bir insan hakkıdır ve diğer yandan da demokratik devlet düzeninin kurucu unsuru haline gelmiştir. Sonuç olarak, bu haklardan yararlanmak kural, bu hakların kısıtlanması ise istisna olarak görülmeli ve bu sadece teoride böyle değil uygulamada da böyle olmalıdır. Bundan dolayı iktidara bu özgürlüklerin korunması anlamında çok önemli bir sorumluluk düşmekte ve yasada belirlenen nedenlerin dışına çıkmadan, keyfiliğe gitmeden gerekli sınırlamalara gidilmelidir.

Türkiye bir demokratik devlettir. Demokrasi; siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimidir. Öyleyse demokratik devlet düzeni bakımından düşünce, ifade ve basın özgürlüğü çok yakından ilişkilidir. Çünkü halkın özgürce temsilci seçmesi hali ve toplumun heterojen yapısının sonucu olarak karşıt görüşlerin birbiri ile çarpışması hali bu özgürlük olmasaydı olmazdı. Türkiye de yürütme organı olarak bu muhalif seslere yani özellikle basına tahammül göstermeli, demokratik devlet anlayışına uygun hareket etmelidir. Ayrıca bu düzen eşit yararlanma hakkını da kapsadığından herkesin eşit olarak bu özgürlüklerden yararlanmasına da hizmet etmektedir. Aksi durumda demokrasi karşıtı olan aristokrasi sistemi oluşacaktır ve sadece soylular bu haklardan ve özgürlüklerden yararlanacaktır.

Mevcut Anayasal düzenlememizde de bu konuyu düzenleyen birçok madde vardır. Bu maddeler:

Madde 25- düşünce ve kanaat hürriyeti,

Madde 26- düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti,

Madde 27- bilim ve sanat hürriyeti,

Madde 28- Basın hürriyeti,

Madde 29- süreli ve süresiz yayın hakkı,

Madde 30- basın araçlarının korunması,

Madde 31- kamu tüzel kişilerinin elindeki basın dışı kitle haberleşme araçlarından yararlanma hakkı,

Madde 32- düzeltme ve cevap hakkı,

Madde 133 – RTÜK, Radyo ve Televizyon Kuruşları ve kamuyla ilişkili haber ajansları düzenlemesidir.

Türkiye’de İletişim Özgürlüğünün Kısıtlanması

Anayasa m.26/2’ye göre: düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılması; AİHS m.10’a paralel bir şekilde düzenlenmiştir. Buna göre bu hak sadece;

Millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği,

Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması,

Suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması,

Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması,

Başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının korunması,

Kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması,

Yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

Devletin müdahaleleri bu sebeplere dayanmıyor ise kısıtlama söz konusu olamaz. Yasada bu durumların sınırının çizilmemesi, devletin her olayda kamu yararına giderek sınırlamaya gitmesine neden olabilir ve bu durum iletişim özgürlüğüne aykırılık teşkil edecektir. Zaten her bir durumu tahdidi olarak belirtmeyi yasadan elbette bekleyemeyiz, tadadi olması gayet normaldir çünkü değişen koşullar ve zamana göre bu kuralları uygulamak gerekecektir ancak bu yasa metinlerinin keyfiliğe gidecek şekilde sınırının dışına çıkmamak gerektiği, aksi halde temel hak ve özgürlüklere gereksiz müdahalelerde bulunulacağı görüşündeyim.

Mevcut düzenlemelerimize göre, diğer sınırlamalara bakacak olursak;

5187 sayılı Basın Kanunu m.3 de buna paralel bir düzenleme yapmış, basın özgürlüğünün kullanılmasının sınırlanmasını Anayasa m.26/2’deki aynı sebeplere tabi tutmuştur. Ancak bu düzenleme; Anayasa’dan farklı olarak bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını da kapsar.

Bu kanun uyarınca m.20 (cinsel saldırı, cinayet, intihara özendirme) , m.21 (kimliğin açıklanmaması) ve m.25’te (basılı eserlerin dağıtımının önlenmesi ve toplanması) de birtakım sınırlamalar öngörülmüştür.

Basın özgürlüğünün bir diğer sınırı ise ceza muhakemesindeki masumiyet karinesidir. CMK m.157’ye göre ‘’Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.’’

5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun m.8’e göre, internet ortamında yapılan ve içeriği intihara yönlendirme (TCK/84), çocukların cinsel istismarı (TCK/103, birinci fıkra), uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (TCK/190), sağlık için tehlikeli madde temini (TCK/194), müstehcenlik (TCK/226), fuhuş (TCK/227), kumar oynanması için yer ve imkân sağlama (TCK/228), suçları ile 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda yer alan suçları oluşturduğu hususunda yeterli şüphe sebebi bulunan yayınlarla ilgili olarak erişimin engellenmesine karar verilir.

6112 Sayılı Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun m.7 ‘ye göre ‘’ Ancak, millî güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hâllerde yahut kamu düzeninin ciddî şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda, Cumhurbaşkanı veya görevlendireceği Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan geçici yayın yasağı getirebilir.’’

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu m.6 ve m.7’de ve 5149 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun m.22’de de birtakım sınırlamalar öngörülmüştür.

Kişilik haklarının korunması veya çocuğun menfaatinin veya genel ahlakın gözetilmesi amacıyla duruşmaların aleni değil gizli yapılması veya söz konusu sınırlamaların yapılması basın özgürlüğünü zedeleyen bir şey değildir. Hatta gereklidir. Aksi halde toplum hayatı olumsuz yönde etkilenecektir.

Ayrıca, basın özgürlüğü hakkı ve düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü temel hak ve özgürlüklerden sayıldığı için bu sınırlamalarda Anayasa m.13’ü de dikkate almamız gerekir. Bu haklar, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

KAYNAKÇA

  • Fatih Keskin, Ayça Sümeyra Oruç – KAMUSAL İRADE OLUŞUMU BAĞLAMINDA BASIN VE İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ Türkiye’de Yayın Yasaklarının Hukuki Temelleri Üzerine Bir İnceleme, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Ankara Barosu Dergisi, 08.06.2016, sayfa 202, 209, 221
  • İÇEL, Kayıhan: Kitle İletişim Hukuku, Yenilenmiş 13. Bası, Beta Yayınevi, İstanbul, 2018
  • YILDIZ, Ferhat, TÜRK ANAYASAL TARİHİ ÇERÇEVESİNDE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ÜZERİNE BİR İNCELEME, Söğüt Hakimi, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Doktora Öğrencisi, 25.11.2014, Sayfa 450

Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

148

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.