Ceza Hukuku Bağlamında Güvenlik Tedbirleri

Ceza davalarında hakimler, bazen ceza yerine güvenlik tedbirlerine hükmederler. Peki güvenlik tedbiri nedir?11 min


55

Güvenlik tedbirleri nedir ve özellikleri nelerdir?

Güvenlik tedbirine hakimin hükmetmesindeki maksat, verilen yaptırımla toplumu koruma ve iyileştirmeyi temin etmektir.  Ayrıca güvenlik tedbirleri; işlenen suçla ilgili olarak, suçun faili olan şahısın tehlikelilik düzeyi ya da mağdurun karşılaştığı tehlikelilik düzeyine göre yahut suçun içerdiği konu veya suç gerçekleştirilirken kullanılmış araca göre hakimin hükmettiği tedbirlerdir.

Buna rağmen güvenlik tedbirine hükmedilmesi için bazı şartlar gerçekleşmelidir. Örneğin suçun işlenmiş olması bir şarttır. Suç, tehlikelilik halini meydana getirmelidir. Türk Ceza Kanunu’na göre kanunun suç saymadığı fiiller için ne cezaya hükmedilebilir ne de güvenlik tedbirine karar verilebilir. Bununla beraber, suçla ortaya çıkan tehlikelilik haliyle orantılı olan bir güvenlik tedbiri öngörülmektedir.

Güvenlik tedbirinin uygulanmasına, suçu kusuru olmaksızın işlemiş kişilerin kusursuzluğu engel teşkil etmez. Mesela akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine, tehlikelilik arz ettiği müddetçe başvurulabilir.

Güvenlik tedbiri; suçu işleyen kişinin kendisinin korunmasını ve düzeltilmesini yahut toplumu o kişiden korumak amacına yöneliktir. Örneğin çocuklar için mevcut güvenlik tedbirleriyle kanun koyucunun amacı, çocuğu yaşadığı ortamdaki insanlara ve çocuğun ailesini koruma altına almaktır. Bir suçu birden fazla işlemiş kişilere (mükerrirlere) özgü güvenlik tedbirleri ise, suçu işleyen kişinin bulunduğu toplumu korumayı hedeflemektedir.

Birden fazla güvenlik tedbiri çeşidi olmakla birlikte, suçun konusu göz önüne alınarak hangi güvenlik tedbirinin uygulanacağına karar verilir. Bunlara eşya müsaderesi ve kazanç müsaderesi örnek verilebilir. Eğer bir eşyanın herhangi bir kişide bulundurulması suç ise, mesela uyuşturucu ya da patlayıcı, bu eşyalara güvenlik tedbiri olarak eşya müsaderesi mahkemece kararlaştırılır ve eşyalara el konur. Eğer kar kazanmak amaçlı satılması yasak olan bir eşya satılırsa, uyuşturucu gibi, elde edilen kazanca kazanç müsaderesiyle yine el konur.

Güvenlik tedbirine karar verilirken suçun konusuna dikkat edildiği gibi suçta kullanılan alet, araç da önem arz eder. Mesela eşya müsaderesinde suç aracı dikkate alınarak bu güvenlik tedbirine karar verilir. Örneğin kasten bir insanı öldüren kişinin cinayet aletine eşya müsaderesi gereği el konur.

Ayrıca güvenlik tedbirleri bazı durumlarda mahkeme kararı gerekmeksizin hakim kararıyla, hatta mahkeme ya da hakim kararına ihtiyaç duyulmaksızın uygulamaya konulabilmektedir. Mesela akıl hastalığı sebebiyle suç işleyen birinin, bir süre akıl hastalarının kaldığı hastanelerde kalmasına mahkeme kararınca hükmedilirken; 12 yaşının altındayken bir suç işleyen çocuğun ebeveynleri, bakımından sorumlu kişi ya da Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu yahut Cumhuriyet Savcısı’nın talebiyle birlikte çocuk hakimi tarafından koruyucu güvenlik tedbirine hükmedilebilir. Bununla birlikte, işlenen suçun cezası mahkumiyet gerektiren suçlarda, belli haklardan yoksun bırakma tedbirinin uygulamaya konabilmesi için hakim yahut mahkeme kararının olması şart değildir. 

