Engelli Ebeveyne Sahip Çocukların Haklarını Kullanırken Yaşadıkları Sorunlar

Bu yazıda engelli ebeveyne sahip çocukların genel olarak haklarını kullanırken yaşadıkları sorunlara değinilmiş ve bu çocukların haklarının korunması için gereken tedbirlerin, düzenlemelerin yeterliliği irdelenmiş ve en sonunda da sorunların çözümü için öneriler getirilmiştir.10 min


96

Özet

Engelli, yaralanma ya da fiziksel veya zihinsel bir rahatsızlık nedeniyle bazı hareketleri, duyuları veya işlevleri kısıtlanan (kişi) anlamına gelmektedir.
Engelli bireyler toplumsal bir gerçektir ve bu bireylerin çocukları ebeveynleri sebebiyle engellilik olgusuyla erken yaşlarda tanışmaktadır. Bu durum, çocuğun yaşamının ilerleyen kısımlarında engelli bireylere karşı anlayış geliştirmesine eşsiz katkılar sağlayabilir. Engelli bireylerin yaşamları sağlıklı bireylere nazaran daha zordur ve hayatlarını sürdürürken çeşitli sorunlarla karşılaşırlar. Bununla birlikte, engelleri nedeniyle zorluklar yaşayan bu bireylerin, ebeveyn oldukları takdirde ise çocuklarıyla da çeşitli sorunlar yaşamaları muhtemel, hatta kaçınılmazdır. İşitme, görme, yürüme ya da zihinsel problemler nedeniyle engelli olarak tanımlanan ebeveynler özellikle sağlıklı çocuklara sahip olduklarında, çocuklarıyla aralarında belli sorunlar ortaya çıkabilmektedir.  Bu sorunlar, çocukların ev ortamında ve sosyal ortamda haklarını kullanırken daha dezavantajlı duruma düşmesine neden olabilmektedir. Engelli ebeveyne sahip çocukların, haklarını kullanırken sorunlar yaşaması ve haklarının ihlal edilmesi bu bakımdan daha muhtemel olabilmektedir. Yaşanabilecek hak ihlallerinin iyi tespit edilip gerekli önlemlerin alınması sonucunda bu dezavantajlı görülen durum yukarıda da belirtildiği gibi avantajlı bir duruma dönüşebilir. Bu nedenle bu durumdaki çocuklar için daha özel düzenlemelere ihtiyaç vardır.

Bu çalışmada engelli ebeveyne sahip çocukların genel olarak haklarını kullanırken yaşadıkları sorunlara değinilecek ve bu çocukların haklarının korunması için gereken tedbirlerin, düzenlemelerin yeterliliği tartışılacak ve en sonunda da sorunların çözümü için öneriler getirilecektir. Bunun için izlenecek planda ilk önce engelli ebeveyn ve çocuk arasındaki sorunlar incelenecek ve ortaya çıkan hak ihlalleri saptanacaktır. Ardından pandemi sürecinde engelli ebeveyn ile çocuk incelenecek ve bu sürecin çocuk üzerinde haklarını kullanma konusundaki etkisine değinilecek ve son olarak da yapılacak çeşitli düzenlemelerle çözüm önerileri getirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Engellilik, Engelli Ebeveyn ve Çocuk, Hak İhlalleri, Pandemi ve Engelli Bireyler, Çocuk ve Sorumluluk.

