Devlet Mi Biziz, Biz Mİ Devletiz ?

Devlet devamlıdır ,süreklidir. Devleti meydana getiren kişiler değişebilir, iktidar yani devleti yönetenler değişebilir, hükümet değişebilir ,görüşler değişebilir, hatta rejim şekli bile değişebilir ama devlet değişmez devlet hep kalır. Peki devlet nedir ? 11 min


46

DEVLET NEDİR ?

Bugüne kadar birçok siyaset bilimci, sosyologlar ,felsefeciler ve daha birçok kişi bu sorunun cevabını aramıştır. Ne var ki devlet üzerinde bir görüş birliğine varamamışlardır. Peki neden bir görüş birliğine varılamamıştır? Neden birçok tanımlamalar, görüşler ortaya atılmıştır ?

Felsefi açıdan devletin doğası ,yapısı dört ana şeklinde düzenlenmiştir. Bunlardan birinci görüş:

Felsefenin en büyük düşünürlerinden olan Platon’un görüşüdür. Platon’a göre devlet bir organizmadır yani devlet de diğer canlılar gibi kendiliğinden meydana gelmiştir. Devlet de doğar zamanla büyür, gelişir ve ölür , yok olur. Platon’un biyolojik (organizmacı)  teorisine göre devlet teorisi ile insan teorisi arasında bir benzerlik ilişkisi kurar hatta bu ilişkinin tıpatıp benzediğini  söyler. Mesela insanlar ihtiyaçları gereği beslenirler devlet ise toplum için üretim yapar. İnsanlardaki fazla kilo ,yağ birikimi olur devlette ise bu fazlalıklar ,birikimler  paradır, sermayedir. Platon’un bu görüşüne bir eleştiri yapacak olursak ;
Tabi ki devlet organizması ile insan organizması benzerlik gösterir ama ayniyet(aynılık) göstermez. Bunu bir örnekle açıklayacak olursak insanlar ürerler yani kendisine biyolojik olarak benzeyen canlılar meydana getirirler ama devlet için böyle bir durum söz konusu değildir çünkü devlet üreyemez ,kendisine benzer yeni canlılar meydana getiremez. İnsan yaşamını bitince vücudundaki hücreler de ölür fakat devlet yıkılınca onu oluşturan insan toplulukları olan hücreler ölmez ,başka devletlere katılırlar ,onların boyunduruğu altında yaşarlar  ya da kendileri yeni baştan bir devlet kurarlar.

Platon’a göre devlet toplumu oluşturan bireylerin birbirlerine ihtiyaç duymasından ,yardımlaşma talebinden ortaya çıkmaktadır. Platon toplumu üç farklı yapıya ayırır: besleyiciler ,koruyucular ve yöneticiler. Fakat bu üç yapıya ayırması yanlış anlaşılmamalıdır çünkü toplumu bu şekilde yapılara ayırmasında bireylerin toplum içindeki yerleri ,becerileri, fonksiyonlarına göre ayırmıştır. Temel ölçüt olarak ise erdemli davranışlar, ölçülülük ve adalettir. Platon’un devlet anlayışı her ne kadar antik çağlardaki yönetim sorununu çözümünü hedefliyorsa da günümüz için yeterli değildir.

İknci görüş olarak Platon gibi Aristoteles de insanı toplumsal bir varlık olarak görmüş ve toplumla birlikte düşünmüştür.
Aristoteles’e göre insan kendi amacına ,iyiliğine ,mutluluğa ancak toplum ve devlet düzeni içinde erişebilir. Devletin varoluş amacı da insanın mutluluğundan başka bir şey değildir.’
Aristoteles’in bu düşüncesinden de anlaşılacağı gibi devletin var olma sebebi insanların mutluluğudur. Aristoteles insanların yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayabilmek için birlikte devlet düzeni biçiminde doğaya uygun olarak gerçekleştirebilirler. İnsanların kendi için en iyisine , kendine yetebilmesine, mutluluğa ulaşabilmesi devlet ve toplumun bir arada olması ile mümkündür. Zaten devletin oluş amacı da insanların mutluluğu dışında bir sebep olamaz .