Güvenlik tedbirlerinin türleri nelerdir?

Şahsi güvenlik tedbirleri

Bu güvenlik tedbirlerinde, suçu icra eden kişinin şahsının dolayısıyla kişiliğindeki tehlikenin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Bunlar da kendi içinde iki kategoride incelenebilir: Hürriyeti bağlayıcı nitelikte olanlar ve diğer haklar üzerine olanlar. Türk Ceza Hukuku’nda iki tip hürriyeti kısıtlayan, dört tip kısıtlamayan güvenlik tedbiri mevcuttur.

a)Hürriyeti bağlayıcı güvenlik tedbirleri

Bu tedbirler, kişinin hürriyetini suç olgusunun önüne geçmek maksatlı, kişinin bir kurum ya da yerden çıkmasını engel olmak üzerine kuruludur. Bu sayede suçun failinin rehabilite edilmesini sağlamakta ve onu iyileştirmeyi mümkün kılmaktadır. İlgili kanunda belirtilen kurum ya da yerde gerçekleştirilir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarıyla ilgisi yoktur, çünkü tedbirin uygulanmasıyla bahis konusu suçun içeriğinden ayrıldığı anlaşılmaktadır.

a.1)Çocuklara Özgü Güvenlik Tedbirleri

Türk Hukuku sadece çocukların işleyebilmesine özel herhangi bir suç içermemektedir. Çocuklarda aynı yetişkinler gibi suç işleyebilir. Ancak 18 yaş altındaki her kişi çocuk sayılmakla birlikte, “çocuk suçluluğu” söz konusuysa; kusurluluk da ceza verilebilirliğin bir şartı olduğundan, bazı çocuklara kusurluluğu (kınanabilirliği) mevcut olmadığından ceza verilmesi mümkün değildir. Bunlar 12 yaş altı çocuklar olabileceği gibi, 12-15 yaş aralığında olup da davranışlarını yönlendirebilme ve sonuçlarını algılayabilme kabiliyeti istenen düzeyde gelişmemiş olanlar olabilir. Bunlara ceza verilemese de, güvenlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi mümkündür. Kanıma göre; kanun koyucunun buradaki amacı, suç işleyen çocukları rehabilite edebilmek, ıslahını sağlamak hatta bazı durumlarda tedavi ettirmektir. Bu sayede olası suçların önüne geçilebilir.

Buna rağmen çocukların cezai sorumluluğu ile tedbir sorumluluğu farklıdır. Yalnız bu doktrindeki bir görüştür. Türk Ceza Kanunu’nun 31. Maddesinde yaş küçüklüğünün verilecek cezaya etkisi, bu maddenin yönlendirmesiyle 56. Maddede ise çocuklara özgü güvenlik tedbiri başlığını taşısa da bu tedbirlerin içeriği ve türleri hakkında net bir bilgi yoktur. Bu sebepten bu tedbirlerin türlerine “Çocuk Koruma Kanunu” düzenlemesiyle ulaşılabilir. Bunlara “koruyucu ve destekleyici tedbir” denmektedir.