Engelli Ebeveyne Sahip Çocukların Yaşadıkları Sorunlar

Engellilik, fiziksel veya zihinsel olabileceği için her engelin çocuk ve ebeveyni arasında yaratacağı sorunlar ayrıdır. Engelliliğin türü de bu anlamda önem arz etmektedir. Örneğin işitme engelli bir ebeveynin çocuğuyla olan iletişimi ile görme engelli bireyin çocuğuyla olan iletişimi aynı derecede değildir. İşitme engelli ebeveyn çocuğunu duyamadığı için mimiklerini takip etmeye çalışarak çocuğunun öfkelendiğini, üzüldüğünü ya da sevindiğini anlamaya çalışır. Görme engelli ebeveyn ise mimiklerini göremediği için çocuğunun söylediklerine ve ses tonuna odaklanır. Bu durumda her iki ebeveyn ile çocukları arasında farklı teknikler kullanılır ve tam bir iletişim kurulamadığı gibi çeşitli kopukluklar da meydana gelebilir. Hatta iletişim kurmak için çocuk ile ebeveyn arasında 3. bir kişi, bir aracı gerekebilir. Bu durumda çocuk doğrudan ebeveynine ulaşamadığı için kendini iyi ifade edemeyebilir, anlaşılamayabilir. Örneğin çocuğun, ihtiyacının yerine getirilmesi için kullanmak zorunda kalacağı 3.kişi çocuğun özel alanına istemeden de olsa müdahale edebilir. Bu durumda Çocuk Hakları Sözleşmesi madde 16’da belirtilen çocuğun mahremiyet hakkı ihlal edilebilir. Ayrıca iletişimin tamamen ya da kısmen kurulamamasından kaynaklanan sorunlar, aynı sözleşmenin 12. maddesinde yer alan çocukların fikir beyan etme ve 13. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü hakkını da zedelemektedir. İletişimin tam ve eksiksiz kurulamaması çocuk ve engelli ebeveyn arasında bir engel oluşturur ve ebeveyn istemsiz de olsa çocuğu ihmal edebilir.
İşitme engeline sahip ebeveynler üzerinden örnek verecek olursak, bu ebeveynlerin çocukları ailesiyle iletişim kurabilmek için çok küçük yaşlarda çeşitli teknikler geliştirmek zorunda kalmakta, bu sorumluluk doğrudan çocuğun üzerine kalmaktadır. Örneğin işaret dilini öğrenmek zorunda kalmakta, günlük yaşamlarında kendilerini sözlü olarak ifade edemeyen ebeveynlerinin adeta tercümanı olmak durumunda kalmaktadırlar. Bu, her ne kadar olması gereken, örnek davranış olarak gözükse de aslında çocuk için yaralayıcı ve kısıtlayıcı bir durum olabilmektedir. Çocuk kendisini, bu sorunun aşılması amacıyla var olan biri, iletişim sorununun çözülmesi için kullanılan bir araç olarak görebilmektedir. Zihinsel engelli ebeveynlerin ve çocuklarının iletişim sorunu ise daha güç ve farklı bir boyuttadır. İletişimin zaman zaman tamamen imkânsız olabildiği bu ailelerde çocukların haklarının ihlal edilmesiyle daha sık karşılaşılır.

Engelli ebeveynlere sahip çocuklar sosyal hayatta ayrımcılığa da maruz kalabilmektedir. Toplumda engelli bireylere karşı olumsuz bir algı olmasından dolayı bu bireylerin çocukları da bu baskıyı hissetmektedir. Çocuk sosyal hayatta, “farklı” bir ebeveyne sahip olmanın onun için dezavantajlı bir durum olduğunun ne yazık ki henüz ilkokul çağlarında farkına varmaktadır. Ebeveynlerinin yetersizliği çocuk için olumsuz sonuçlar doğurmakta, eğitim hayatında diğerlerinden ayrışmasına neden olmaktadır. 2019 yılı itibariyle Türkiye’de okuma yazma bilmeyen engelli birey oranı %25,9’dur. Bu oranlamanın içerisindeki bireylerin yaklaşık %6,60’ı ebeveyndir. Okuma yazma bilmeyen engelli ebeveynlerin çocukları bu durumdan doğrudan etkilenmekte, onların haklarını kullanmasını zorlaştırmaktadır. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 27.maddesinde, “ Taraf Devletler, her çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ve toplumsal gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat seviyesine hakkı olduğunu kabul ederler.” denmektedir. Buna göre engelli ebeveyne sahip çocukların eğitim hayatında bedensel, zihinsel vb. gelişiminin diğer bireylerle eşit şekilde sağlanması gerekir. Bu çocukların gelişimi için ayrı imkânlar sağlanması gerekir çünkü ebeveynleri yeterli desteği tam anlamıyla sağlayamamaktadır. Maddenin 2.fıkrasında ise “Çocuğun gelişmesi için gerekli hayat şartlarının sağlanması sorumluluğu; sahip oldukları imkânlar ve mali güçleri çerçevesinde öncelikle çocuğun ana–babasına veya çocuğun bakımını üstlenen diğer kişilere düşer.” ifadesi yer almaktadır. Oysa engelli ebeveynler çoğu zaman bu sorumluluğu yerine getirecek yeterliliğe sahip olamamaktadırlar. Burada da gerekli düzenlemeler yapılarak ve önlemler alınarak bu eksikliğin giderilmesi gerekir.

