Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı

Bu yazıda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının sınırları ve hakkın demokratik ilkelerle bağlantısı incelenmiştir.6 min


64

GİRİŞ

İnsan yaşadığı düzenle birlikte var olan ve bu düzenin ürünü sayılabilecek bir varlıktır. Bireyin içinde bulunduğu toplumsal düzenin ahlak kuralları, düşünme biçimleri, özgürlük ve güvenlik anlayışları bu çerçevede şekillenmektedir. Hiç şüphesizdir ki modern toplumdaki özgürlük ve demokrasi anlayışları da kişinin çevresiyle kurduğu iletişim sayesinde gelişen olgulardır. Bu çerçevede bireylerin yeni veya geleneksel noktalar üzerinde kişiliklerini şekillendirmelerini ve toplumu değiştirmelerini sağlayan en önemli araçlardan biri de üzerinde durdukları fikirleri paylaşabilmeleridir. Söz konusu paylaşımın ana felsefesi ve sınırları ise toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı çerçevesinde düzenlenmektedir.

TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ DÜZENLEME HAKKININ DEMOKRASİ VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ İLE BAĞLANTISI

Demokrasi kurumunun vazgeçilmez unsuru olan vatandaşların yönetime katılımı ilkesi yalnızca seçimler yoluyla gerçekleştirilmez. Aynı zamanda toplumda tepki uyandıran süreçlere ilişkin kamuoyu oluşturmak ve bu yolla birlikte yönetimdekileri harekete geçirmek de katılım ilkesinin ayaklarından biridir. Bu açıdan bakıldığında toplantı ve yürüyüşlerin toplumsal tepki ve taleplerin ifadesi noktasında önemli bir özgürlük alanı yarattığı görülmektedir.

Kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirebilmesi, diğer bireylerle iletişime geçerek düşüncelerini paylaşmasına ve söz konusu fikirleri savunabilmesi için ortam yaratılmasına bağlıdır. Bu bakımdan ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşleri arasında sıkı bir bağ vardır. Keza AİHM de, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının, tıpkı ifade özgürlüğündeki gibi demokratik toplumun temellerinden birisi olduğunu ifade etmiştir.[1]

ULUSLARARASI HUKUKTA TOPLANTI ve GÖSTERİ YÜRÜYÜŞLERİ HAKKI

İnsan haklarının içeriği, uluslararası antlaşmalardan, yapılageliş hukukundan ve hukukun genel prensiplerinden doğan ilkelerce ortaya çıkmıştır.[2] Ancak insan haklarının korunması hususunda etkili olan yol, uluslararası antlaşmalardır. Özellikle II. Dünya Savaşı’nda ve öncesinde yaşanan insan hakları ihlallerinin büyük yıkımlara sebep olduğunu gören Avrupa devletlerinin, insan hakları ve özgürlüklerinin sağlanması için gerekli tedbirleri almada hızlı bir koruma yoluna girdiği görülmektedir. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri bağlamında üzerinde durulması gereken sözleşmelerin başında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gelmektedir.

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

İlgili sözleşmenin 11. Maddesi incelendiğinde, ortak fikirleri savunmak ve bunları paylaşmak amacıyla bir araya gelen toplulukların, barışçıl toplanma özgürlüğünün korunduğu görülmektedir. Bu madde uyarınca toplantı, yürüyüş ve gösteriler; toplanma (assembly) olarak ifade edilmiş ve söz konusu hakkın kapsamı geniş tutulmuştur.[3] AİHM’nin verdiği kararlarda da görüldüğü üzere, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, AİHS’nin 10. Maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü çerçevesinde incelenmektedir.[4] Bu bağlamda herhangi bir olaya ilişkin hak, talep veya itiraz amacıyla bir araya gelen toplulukların ifade özgürlükleri koruma altına alınmıştır.[5]

Belirtilmesi gereken bir diğer husus ise söz konusu hakkın çoğunlukta olan düşünce topluluklarına değil, azınlıktaki gruplara da tanınmış olmasıdır. Hiç şüphesiz ki demokrasinin gelişim aşamalarında gözlemlenen azınlıkların çevreden merkeze gelebilme imkanı, demokratik toplum ilkesinin yegane şartıdır. Bazı kesimler üzerinde hoşnutsuzluk yaratabilecek fikirlerin savunulması da 11. Madde tarafından korunmaktadır.[6] AİHM’nin verdiği kararlarda toplanma hakkına ilişkin genel çerçevenin; demokrasi, hoşgörü ve ifade özgürlüğü bağlamında ele alındığı, söz konusu hakkın belli ölçüde tahrik etmeyi de kapsayabileceği[7] ve geniş yorumlanması gerektiği belirtilmiştir.