Bu koruyucu ve destekleyici koruma tedbirleri 5 kategoriye ayrılır. Bu ayrım çocuğun aile içi durumlarda korunmasına ilişkindir. Bunlar danışmanlık, eğitim, sağlık, bakım ve barınmadırlar. Danışmanlık tedbiri çocuğun ebeveynlerine onun nasıl yetiştirileceği hususunda bilgi vermekle birlikte, çocuğa da eğitimi ve gelişmesi adına yardımcı olunmasını içermektedir. Eğitim tedbiri, çocuğun kendi geçimini sağlayıp topluma kazandırılmasına yarayan meslek ve sanat icrasının öğretilmesini kapsar. Bakım tedbiri ise, çocuğun ebeveynlerinin bir sebepten ötürü çocuğun bakımını üstlenmemesi durumunda bakım yurdu ya da koruyucu aile gözetiminde yetiştirilmesi tedbiridir. Sağlık tedbiri, çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığı adına tıbbi tedaviye veya rehabilitasyonuna veya bağımlılık yapan maddelerden birini kullanıyorsa bunun tedaviyle bıraktırılması kapsamında bir tedbirdir. Barınma tedbiri ise çocuğu bulunup da barınacak yeri olmayan ya da hayatı tehlikede kalmış hamile kadınlara barınma imkanı sağlanmasıdır. Bu tedbirlerin uygulanış sırası suçu işleyen çocuğa göre değişmekle birlikte, öncelikle hürriyeti kısıtlamayan tedbirler hürriyeti kısıtlayana nazaran uygulama alanı bulur. Örneğin hapis içeren tedbirler ikincillik ilkesi gereği son alternatifken, buna benzer olarak sağlık tedbiri eğitim tedbirinden sonra gözetilir.

Sağır ve dilsiz çocuklara, güvenlik tedbirleri verilmesi yaş aralığı diğer çocuklara göre 3’er yaş sonraya kaydırılmıştır. 12-15 yaş aralığındaki sağır dilsiz çocuğa sadece güvenlik tedbiri uygulanması mümkünken, 15-18 yaş aralığındaki sağır dilsiz çocuklara da cezası belirlenirken kusur yeteneğinin kazanılmış olmaması durumunda güvenlik tedbirine hükmedilmesi mümkündür.

a.2)Akıl Hastalarına Özgü Güvenlik Tedbirleri

Kusurluluğun da suçun unsurlarından biri olduğu göz önüne alınarak, Türk Hukuku’nda akıl hastalığı iki tür olarak incelenmiştir. Eğer suç işlendiği sırada failin davranışların sonuçlarını öngöremeyecek ya da bu öngörüye göre davranışlar sergileyemeyecek kişiye ceza verilemez, fakat akıl hastalarına özgü olan güvenlik tedbirlerine hükmedilir. Çünkü bahis konusu kişinin cezai sorumluluğu yoktur, tedbir sorumluluğu mevcuttur; ayrıca mahkemenin güvenlik tedbirine hükmedip hükmedilmeyeceği hususunda herhangi bir takdir yetkisi de bulunmamaktadır. Akıl hastalığının kişinin tamamen kusurluluğunu kaldırmadığı durumlarda ise cezanın azaltılabilmesi bakımından mahkemenin yine de takdir yetkisi vardır.

Akıl hastalarının cezasının güvenlik tedbirine dönüştürülmesi mümkündür. Ancak bu imkan cezanın gerçekleştirilmesine kadar güvenlik tedbiri uygulanır şeklinde anlaşılmıştır. Başka bir deyişle, cezanın sonucu olan mahkumiyet durumu değişiklik göstermemiştir. Buradan hareketle, akıl hastaları cezalarını mahkumiyet olarak değil, güvenlik tedbiriyle tamamlamaktadır denebilir.

Davranışlarını yönlendirme yeteneğini yeterince kullanamayan bu insanların, ilgili kurumun sağlık raporu vasıtasıyla; verilen mahkümiyet cezasının uzunluğu değiştirilmeksizin, bir bölümü ya da bütünü olarak güvenlik tedbirine dönüştürülür ve uygulanır. Burada önemli husus, talep edilerek ya da kendiliğinden alınan sağlık raporunun mahkemeye gönderilmesi durumunda mahkumiyetin kalan kısmı güvenlik tedbirine çevrilir.