Son yıllarda yapılan araştırmalarda, çocuklar ailede bakım rollerini üstlendiklerinde, eğitimsel, sosyal ve duygusal deneyimlerinin ve sağlıklarının genellikle ciddi şekilde tehlikeye girebileceğini tespit edilmiştir. Bu rolün benimsenmesi, uzun veya kısa süreli ebeveyn hastalığının veya sakatlığın bir sonucu olarak ortaya çıkabilir. Çocuk Hakları Sözleşmesi madde 18’e göre “Çocuklarını yetiştirmek ebeveynlerin sorumluluğudur ve her daim çocuk için en iyisini düşünmelidirler.” Engelli ebeveynlerin bulunduğu ailelerde ise bu durum maddede olduğu kadar kesin çizgilerle ayrılmamaktadır. Ne yazık ki engellerinden dolayı ebeveynler çocuklarının maddi ve manevi ihtiyaçlarını tamamen ya da yeterince karşılayamamaktadır. Hatta bazı durumlarda ebeveyn-çocuk ayrımı silinmekte, çocuk adeta ebeveyn rolüne bürünmekte ve ebeveynlerinin ihtiyaçlarını karşılamak mecburiyetinde kalmaktadır. Bu rol değişimi çocuğu çeşitli yönlerden olumsuz etkileyebilir ve haklarını kullanmasını zorlaştırabilir. Çocuk bakım görevinden dolayı okuluna devamsızlık yapmak zorunda kalmakta ve eğitim hakkından mahrum kalabilmektedir. Çocuk, üzerine yüklenen bu sorumlulukları yerine getirmeye çalışırken oyun oynama hakkından bile mahrum kalabilmektedir. Çok erken yaşta diğer aile üyelerinin refahı için aşırı sorumluluk, ebeveyn sakatlığı ile ilişkili, bir çocuğun psikososyal sağlığına zararlıdır. Olumsuz sonuçlar; eğitim kariyerlerinin ihlali, fiziksel hasar (örneğin, engelli bir ebeveyni kaldırmak zorunda kalmaktan dolayı), zihinsel sağlık sorunları, düşük benlik saygısı ve sınırlı sosyal çevreleri içerebilir.

Covid-19 Pandemisi ve Bu Süreçte Engelli Ebeveyn İle Çocuk

Pandemi döneminde,  mecbur kalmadıkça dışarı çıkılmaması, evlerde kalınması ile ilgili hem Sağlık Bakanlığı hem de uzmanlar ciddi uyarılar yapmaktadır. Bu durum hızla yayılan koronavirüsün yayılmasının engellenmesi için son derece önemli görülmektedir. Getirilen belli kısıtlamalar neticesinde çocuk ile ebeveynleri neredeyse günün tamamını ev ortamında birlikte geçirmektedir. Uzaktan eğitim süreci de eklendiğinde artık çocukların sosyal aktiviteleri minimuma inmiş durumdadır. Bu nedenle ebeveynlerin, çocuklarının mahrum kaldığı sosyal çevreye girme, seyahat etme özgürlüğü gibi haklarını elinden geldiğince, teknolojik vb. imkânlarla ev ortamında alternatif şekilde doldurması gerekmektedir. Engelli ebeveynlerin ise bunu yapmaları daha güç olabilmektedir. Bunun yanında, bu sürecin gelmesiyle engelli ebeveynlerin hâlihazırda almış oldukları tedavi, psikolojik, fizyolojik destek vb. gibi imkânlar da kesintiye uğrayabilmektedir. Bu imkânların kesintiye uğraması engelli ebeveynleri olumsuz etkilemekte ve bir arada bulundukları çocuklarına da yansıyabilmektedir. Çocuk süreç nedeniyle zaten psikolojik olarak etkilenmekte ve ebeveynlerine ihtiyaç duymaktadır. Ebeveynler ise kendi erişemedikleri imkânlardan dolayı maruz kaldıkları durum nedeniyle çocuklarına gereken desteği veremeyebilirler.

