Karar aşamasındaki bir Yargıç ne gibi kavramları göz önünde bulundurmalıdır?
Arapça "Hulk" kelimesinin çoğul hali olan ahlak, sözcük anlamı olarak huy, karakter gibi anlamlara gelir. Latince kökeni ise moral kelimesidir. Doğal hukuk kavramı gibi insan aklının kendiliğinden ürettiği soyut ve genel bir anlam yüküdür ahlak. Sosyal bir varlık olan insanın bir arada yaşarken uyması gereken, çoğunluk tarafından kabul görmüş değerlerdir aynı zamanda. Ahlak, topluluk olarak yaşamaya başlayan insanların gündelik ilişkilerinde belirleyici rol oynar. Coğrafyadan, geleneklerden, inanç sistemlerinden ve daha nicesinden etkiler taşıyan ahlak hukuk sisteminin de kaynakları arasındadır. Ahlakın toplumlaşma ile birlikte ortaya çıkmasına nazaran Arapça hakkın çoğulu olan hukuk kavramı ise ahlak kavramına göre daha geç ortaya çıkmıştır. Hukukun amacı kurallar koyarak toplum düzenini sağlamak, barış ve huzur ortamı yaratmaktır. Ahlak kuralları da bir nevi buna hizmet eder. Birçok ahlak kuralının zaman içerisinde hukuk normlarına dönüşmesi de bunun bir göstergesidir. Ancak her ne kadar hukuk kuralları ile ahlak kuralları arasında bir bağ mevcut bulunsa da hukuk ile ahlakın birbiri ile tamamen örtüştüğünü söylemek mümkün değildir.
Hukukun yaratmaya çalıştığı düzen, istikrarlı, öngörülebilir , kesinlik ve belirlilik özelliklerine sahip bir düzendir. Bu düzen, önceden tasarlanıp hazırlanmıştır ve insan eliyle şekillendirilir. Hukuk, bu niteliğiyle ahlaktan ayrılır. Ahlak ise, kişiler arasındaki ilişkiler ve etkileşimler sonucunda şekillenir. Ahlakta, sosyal etkileşim sürecinde yaratılan bir oluşum vardır. Ahlak kavram olarak tek olsa bile geleneklere, toplumların yaşayış şekillerine, inanç sistemlerine göre değişiklikler arz etmektedir. Hukukta ise, yasa koyucuların koydukları ve yargıçların uyguladıkları genel ve soyut nitelikteki kurallar söz konusudur. Hukuk kuralları ile ahlakın birbirinden ayrılmasının en belirgin özelliği şüphesiz ki hukuk normlarının, ülke sınırları içerisindeki her bölgede aynı anlamı ifade ederken ahlak kurallarının yerel olmasıdır. Fakat bütün bu farklılıklara rağmen, hukukun ve ahlakın birbirlerinden tamamen ayrılmaları da söz konusu olamaz. Çünkü normatif nitelikteki hukuk kuralı ile pratik yaşam arasında tam bir uyuşma mümkün değildir. Bu noktada yargıç karar verirken yorum yapmalıdır. Yorum esnasında hukuk normlarının yanı sıra ahlaktan, toplumsal değerlerden de elbette ki yararlanılmalıdır. Burada asıl önemli nokta, yorum aşamasında bu değerlerin ne şekilde kullanılacağıdır.
Peki bu durumda yargıç somut olayı karara bağlarken ahlaki değerlerden ne şekilde yararlanmalıdır?
Bugün hukukun yorum olduğu düşüncesi geniş kitlelerce kabul görmektedir. Hukukun özüne inecek olursak, orada yorumla karşılaşırız. Yani yargıç somut olayı karara bağlamak için kullandığı hukuk kurallarını uygularken amacı günün koşullarına ve adalet anlayışına göre bir hüküm vermektir. Bunun yaparken de günün sosyo-ekonomik koşullarını da göz önünde bulundurmaktadır. Yargıcın, bütün bu durumları göz önünde bulundurduğu karar aşamasında bir iç muhakeme yapması da gerekir. Yargıç bu iç muhakeme sürecinde gerekirse akla uygun ahlaki ve vicdani değerlerden de yararlanabilir. Ancak bu değerlerin hukuk normlarının önüne geçmemesi gerekmektedir. Çünkü yukarıda da söz ettiğimiz gibi ahlaki ve vicdani değerler oldukça soyut ve kişilere göre faklılık gösteren kavramlardır. Ne kadar insan varsa o kadar vicdan ve ahlaki değer vardır. Bu sebeple adalete uygun bir karar verilebilmesi için, yargıç vicdanına, ahlak anlayışına ve siyasi görüşüne göre karar verip daha sonra bu kararı meşru kılıp onamak için uygun bir hukuk normu arayışı içerisine girmemelidir, hukuk normuna göre karar vermeli, gerekirse akla uygun vicdani ve ahlaki değerlerden yararlanmalıdır.
0 Yorum