Akıl hastalarının kısmi ya da tam akıl hastası olması dikkate alındığında, suç işlenirken akıl hastası olan kişiye koruma ve tedavi maksatlı; yüksek güvenlikli sağlık kuruluşuna tedavi edilmek üzere gönderilir.

Yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunun nasıl olması gerektiği kanunda tanımlanmamış olsa bile, öğretideki bir görüş baz alınarak; akıl hatasının kaçmasının önüne geçildiği ve akıl hastasının korunmasının gerçekleştirilebilir olmasının mümkün olduğu sağlık kurumu olarak tanımlanabilir. Ayrıca bu sağlık kurumunun kamu kurumu olması bir zorunluluk değildir, özel kurum da olabilir. Buna rağmen yüksek güvenlikli sağlık kuruluşu niteliğinde kurunlar Türkiye’de mevcut olmadığı için; uygun görülen akıl ve ruh sağlığı hastaneleri bu konuda işlev görmektedir. Yine de bahis konusu kurumların; akıl hastalarının görevlilere zarar vermesinin önüne geçecek, hastaların kaçmalarını engelleyecek; fiziki, elektronik ve güvenlik hususunda yeterli donanıma sahip yerler olması şartları aranmaktadır.

a.3)Alkol ve Uyuşturucu Bağımlılarına Özgü Güvenlik Tedbirleri

Alkol ve uyuşturucu bağımlısı olup olmamanın ölçütü, bu maddeleri tüketemeyince kriz geçirmektir. Bu kişiler hakkında karar alındığı takdirde, bu bağımlılıklara sahip kişilere özgülenmiş tedavi merkezlerinde tedavi için alıkonulurlar. Bu yüzden bu tedbirler “tedavi tedbiri” olarak da isimlendirilir.

Alkol ve uyuşturucu kullanım alışkanlığına sahip insanların cezai sorumluluğu bakımından (bahis konusu maddeleri kendi rızasıyla aldıkları takdirde) kusurluluğu bulunurken, bağımlı olanlar kişiler için kusur yeteneğini kaldırdığı söylenebilir; ancak fiziksel bağımlılık niteliğine sahip olan bu bağımlılığa sahip kişiler, suçu işleme esnasında ortaya çıkmışsa kusurluluğunun olmayacağından bahsedilebilir, işlenen suçunsa niteliği önem arz etmez.

Bağımlı kimsenin bağımlılığı ne zaman sona erdirilirse, o sağlık kurumunun raporu yahut hakim kararıyla tedbiri sonlandırılır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, suç işleyen kişinin bağımlılığı sona erdiğinde derhal tedbirin bitirilmesi gerekecektir.

Türk Ceza Kanunu; bağımlı kişinin, akıl hastalarında yapılan “ayırt etme gücünün tam ya da kısmen kayıp” halinde olduğu ayrımına tabi tutulmaz. Bu durumda akıl hastalarına özgü “koruma ve tedavi” tedbirinin uygulama alnı bulup bulmayacağı tartışmalıdır. Bir görüşe göre, bağımlılık sırasında kısmen ayırt etme gücü bulunanlara “tedavi” tedbiri uygulanmamalıdır.

b)Hürriyeti Bağlayıcı Olmayan Güvenlik Tedbirleri

Bu tür tedbirlerde tehlike arz eden failin bir kurumda alıkonması gerekmemektedir. Failin özgürlüğünü engellemeden ama failin topluma karşı olan tehlikeliliğinin önünü almayı hedefler.

b.1) Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

 Failin işlediği suça göre, kanunen kişilere tanınan bazı haklardan geçici yahut temelli mahrum bırakılması olarak tanımlanabilir.