Üçüncü yaklaşım ise Hobbes ,Locke,Rousso’nun toplumsal sözleşme kuramıdır .
Hobbes’a göre bu toplumsal sözleşmeden önce doğa sürekli bir çatışma halindeydi.Sürekli savaşlar, kargaşalar, mücadeleler vardı. Bu mücadelelerden , kavgalardan ve kargaşadan bıkan insanlar bir düzen ve barışı sağlamak için özgürlüklerinin bir kısmından vazgeçerek  bunu kendi aralarında bir sözleşme ile  leviathan ’a  devretmişlerdir. İşte Hobbes’a göre devlet doğal ortamda bulunan insanların toplumsal düzen ve barış için kendi aralarında yaptıkları  sosyal sözleşmeden  doğmuştur.Dolayısıyla Hobbes’in devlet anlayışı liberyantalist yani özgürlükçü bir politika değil otoriter bir politika benimsemiştir.
‘homo hominu lipus’ (insan insanın kurdudur) sözü Hobbes’in en ünlü sözüdür.

John Locke ise insanların doğal ortamda kurdukları toplu yaşamın Hobbes’e  karşın çok güzel huzurlu, özgür, eşit ve barışçıl olarak sürdürdüğünü ve bunun da korunması gerektiğini ifade eder. Lock’a göre devlet ortaya çıkmadan önceki zamanda  insanlar kendi hallerindeyken mutlu bir şekilde yaşıyorlardı. Tabi ki doğal yaşamlarında suç işleyen kişiler de vardı. Fakat suçluları cezalandıracak ne bir kurum ne de bir teşkilat vardı. Onlara göre suç işleyenleri cezalandırmak ve adaleti gerçekleştirmekte herkes söz sahibiydi. Ancak herkesin söz sahibi olması ,ortak bir otoriteye sahip olmamaları  ister istemez insanlar arasındaki bu mutluluğun, barışın tehlikeye düşmesine sebep olabilirdi. Böyle bir duruma mahal vermemek için kendi aralarında bir sözleşme yaparak cezalandırma haklarından vazgeçtiler .Böylelikle devlet şekline geçtiler ve devletin kaynağında insanların cezalandırma haklarını devretmesi yatar.
Kısaca Locke’nin devlet anlayışında insanlar herhangi bir suç işlemedikçe devlet müdahale edemez. Dolayısıyla Locke Hobbes’in aksine özgürlükçü liberalist bir politika benimsemiştir .

Rousseau ise görüş olarak J.Locke ye daha yakın bir görüş benimsemiştir. Doğal ortammda barışçıl ve huzurlu yaşamın varlığını kabul etmekle birlikte bu yapının ekonomik ilişkilerin karmaşıklaşmasıyla bozulduğunu ifade etmiştir. Bu ekonomik yapını oluşturduğu çatışmanın sonlandırılması ve güven duygusunun yeniden oluşması için bireyler kendi rızaları ve  toplumsal sözleşmeyle birlikte kolektif  bir varlık olarak devleti oluşturmuşlardı. Rousseau  genel irade anlayışında toplumdaki insanların her birinin  bir egemenliği oluşturmak yönünde bir iradesi olduğunu söyler. Aslında bu çok devrimci bir bakış açısıdır çünkü 18.yüzyılın ikinci yarısındasın ve ortada krallar krallıklar var. Rousseau’ nun düşüncesinde her bir kişinin iradesi olduğunu söylüyor ki Fransız İhtilali’nin bunlardan etkilenmesi kaçınılmazdır.
Son olarak ise Hegel’in günümüzde de ulus – devlet anlayışını büyük ölçüde etkileyen modern devlet anlayışıdır. Hegel diğer düşünürlerin aksine sadece bireylerin yaşamları ve güvenliğini korumak için oluşturulmuş bir şey  değildir bundan daha üstündür der. Yani devletler bireysel çıkarların yanı sıra diğer insanlarla da birlikte yaşamak için dayanışma içinde davranmalıdırlar.

Devletin tanımlanmasının  farklı bakış açıları olmasının yanı sıra devlet olgusunun olabilmesi için bir yöneten yönetilen ilişkileri olmasıdır.

Devlet ve Üç Unsur : İnsan , Toprak, Egemenlik

Devlet hakkında hala net bir tanımlama yapmak mümkün değildir. Fakat bu tanımlamalardan en benimsenmiş olanı Allgemeine Staatslehre’de bulunan üç unsur teorisidir. Bu teoriye göre devlet insan ,toprak ve egemenlik unsurlarının bir araya gelmesiyle oluşmuştur.
Devletin kurulabilmesi için gerekli ve en önemli unsur olan insan topluluğudur. Bu insan toplulukları bir araya gelerek milleti oluşturur .Millet genellikle aynı toprak üzerinde yaşayan aralarında dil , kültür , tarih , üzüntüler , sevinçler , gelenek ve görenek birliği olan insan topluluklarıdır.
Devlet için önemli olan bir diğer unsur ise topraktır. Diğer bir tabirle ülkedir. Devletin oluşabilmesi için belirli bir insan topluluğunun belirli bir coğrafyaya yerleşmesi gerekir. Peki bir devlet toprağını kaybederse yine devam eder mi o devlete ne olur?
Bu soruya cevap verecek olursak toprağını kaybeden bir devlet ,devlet olma özelliğini yitirir. Çünkü kaybettiği topraklarda belli bir nüfus yani insan topluluğu vardır. Toprağını kaybederse bu insan topluluğunu da kaybedecektir .Bu insanlar dolayısıyla başka bir devletin boyunduruğu altında yaşayacaktır.