HAKKIN SINIRLARI VE DEVLETE YÜKLEDİĞİ YÜKÜMLÜLÜKLER

Ancak bütün hak ve özgürlüklerde olduğu gibi, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı da belli sınırlamalara tabi tutulmuştur. Bu bağlamda demokratik toplum düzenini sarsabilecek ve kamu güvenliğini bozan belli başlı eylemlere ölçülülük ilkesi çerçevesinde sınırlama getirilmesi doğaldır. AİHS’nin 11. Maddesine göre, yalnızca barışçıl nitelik taşıyan ve şiddet unsuru barındırmayan toplantılar hakkın koruması altındadır. Yukarıda belirtildiği üzere, toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarını kullanan bireylerin savundukları fikirler, karşıt görüşteki grupları rahatsız edebilecek nitelikte olabilir. Ancak burada önemlin olan husus, ilgili hakkın, karşı taraftan gelen tepkilere karşı, barışçıl bir şekilde kullanılmasıdır.[8]

Gösteri yapanları protesto eden karşıt göstericiler de 11. Madde tarafından koruma altına alınan haktan yararlanabilirler. Böyle bir durumun var olması halinde yetkililer, her iki grubun da toplantı hakkını ihlal etmeyecek şekilde tedbirler almalıdır. Devlete yüklenen bu pozitif yükümlülüğün sebebi, toplantıya katılanların, karşıt gösteri yapanlar tarafından sergilenen şiddet içerikli eylemlerden korkmamasını sağlamak ve bu şekilde ifade özgürlüğünü koruma altına almaktır.[9] Ancak kolluk görevlileri, karşıt göstericiler tarafından, diğer göstericilere karşı yapılan tahrik edici eylemleri engellememekle sorumlu tutulamaz. Burada kolluk görevlilerinin vazifesi, her iki grubun da toplantı hakkından eşit bir şekilde faydalanmasını sağlamak ve olası şiddet eylemlerini önlemektir. [10]

TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞLERİ HAKKININ TÜRK HUKUKUNDAKİ GÖRÜNÜMÜ

Toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı, Anayasanın 34. maddesinde, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” şeklinde düzenlenerek anayasal bir hak halini almıştır. İlgili hakkın kullanılması sırasında uyulması gereken şekil, şart ve usuller ise, 2911 sayılı  Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda belirtilmiştir. Söz konusu kanun, hakkın sınırlandırılması noktasında AİHS ile paralel bir yol izlemiş ve silahsız-saldırısız olması koşulu ile herkesin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahip olduğunu belirtmiştir. Ancak 2911 sayılı Kanunun 3. Maddesinde vurgulanan “kanunların suç saymadığı belirli amaçlar” ibaresi, söz konusu hakkın dar yorumlanması gerektiğinin göstergesidir. Bununla birlikte, AİHM tarafından verilen bir çok kararda hakkın, toplumda rahatsızlık uyandıracak veya bazı kesimler tarafından benimsenmeyen fikirlerin savunulması amacıyla düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşlerini kapsadığı unutulmamalıdır.