Bu tedbire başvurabilmek için failin mahkumiyet cezası alması zorunludur. Sadece güvenlik tedbirine hükmedilmesi, ceza verilmesine yer olmadığı, beraat kararının söz konusu olduğu durumlarda uygulanamaz. Kendi içinde 3’e ayrılır.

b.1.1)Ceza Mahkumiyetinin Kanuni Sonucu Olarak Cezanın Kesinleşmesinden Sonra Hak Yoksunluğu

Söz konusu kavram, beş başlık altında incelenebilir. Sürekli ya da geçici nitelikte olan kamu görevine girememek ,seçme ve seçilme hakkından mahrumiyet, velayet ya da vesayet haklarını kullanamamak; vakıf, dernek, şirket, siyasi parti gibi tüzel kişiliklere (kişi ya da mal toplulukları) yönetici yahut denetçi seçilememek, kamu alanında icra edilen meslek ve sanatları kendi denetiminde yahut tacir olarak yerine getirememek. Bu hak yoksunluklarının hepsi mahkumiyet varsa uygulanır, başka bir deyişle seçimlik ya da birbirine alternatif durumda değillerdir. Ayrıca taksirle (hatayla) işlenen suçlarda veya adli para cezasına hükmedildiği durumlarda bu yoksunluklara hükmedilemez.

b.1.2)Hak ve Yetkilerinin Kötüye Kullanılması Sebebiyle Cezanın Kesinleşmesinden Sonra Hak Yoksunluğu

 Kasten işlenen suçlarda b.1.1’de sayılan hakların kötüye kullanılması durumunda, hapis cezası verilmesi şartıyla, verilen cezanın süresinin yarım ve bir katı aralığında süreyle bu tedbire hükmedilir. Eğer verilen ceza asli para cezasıysa, cezanın belirlenmiş gün sayısının yarısı ve kendisi aralığındaki süre kadar hak yoksunluğu uygulanır. Ancak adli ceza verildiyse hakimin aynı zamanda güvenlik tedbirine de mahkeme kararında değinilmesi zorunludur. Ayrıca bu hususta hakime takdir yetkisi de verilmemiştir. Bununla beraber kanunda sayılan cezalar birbirinin alternatifidir. Kötüye kullanılan hakkın tespitiyle bu tedbirlerden bir ya da birkaçına hükmedilir.

b.1.3)Taksirli Suçlarda Cezanın Verilmesinden Sonra Hak Yoksunluğu

Burada bahsedilen suçlar, trafik kurallarına ve meslek ve sanat icra edimindeki hataya düşerek işlenen suçlardır. Ayrıca hataya düşülerek suçun işlenmiş olmasından dolayı tedbire karar verilmesi hakimin takdir etmesiyle gerçekleşecektir. Yine de takdir yetkisinin hangi yönde kullanıldığı ve sebebi kararda yer almalıdır. Tedbirin süresi takdiri olup 3 ay- 3yıl aralığındadır. Ayrıca burada mahkumiyet cezası ya da adli para cezası verilmesi bir değişiklik yaratmaz. b.1.1’de bahsedilen tedbirler burada da geçerlidir. Ancak taksirli suça ceza verilmesi yine de şarttır.

b.2)Denetimli Serbestlik

Kanunda tanımı yapılmamış olsa da Denetimli Serbestlik Hizmet Yönergesi’nde tanımı mevcuttur. Şüpheli, sanık ya da cezası kesinleşmiş kimselerin toplum için iyileştirilmesi amaçlanarak, toplum arasındayken takibinin ve denetiminin gerçekleştirilmesi ve yine iyileştirme amaçlanarak her çeşit olabilen hizmet, kaynak ve programlardan yararlanılması olarak tanımlanmıştır. Bu tedbirin muhatabı özel tehlikeli suçların faili olan ya da aynı suçun birden fazla kez faili olan kişilerdir. Ayrıca bu tedbire hükmedilebilmesi için bir cezanın muhatabı olmak şarttır.