Sonuç Ve Öneriler

Engelli ebeveyn olmanın getirdiği psikolojik ve fizyolojik sorunlar çocuğa doğrudan yansımakta ve onun başka bireylerle olan ilişkilerinde veya sosyal ortamlarda haklarını kullanırken dezavantajlı duruma düşmesine sebep olabilmektedir. Bu çocukların haklarının ihlal edilmesi daha olasıdır ve bunun için ayrı önlemlerin alınması gerekmektedir.
Genç bakıcılar olarak çocuklar ve aileleri, pratikte, genç bakıcıların ve engelli ebeveynlerinin olmak üzere iki takım ihtiyaç ve hakların tanınmasını gerektirir. Müdahaleler, her ikisi için de ihtiyaç değerlendirmelerini içermelidir (tüm ailenin ihtiyaçlarını dinleme ilkesine dayanarak); ve yalnızca ebeveyn için, genç bakıcı için veya her ikisi için (ailelerin ifade edilen ihtiyaçlarına bağlı olarak) hizmetlerin sağlanması gerekir. Türkiye’de engelli bireyler için yapılan çeşitli kanun, yönetmelik gibi düzenlemeler bulunmaktadır. Ancak bu düzenlemelerin içeriği genel olarak doğrudan engelli birey için düzenlenmiş olup, toplumun çekirdeği olan ailenin üyelerini oluşturan engelli ebeveynler ve çocukları için de kapsamlı bir düzenlemeye ihtiyaç olmaktadır. Engelli ebeveyne sahip çocukların durumu dikkate alınarak, bu çocukların haklarının korunması için spesifik olarak bir düzenleme yapılması gereklidir. Yürürlükte olan 5378 Sayılı Engelliler Hakkında Kanun bu sorunların çözülmesi için yeterli olmayabilmektedir. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde, “Ebeveynlerin ve Engelli Ebeveynlerin Haklarının Korunması: Engelli Amerikalılar Yasası Başlık II ve Rehabilitasyon Yasası Bölüm 504 Kapsamında Eyalet ve Yerel Çocuk Esirgeme Kurumları ve Mahkemeleri için Teknik Yardım” adında bir düzenleme bulunmaktadır ve bu düzenleme sayesinde engelli ebeveynlerin özel olarak hakları tespit edilmiş ve korumaya alınmıştır. Mahkemeler için de direktifler verilmiş ve engelli ebeveynlere sağlanacak imkânlar sayılmıştır. Bu tarz düzenlemeler, haklarının ihlal edilmesi daha kolay olan engelli ebeveyne sahip çocuklar açısından son derece önemli ve gereklidir.

Okullardaki psikolojik danışmanlık ve rehberlik servisleri, engelli ebeveyne sahip çocukların takibini sürekli ve özel olarak yapmalıdır. Çocukların aileleriyle iletişim halinde olarak, ebeveynlerin engellilik türü ve derecesine göre onları bilgilendirmeli ve yönlendirmelidirler. Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği madde 50/d  “Bireysel rehberlik hizmetlerini alanın ilke ve standartlarına uygun biçimde yürütür.”  hususunu okullardaki psikolojik danışmanın görevleri arasında saymıştır. Buna göre psikolojik danışman çocuklara bireysel olarak rehberlik görevini yürütecektir. Bunun için çocuğun başvurusu üzerine veya psikolojik danışman doğrudan çocuğa ulaşarak ona danışmanlık ve rehberlik eder. Fakat engelli ebeveyne sahip çocukların rehberlik hizmetine ihtiyaç duyup duymadığı ilk bakışta anlaşılamayabilir ve bu çocukların kendiliğinden danışmana başvurması da uygulamada çok sık rastlanmamaktadır.

2005-2009 yıllarında 186 birey arasında yapılan araştırmada, okullarda rehberlik servisine başvurma şekilleri incelenmiştir.

Öğretmen yönlendirmesi  %42.47

Veli başvurusu                 %29.56

Öğrenci başvurusu           %27.95

Bu oranlara bakıldığında öğrenci başvurusunun en az olduğunu görüyoruz ki bu da engelli ebeveynlere sahip çocukların genellikle kendiliğinden başvurmayı tercih etmeme durumunda da görülmektedir. Aslında rehberlik hizmetlerinde, “Bireysel ve grupla psikolojik danışma hizmeti sunarken bireylerin gönüllü katılımını esas alır.” ifadesine yer verilmektedir. Fakat görüldüğü gibi gönüllülük oldukça düşük düzeydedir. Burada özellikle bu nitelikteki çocukların tespitinin nasıl yapılacağı ile ilgili mevzuatta boşluk bulunmaktadır. Yönetmelikte “risk altındaki çocuklar” deniliyor ama bu çocukların nasıl tespit edileceği net olarak belirtilmemiştir. Mutlaka engelli ebeveyne sahip çocukların tespiti ve onlara belirli bir program dahilinde destek verilmesi konusuna da rehberlik programlarında yer vermek gerekir.