Anayasanın 34/2. Maddesi ve 2911 sayılı Kanunun 17. Maddesine göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, “milli güvenliğin”, kamu güvenliğinin veya kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, “sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması” amacıyla sınırlandırılabilir. İlgili mevzuat çerçevesinde toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin, önceden bildirilmesi şartıyla, toplantı ve gösteri yürüyüşleri önceden izin alınmaksızın yapılabilir.(Anayasa, m.34; 2911 s. Kanun, m. 3) Bunun yanında bölge valisi, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla bütün toplantıları bir ayı geçmemek üzere erteleyebilir.[11] Aynı zamanda valiler de, aynı sebeplere dayalı olarak ve suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike mevcut olması hâlinde bütün toplantıları bir ayı geçmemek üzere yasaklayabilir.[12]

SONUÇ

1982 Anayasası’nın müdahale ettiği özgürlük alanlarından birisi de toplantı hak ve hürriyetleridir. 2001 yılında yapılan değişiklikle birlikte hakkın tabi olduğu sınırlamalar baskıcı bir çerçeveden kurtarılmaya çalışılmış, ancak 2911 sayılı Kanunun öngördüğü yasaklar sebebiyle özgürlükçü bir anlayışın etkin kılınması mümkün olmamıştır. Özellikle suçun önlenmesi amacına dayalı olarak hakkın kullanımına getirilen yasaklar soyut bir çerçeveden kurtarılmalıdır. Söz konusu kısıtlamanın genel ve soyut bir dayanağının olması hakkın temel dayanağı olan özgürlük anlayışı ile örtüşmemektedir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin izin veya  bildirim yöntemine bağlanması noktasında hakka zarar veren bir unsur bulunmamaktadır. Ancak bu prosedürün amacı dışında kullanılmasıyla birlikte, yapılacak toplantı veya yürüyüşlerin, özgürlüklerin koruyucusu olduğunu ilan eden devlet tarafından engellenmesinin açıkça bir hak ihlali niteliğindedir. Belirtilmesi gereken bir diğer husus ise ani gelişen olaylar sebebiyle yapılan toplanmalarda bildirim koşuluna bağlı kalınmaksızın gösteri yapılabileceğidir.[13] Beklenmedik şekilde meydana gelen olayları protesto etmek veya desteklemek amacıyla bir araya gelen topluluklar tarafından gerçekleştirilen yürüyüşlerde, bildirim veya izin koşulunun sağlanmadığı ileri sürülerek hakkın kullanılması engellenmemelidir.

Demokratik toplumun temelleri özgürlük, eşitlik ve hoşgörü üzerine kuruludur. Gerek AİHM kararlarında gerekse uluslararası sözleşmelerde toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin sosyal bir ihtiyaçtan kaynaklandığı ve bu sebeple özgürlükçü bir anlayış çerçevesinde yorumlanması gerektiği belirtilmektedir. Kanaatimce ifade özgürlüğünün dış dünyada somut bir şekilde uygulanabilmesi, ancak hakkın bütün bireyler tarafından eşit bir şekilde yararlanabilmesi halinde mümkün olacaktır. Bu çerçevede uygun kısıtlama sebeplerinin varlığı konusunda herhangi bir sorun gözükmemektedir. Ancak unutulmamalıdır ki, bu sebeplerin yerinde kullanılmaması hakkın felsefesiyle uyuşmamaktadır. Bu nedenle uygulanan önleyici tedbirlerin veya yasakların, ölçülülük ilkesine ve demokratik özgürlük anlayışına uygun olması gerekmektedir.

Kaynakça

  • AİHM, Friedl/Avusturya, 15225/89, 30 Kasım 1992.
  • Acer- Kaya, Uluslararası Hukuk, 11. Baskı, 2020 Ankara, s.290
  • Christians against Racism and Fascism v. UK, Appl. No. 8840/78, 16.07.1980, p. 148, para. 4.
  • AİHM, Öllinger/Avusturya, 76900/01, 29 Haziran 2006
  • Türkeli, Gözde, KANUNA AYKIRI TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ SUÇU, İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI, Yüksek Lisans Tezi, s.50
  • Barankevich/Rusya, 10519/03, 26.07.2007
  • Prager et Oberschlick/Avusturya, 15974/90, 26.04.1995 
  • Tanyar, Ziya Çağa, AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İÇTİHADINDA TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ Hakkı, AUHFD, 60 (3) 2011, s. 608
  • Ouranio Toxo /Yunanistan, 7489/01, 20.10.2005
  • Tanyar, Ziya Çağa, AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İÇTİHADINDA TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ Hakkı, AUHFD, 60 (3) 2011, s. 613
  • Osman Erbil Başvurusu, B.N.: 2013/2394, K.T.: 25.03.2015

Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

64

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.