Mesleki, örgütlü, tekerrür etmiş (aynı suçu birden fazla kez işlemek) ya da etmemiş olsun; birden fazla aynı ya da farklı tür suçu icra etmiş kişinin, toplumsal güvenliği sağlamak ve cezanın verilmesinden sonraki aşamada uygulanan, tehlikeliliğin belirli süre zarfında giderilerek bazı yükümlülükler yükleyen , böylece toplum için ve birey için suç faili kişinin ıslahını sağlayan güvenlik tedbiri olarak da tanımlanması mümkündür.

b.3)Sınır Dışı Edilme

 Türkiye’nin vatandaşı olmayıp, Türkiye’de barınma hakkı olmayan yahut hakkını yitirmiş, sınır dışı etme kararı üzerine kendi ülkesine veya 3. Taraf olan herhangi bir ülkeye gönderilmesidir. Ayrıca bu tedbirin uygulanan kitlesini yabancılar oluşturur. Yabancı teriminin kapsamı ise Türkiye’de vatandaşlık bağı olmayan kişilerden ibarettir. Bununla beraber, dernek vakıf gibi hukuk kişisi sayılan kurumlar da yabancı olmasa bile bu tedbirin muhatabı değildir. Çifte vatandaşlık durumu suçluda söz konusu olsa bile Türk vatandaşlığının bulunması, soruşturma ya da yargılanma aşamasında elde edilse dahi, bu tedbire engeldir.

Şunu da belirtmek gerekir ki, yabancının sınır dışı edilmesi ile kendi ülkesine iade edilmesi aynı anlama gelmemektedir. İadede, şüpheli ya da sanığın yahut hükümlünün soruşturma veya kovuşturma ya da hükümlü olması aşamasında bir ülkeye teslimi zorunluluk arz ederken; sınır dışı edilme tedbirinde belli bir ülkeye iade mecburi değildir. Bu yüzden iadede ülkeler arası adli yardımlaşma amaçlanırken, sınır dışı edilmede kamu düzenini korumak amaçlanmaktadır denebilir.

b.4)Tüzel Kişilere Özgü Güvenlik Tedbirleri

Tüzel kişilikler, hukukun hak elde etme imkanı tanıdığı mal ya da kişi topluluklarıdır. Buna örnek olarak dernek, sendika, siyasi partiler örnek verilebilir. Bunlara uygulanacak tedbirler, faaliyet izninin iptali ve müsadere olarak adlandırılmaktadır. Söz konusu tedbirler kanunda açıkça sayıldığından, bu kategoride olmayan tedbirler uygulama alanı bulamaz.

Faaliyet izninin iptali için gereken koşullar şu şekildedir:

1)Tüzel kişi, özel hukuk kişisi olmalıdır. Mesela siyasi partiler devlet bünyesinde olduğu için onlar bu özelliği sağlamazlar.

2)Bir kamu kurumu tarafından bahis konusu tüzel kişiye faaliyet izni verilmelidir.

3)Tüzel kişinin çıkarı doğrultusunda, organ ya da temsilcilerden herhangi biri suç icra etmiş olmalıdır.

3)Suç hatayla (taksirle) değil, kasten işlenmelidir.

4)Tüzel kişiye verilen faaliyet izninin hukuka aykırı kullanımı suçu oluşturmalıdır.

5) İlgili kanunda doğrudan bu durumda tedbire hükmedileceği yer almalıdır.

Yukarıda bahsedilen faaliyet izninden kasıt kuruluş izni değildir. İlgili kanunda, tüzel kişiliğin faaliyet alanını için yetkilendirilmesi faaliyet iznidir ve iptali için bu izni kötüye kullanma şarttır.

KAYNAKÇA

  • Koca, Mahmut-Üzülmez, İlhan (2019), Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, Seçkin
  • Gödekli, Mehmet, (2020), “Ceza Hukukunda Güvenlik Tedbirleri ve Muhakeme Usulü”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı Doktora Tezi, 216-292.


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

55