Geçmişte Hayvanların Yargılanması ve Günümüzde Hayvanların Hukuki Kişiliği Tartışması

Bir davanın tarafı olmak için hukuki kişiliğe sahip olmak gerekir. Ancak hayvanlar hukuki kişiliğe sahip midir? 3 min


109

1545 Alpler’deki St. Julian kasabasında buğday bitleri tarlaları istila etmiş, ekonomik krize sebebiyet vermişti. Burada dikkat cezbeden kısım, kasabanın psikoposluğun bölge mahkemesine bu durumu bildirmeleri olmuştur. Psikoposluk Mahkemesi’ne yapılan başvuruyla; Seküler, başka bir deyişle engizisyon mahkemesi sıfatına sahip olan mahkemelerce ya da Papa tarafından bile yargılanması mümkün olmayan bir konu dava olarak ele alındı.

Davayı gören yargıç, davalı konumunda olan buğday bitleri için iki avukat tayin etti. Avukatların savunmasına göre; tabiattaki her şey, tıpkı tarladaki meyveler gibi, sadece insanlar kullansın diye var edilmemişti ve haklarında soruşturma devam eden bu yaratıklara iyi davranılmalıydı. Bu sebepten mahkeme buğday bitlerini haklı buldu ve dava yıllar sonraya kadar tekrar görüşülmedi.

1587 yılında sayıları artan buğday bitleri geçmişte tekrar edilen taleplerini devam ettirdiler ve mahkeme yine buğday bitleri için avukat tayin ederek davaya devam etti. Avukat Pierre Rembaud buğday bitlerinin çıkarları doğrultusunda güçlü bir savunma verdi. Tanrı, insan dışındaki varlıkları da kendisi yaratmış ve onları kutsamıştı. Eğer buğday bitleri açlık sebebiyle ölürlerse Tanrı onları nasıl kutsamıştı? Rakiplerine göz açtırmadan davacı tarafın karakterine hücum etti ve konuşmasını bitirdi.

Rembaud, bunun yanında mahkemeden saygı bekledi. 13.yüzyılda açılmış bulunan bir davada bazı böceklere temsilci olarak avukat atanmış, bununla birlikte o böceklere bir parça toprak bile tahsis edilmişti. Bu yüzden, mahkeme tarafından buğday bitlerine arazi devredilmesine karar verilmiştir. Bu arazi gayet iyi bir bitki örtüsüne sahipti. Bu arazi üzerindeki su kaynaklarının paylaşılması, savaş esnasında halkın araziye geçme imkanının kaldırılmaması böceklerden beklenmiştir. Ayrıca böceklerin yaşama hakkına dokunulmaksızın bu işlemlerin yapılmasına karar verildi.

Bahsi geçen avukatlar bununla da yetinmedi. Antoine Filliol, kasabadaki savaşın ardından buğday bitlerine tahsis edilen arazinin çıplak kaldığını söyleyerek köylülerin şikayetlerinden vazgeçmeleri tavsiyesinde bulundu. Bu itirazın sonuç verip vermediği konusundaysa bir bilgi mevcut değil.

Buğday bitleri dışında başka hayvanlar da Modern Avrupa döneminde yargılandı. Mesela, 1451 yılında Cenevre Gölü’nde yaşayan somonları rahatsızlık verdikleri gerekçesiyle bufa balıkları yargılandı ve gölden ayrılmaları için karar çıktı. 

Başka bir örnekse 1706 yılında, Brezilya’da bulunan Padovalı Antonio Manastırı’nda bir karınca sürüsünün unları yemesi ve kilisenin duvarlarını aşındırması üzerine karıncalar davalık olmuşlardı. Böcekleri savunan avukat, mahkemeyi karıncalar başka bir arazi tahsis etmesi için ikna etti ve barışçıl bir yolla olay çözüldü.

Değinmek gerekir ki, hayvanların davanın bir tarafı olabilmesi için hukuki kişiliğinin bulunması gerekmektedir. Hayvanlar Türk Hukuku’nda eşya sayılmışlar; ancak üzerlerinde istendiği gibi tasarruf edilmelerinin yasaklanması yönüyle eşyadan ayrılmışlardır. Hayvanların da belirli akıl ve zekaya sahip olması yanında ıstırap duyabilmeleri hukuki kişi olup olmadıklarının tartışılmasına neden olmuştur. Doktrinde hayvanların hukuki kişiliğe sahip olabilmesi üzerine tartışmalar vardır.

Roma Hukuku’nda örf adetten gelen hayvanları taşınır eşya olarak nitelendiren görüş bulunmakla birlikte, hayvan hakları diye bir mevzunun olamayacağını düşünenler de vardır. Hayvanların taşınır eşya olarak düşünülmesi; insanların onları koruması, kötü ve çirkin davranışlarda müeyyide uygulanabilmesi, bakım gibi yükümlülüklerin oluşması sonucuna vardırmaktadır. Hayvanlara karşı insanların inkar edilemez sorumlulukları vardır.

Hayvanların hukuk süjesi olup olmadığı konusundaki görüşlerden biri hayvanları kişi benzeri olarak görmektedir. Hayvanlar hukuken korunmalıdır ve şahsına özel çıkarları vardır. İnsanlar gibi olmasa da kişilikleri bulunmaktadır.

Hayvanları hukuki kişilik olarak tanımlayabilen başka bir görüş, ıstırap çekebilen tüm canlıların hukuk süjesi olduğunu savunmaktadır. Hayvanların düşünsel faaliyetleri olmasa dahi hoşnut kalma, elem ve ıstırap çekmesi gibi davranışları hukuki kişilik olarak kabul edilmesinde etkili olmuştur.

Hayvanların tamamen eşya statüsünde değerlendirildiğini savunanlarsa bulunmaktadır.

Kaynakça

  1. Kadri, Sadakat (2019), Dava: Sokrates’ten O. J. Simpson’a Yargılamanın Tarihi, (Çev. G. Arıkan), İstanbul: Kolektif Kitap Yayınları 
  2.  Karaca, Muhammet Can (2020), Hayvanların Hukuki Statüsü ve Hakları, (Blog Yazısı), Erişim adresi: https://www.hukukihaber.net/hayvanlarin-hukuki-statusu-ve-haklari-makale,8189.html

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

109

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.