Ülke üç unsurdan oluşmaktadır: kara ,su ve hava ülkesidir.
Kara ülkesi devletlerin egemenliği altındaki kara parçalarıdır. Kara sahası olmayan bir ülke düşünülemez . Su ülkesi ya da sahası bir devletin egemenliği altındaki sulardır. Aynı kara ülkesinde olduğu gibi su sahasında da egemenlik alanı suyun altını ve suyun yüzeyini kapsar Su sahası dediğimizde sadece aklımıza deniz gelmemelidir. Göller, akarsular, nehirler de bu kapsamın içerisindedir. Egemenlik ve su sahasından bahsetmişken ülkemizde de son zamanda gündemde olan Yunanistan ile yaşadığımız olaya kısaca değinmek istiyorum.
‘‘Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan karasuları sorununun temelinde Lozan Barış Antlaşması ile Ege Denizi’nde tesis edilen dengenin zaman içerisinde Yunanistan lehine bozulması yatıyor. Yunanistan 1936 yılında tek taraflı Lozan’da 3 mil olarak belirlenen karasularını 6 deniz miline çıkarmış, o dönem Türk-Yunan ilişkilerine hakim olan olumlu hava nedeniyle Türkiye, bu karara itiraz etmemiştir.

‘Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarması ile Türkiye’ye Ege Denizi’nin %10’undan daha az bir alan kalacaktır.’ Mehmet Cem Demirci (Deniz güvenliği uzmanı)
Türkiye de 1964 yılında Kıbrıs sorunu nedeniyle Yunanistan’ın Anadolu kıyılarına yakın adaları silahlandırması sonrasında karasularını 6 deniz miline çıkarmıştır.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra Yunanistan Ege Denizi’nde açık deniz alanı olarak kabul edilen alanların büyük bir kısmını kendi egemenliğine almak için, karasularını 12 deniz miline çıkarma girişiminde bulundu. Türkiye 15 Nisan 1976 tarihinde Yunanistan’ın bu girişimini savaş sebebi (casus belli*) sayacağını dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil tarafından yazılan bir mektup ile Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) bildirdi.
12 deniz mili Türkiye için ne anlama geliyor?
Yunanistan’ın Ege Denizi’nde karasularını 12 deniz miline çıkarması Ege Denizi’nin %40’ını oluşturan Yunan karasuları büyüklüğünü %70’e yükseltecek, açık deniz alanının büyüklüğünü %51’den %19’a düşecektir. Nihayetinde Türkiye’ye Ege Denizi’nin %10’undan daha az bir alan kalmış oluyor.’’(https://tr.euronews.com/2020/08/26/yunanistan-12-mil-cikisi-ile-turkiye-nin-sinir-uclarina-dokunuyor-gorus)

Ülkenin son unsuru hava ülkesi ya da hava sahasıdır. Hava sahası bir devletin kara ülkesi ve su sahasındaki , yüzeyindeki bütün hava sahalarını kapsar. Hava sahası karasuların bittiği yerde biter. Devletlerin hava sahası üzerinde tam egemenliği bulunur.
Devletin  son unsuru olan egemenlik en üstün iktidardır. Peki egemenlik nerden gelir?  Egemenlik siyasal iktidarın nerden kaynaklandığını söylerken siyasi iktidar nerden kaynaklanmışsa kaynaklanan gücün kullanımı ile ilgili olan bir şeydir yani iktidarı elinde bulunduran, güç kullanımında bulunur. Dolayısıyla egemenlik kaynaktır.