Yukarıda bahsedilen yönetmeliğin ( Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği) ilgili maddesinin bu durumdaki çocuklar için daha işlevsel hale getirilmesi ve engelli ebeveyne sahip çocukların okul dışında ev ortamının da bizzat takip edilmesi, engelli ebeveyne destek verilerek çocuğun eğitim süreci ile yakından ilgilenilmesi gerekmektedir. Öğretmenlerin çocuklara ödev, görev vb. sorumluluklar verirken ebeveynlerinin engellilik durumunu göz önünde bulundurması, bu sorumluluklar için gerekli teknik desteği rehberlik danışmanı ile birlikte vermesi gereklidir. Çünkü bu çocukların eğitim hakkını nitelikli bir şekilde kullanabilmesi ona ve ebeveynlerine verilecek destek ile mümkündür.

Öte yandan bu çocukların okul ortamında diğer çocuklar tarafından dışlanması, ayrımcılığa maruz kalması hatta istismar edilmesi diğerlerine göre daha olasıdır. Bu durumun önlenmesi ve çocuğun haklarının korunması için eğitimcilerin ve ilgili diğer okul personellerinin iş birliği içerisinde olması gerekir. Çocuğun diğerleriyle eşit şartlarda haklarından yararlanabilmesi için öncelikle ona gerekli imkânların sağlanması gerekir. Bu da ancak bu durumdaki çocuklarla özel olarak ilgilenilmesi için oluşturulan imkânlarla ya da mevcut imkânların özel olarak bu çocuklara uyarlanmasıyla gerçekleştirilebilir. Örneğin rehberlik servislerinin çocuğun ev ortamını, planlı ders çalışma zamanlarını ve ebeveynlerinin imkânlar dâhilinde yapması gerekenleri düzenlemesi ve bunları kontrol etmesi gerekir. Bütün bunlar yapılırken çocuk diğerlerinden ayrıştırılmamalı, onlardan farklı ve dezavantajlı durumda hissettirilmemelidir. Çünkü çocuk böyle hisseder ve düşünürse haklarını kullanırken sıkıntı yaşayacak, çekinecek ve kendini geri plana atacaktır. Engelli ebeveynin durumuna göre, çocuğa verebileceği desteğin ölçüsü de dikkate alınarak eğitim sürecindeki iş ve işlemler rehberlik danışmanları ile eğitimciler tarafından üstlenilmelidir. Çünkü bu çocukların bir kısmı eğitim konusunda, ebeveynlerinin engellilik derecesine göre, onlardan neredeyse hiç destek alamamaktadır.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı olarak illerde Çocuk Hakları İl Çocuk Komitesi kurulmuştur. Komite, illerde çocukların haklarını tanıtmak, geliştirmek ve korumak için çalışmaktadır. Bu komiteye isteyen her çocuk üye olabilmektedir. Bu açıdan komite çocuklara ulaşmakta ve onların haklarını korurken onlarla birlikte hareket edebilmede büyük bir kabiliyete sahiptir. Komite engelli ebeveyne sahip çocuklar için daha işlevsel hale getirilerek bu çocuklar için ayrıca birimler oluşturularak çocuğun eşit statüde haklarını kullanması sağlanabilir. Örneğin, oluşturulan birimler çocuğu ve engelli ebeveynlerini yakından inceleyerek haklarından mahrum kalmasına neden olan durumları tespit ederek bunların çözüme kavuşturulmasını sağlayabilir. Çocuğun ev ortamında gereğinden fazla sorumluluk yüklenmesinden dolayı eğitim, oyun vb. haklarından mahrum kaldığı saptanırsa bu konuda aileye destek verilmeli ve çocuğun bu fazla sorumluluktan kurtarılması sağlanmalıdır. Bu destek engelli ebeveynlere tedavi hizmeti verilerek sağlanabileceği gibi mümkün olmadığı durumlarda sosyal hizmetler tarafından kadro verilen üçüncü bir kişi aracılığıyla da sağlanabilir. Amaç, çocuğun engelli bir ebeveyne sahip olduğu için ihmal ve haklarının ihlal edilmemesidir.

KAYNAKÇA


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

96

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.