Join Bodin’e göre egemenlik ‘Paylaşılamaz, sınırlandırılamaz , devredilemez , asli ve en üstün nitelikte güç ’olarak tanımlar.
Bunu Bodin’in  bir örneği ile açıklarsak ‘Gemiyi gemi yapan ağaçları (ağaçlardan yapılan güvertesini, omurgasını, başını) kaldırıldığında nasıl artık bir gemiden söz edilemeyecekse egemenliği de devletten alırsanız bir devletten bahsedilemeyecektir Bodin’ e göre.
Dolayısıyla Bodin’e göre düşünürsek ; egemenlik nasıl geminin ana malzemesi olan ağaçlar ise devletin de ana malzemesi , yapı taşı egemenliktir. İktidar ister çok iyi olsun ister çok kötü olsun devleti adeta bir insan omurgası gibi ayakta tuttukça tartışmasız olandır. Bu yüzden mutlaktır, süreklidir, bölünemez. Eğer bölünseydi parçalara ayrılsaydı Bodin’in  gemi örneğindeki gibi bir devletten bahsetmemiz mümkün olmazdı.

Bodin’in bu tanımlaması günümüzdeki kuvvetler ayrılığı ilkesine terstir. Çünkü kuvvetler ayrılığı ilkesinde egemenliğin yasama ,yürütme, yargı organlarına bölündüğünü görüyoruz.

Kısaca özetleyecek olursak  insanlar olmadan devletin kurulabilmesinin bahsi bile olmaz olamaz. Ne kadar insan olduğu ,sayısı önemli değildir . Dünya üzerinde Avustralya gibi bir kıta büyüklüğüne sahip ülkelerin yanısıra Saint-Marin gibi küçük yüzölçümüne sahip ülkeler de vardır .Önemli olan belirli bir toprak parçası üzerinde belirli bir insan topluluğunun söz sahibi ,egemen olmasıdır.

Devlet Hakkında Ortak Görüş Hakim Midir ?

Bu uzun tartışmalardan, görüş ayrılıklarından sonra devleti; sınırları belli olan ülke, sürekli bir insan topluluğu, iktidar olmak üzere üç ana unsurdan oluştuğu konusunda hemen herkes kabul etmiştir. Bu üç unsura bazıları hukuki ve siyasal düzen şeklinde dördüncü unsuru da ekleyenler vardır. Bu görüş birliğine göre  bunları adeta bir zincir gibi birbirine bağlayan bir tanımlama yapabiliriz.
‘Devlet ,belirli bir ülkede üzerinde yerleşmiş zorlayıcı yetkiye sahip bir üstün iktidar tarafından yönetilen bir insan topluluğunun meydana getirdiği siyasi kuruluştur.’

DEVLETİN DEVLET OLABİLME ÖZELLİKLERİ
Devlet bir teşkilatlanmaya sahip olmalıdır. Bunlar ; yasama ,yürütme ,yargı olarak üçe ayrılır. Yasama organı meclistir. Meclis ile yasalar yapılır, yürütme organı yani hükümet ,iktidar uygular ve yargı yani mahkemlerce bunlar denetlenir.
Devlet hukuki bir kişiliğe sahiptir yani tüzel bir kişiliktir .Bu tüzel kişilik sayesinde hak sahibi, sorumluluk sahibi ,hukuki işlemler yapabilir. Devletin yöneticilerinini yaptığı bu hukuki işlem yaptığı bu işlemleri yöneticiler adına değil devlet adına yaparlar. Mesela yaptıkları işlemlerden doğan borçlar ,haklar bunu yapan yöneticilerin üzerine değil devletin kişiliği üzerine doğar. Devlet tüzel kişiliği sayesinde mahkemeler karşısında davalı ya da davacı olabilme konumuna sahiptir.

Devlet devamlıdır ,süreklidir. Devleti meydana getiren kişiler değişebilir, iktidar yani devleti yönetenler değişebilir, hükümet değişebilir ,görüşler değişebilir, hatta rejim şekli bile değişebilir ama devlet değişmez devlet hep kalır. Bütün bu değişmelerden devletin varlığı etkilenmez o hep devamlıdır. Bu özellik ünlü ‘Kral öldü, yaşasın yeni kral’ sloganıyla da gösterilebilir.

Devlet Somut Bir Kavram Mıdır , Soyut Bir Kavram Mıdır ?

Devleti tanımlarken  toprak, insan topluluğu, egemenlik unsuru  olarak tanımladık .Bu unsurlar aslında devleti tanımlamak için yeterli değildir .Çünkü devlet ne sadece ülkedir ne insan topluluğu ne de egemenliktir ne iktidardır ne sosyal düzendir ,devlet bunların hepsidir.  Devlet bunların da ötesinde beş duyu organımızla hissedemediğimiz , göremediğimiz, elle tutamadığımız soyut bir varlıktır , kavramdır. Burdeau’nun tanımıyla ‘Devlet insanlar onu düşündükleri için vardır’
Peki insanlar neden devlete ihtiyaç duymuşlardır, niçin devleti düşünmüşlerdir?
Günümüze kadar tüm devlet hakkında görüşlerin temel odak noktası, gayesi insan olmuştur. Gerek Platan’un ideal devlet anlayışı  olsun ,gerek Hobbes’un Leviethan’ı  olsun, gerek ulus devlet anlayışı olsun birey olmadan yaşanamaz. Tabi ki devlet sadece insanla oluşmamıştır .Siyasal toplumların evrimiyle belirli bir aşamadan geçerek oluşmuştur. Burdeu insanın neden devlete ihtiyaç duyduğunu şöyle tanımlar: “İnsanlar insanlara itaat etmemek için devleti icat etmişlerdir.” kısaca devlet  iktidarın ve toplumun dayanağı olarak düşünülmüştür.

Devleti sadece bir soyut tanımlamaya sığdıramayız çünkü bu soyutlamanın arkasında somut bazı unsurlar da vardır. Bunların en önemlisi iktidardır. Çünkü iktidar bir işi yapabilme gücüdür, yani ülkede yaşayan insanlar için kararlar alırlar, kurallar koyarlar ,yaptırıma tabi tutarlar. Kısaca hep devlet adına hareket ederler. Dikkat etmek gerekir ki devlet adına görev yapan yöneticilerle soyut varlık olarak devleti birbirine karıştırmamalıyız.

Sonuç Olarak

İnsanlar tek başına yaşayamazlar .Dolayısıyla  siyasi bir yapılanmanın içine girme ihtiyacı hissederler .Bununla birlikte bu en üstün siyasi teşkilat olan devleti kurabilme kabiliyeti, yeteneği insanda vardır. Dolayısıyla biz devletiz biz olmazsak devlet olmazdı devlet olmazsa tanımlamasından dahi  bahsetmemiz mümkün olmazdı. Tabi ki insan unsuru olmazsa olmazdır ama yukarıda da değindiğimiz gibi devletin diğer iki unsuru bizim için çok önemlidir .Bunlar toprak ve egemenliktir. Bunlardan biri bile olmazsa devlet tanımlamasından bahsedemezdik .Bu üç unsuru adeta bir zincir halkası gibi birbirine bağlı olarak düşünebiliriz. Çünkü bunlar birbirine öyle sıkı bağlıdır ki biri olmazsa devletten bahsedemeyiz . Kısaca bu üç unsur birleşip devleti oluşturmuşlardır diyebiliriz.

Kaynakça

.https://mamakhavadis.com/makale/platonun-devlet-anlayisi
.https://www.felsefe.gen.tr/aristotelesin-devlet-anlayisi/
.Münci kapani,politika bilimine giriş,57.baskı
.https://tarihibilgi.org/devlet-nedir/
.https://www.felsefe.gen.tr/hegelin-devlet-felsefesi-devlet-anlayisi/
.https://www.milligazete.com.tr/makale/4151606/muhammet-esiroglu/devlet-neden-var
.Burdeau,Georges,L’Etat (Paris,Editions duSeuil,(1970),s.14
.Modern devletin dönüşümünde bir ara dönem :sosyal refah devleti,Zafer DURDU
.Platon ve Aristotalesin devlet anlayışlarının karşılaştırılması,Erol BAYOĞLU
.Mehmet kanatlı@hititedu tr221020148F5R7A8D
. https://images.app.goo.gl/VAJj1vtA5VMCnhtu6
.https://dergipark.org.tr/tr/pub/ataunisosbil/issue/2817/37924
.Jean Bodin’in egemenlik anlayışı çerçevesinde kralın iki bedeni kuramına kısa bir bakış,Abdurrahman Saygılı
.Kemal Gözler,Anayasa hukukunun genel esaslar,12.baskı ,haziran 2020 ,Devlet Kavramı
.https://www.turkcebilgi.com/millet#:~:text=Millet%20ya%20da%20ulus%2C%20%C3%A7o%C4%9Funlukla,d%C3%BCzenin%20olu%C5%9Fumu%20s%C3%BCrecinde%20ortaya%20%C3%A7%C4%B1km%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1r.
. https://tr.euronews.com/2020/08/26/yunanistan-12-mil-cikisi-ile-turkiye-nin-sinir-uclarina-dokunuyor-gorus
.Ankara üniversitesi hukuk fakültesi adalet myo infaz ve güvenlik hizmetleri programı genel hukuk-1 dersleri

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

46

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.