Vicdani Ret Hakkının Karşılaştırmalı Hukuk Çerçevesinde Değerlendirilmesi

Bu yazımızda vicdani ret hakkının karşılaştırmalı hukuk çerçevesinde değerlendirilmesi yapılmıştır.26 min


93

Giriş

Vicdani ret kavramı, Türkiye’de yakın geçmişte tartışılmaya başlanmış ancak aslında modern devlet öncesi ortaya çıkmış bir kurumdur.[1] Vicdani ret; genel kabul gören anlamıyla, bir kişinin ahlaki, felsefi, dini, politik ve benzer nedenlerle askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddetmesidir. Bu anlamıyla vicdani ret savaş karşıtlığı anlamına da gelebilir. Ancak vicdani ret kavramı, bu genel kabul gören tanımdan çok daha geniş bir çerçeveye sahiptir. Türkiye’de vicdani ret hakkı, pozitif hukuk düzenlemeleriyle kabul edilen bir hak değildir. Bu durumun altında yatan sebepler sadece hukuki boyutlarıyla değil, aynı zamanda kültürel ve toplumsal yönleriyle de incelenmelidir. Aksi takdirde, toplumdan ayrı bir şekilde sadece hukuki yönüyle tartışılan vicdani ret kavramı, gerçeklikten uzak ve sadece kâğıt üzerinde kalacaktır. Bu yazıda Avrupa Konseyi ülkelerinde ve Türkiye’de vicdani ret hakkının gelişimi ve güncel durumu incelenecek; Türkiye’de vicdani ret hakkının kabul edilmemesinin hukuki, toplumsal ve kültürel sebeplerine değinilecektir.

Vicdani Ret Kavramı

Vicdani ret denilince ilk akla gelen, askerlik ve askerlik hizmetini yerine getirmemeye yönelik olan dini gerekçelerdir. Oysaki vicdani ret kavramı, ‘askerlik karşıtlığı’ ve buna yönelik ‘dini sebepler’ dışında da pek çok durumu içinde barındırmaktadır. Vicdani ret kavramı, ‘vicdan’ kavramından bağımsız düşünülemez. Kişinin, ‘vicdanının elvermediği’ durumlarda, vicdanına aykırı hareket etmeme çabası da ifade özgürlüğü ile din ve vicdan özgürlüğü kavramlarıyla ilişkilendirilmektedir. Doğan’a göre de “Vicdanın kişi üzerindeki ahlaki ve zorlayıcı özelliği ile vicdani ret; insanın kişiliğini, manevi yapısını ve karakteristik özelliklerini yaşatma uğruna sergilediği bir tutumdur” (Doğan, 2018:94). İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri olan vicdan sahibi olma; kişinin hayata karşı tavrını, ahlak ilkelerini, öznel doğrularını ve yanlışlarını belirler. “Bireyin; sosyo-politik karakteri, toplumsal beklentisi ve dünya görüşü veya şahsi doğrularının, toplumun ortak doğruları ile uyuşmadığı olaylarda, kendi değerlerini ve manevi yapısını muhafaza etmek için, içinde yaşadığı kamuoyunun benimsediği ilkelere ve pozitif hukukun zorunlu kıldığı kurallara uymaması temelinde şekillenen vicdani ret, kişisel karşı duruşun ifadesidir.”[2] Major’a göre, “Askerlik hizmeti durumunda, kişi sadece kendi vicdanına göre hareket etmekten yasaklanmış olmakla kalmamakta, ama daha çok, vicdanına karşı bir harekette bulunmaya zorlanmaktadır. (…) ilki (…) birçok durumda kişinin vicdani kanaatlerine zarar vermez; ancak kişi, doğru ve yanlışa ilişkin en derin vicdani kanaatlerine karşı bir harekette bulunmaya zorlandığında vicdanı zarar görmüş olur.”.[3] Major’un bu açıklaması, vicdani ret kavramıyla vicdan kavramı arasındaki ilişkiyi açıkça gözler önüne sermektedir.

a.     Geniş ve Dar Anlamlarıyla Vicdani Ret Kavramı

Vicdani ret, geniş anlamıyla ve dar anlamıyla iki farklı şekilde tanımlanabilir. Geniş anlamıyla vicdani ret; kişinin, pozitif hukukun öngördüğü bir zorunluluğu dini, ahlaki, felsefi veya siyasi temellerle yerine getirmemesidir.[4] Geniş anlamıyla vicdani retten “kişinin kendi ilke ve kurallarıyla çelişen norm ve emirlere, vicdani ilkelere göre hareket etme ihtiyacından dolayı, uymama tavrı” anlaşılabilir (Doğan, 2018:95). Bu uymama tavrı, kişiden uyması beklenen pozitif hukuk kuralıyla kişinin ahlaki, politik ve benzeri ilkelerinin ve vicdanının çelişmesi nedeniyle meşrulaştırılabilir (Nal, 2010:254). Vicdani ret kavramı kişilerin vicdani ilke ve kurallarının öznelliğinden dolayı zamanla değişmiş, hatta insandan insana farklılık göstermiştir. Speck’in deyimiyle; “vicdani retçi sayısı kadar vicdani ret tanımı vardır.”.[5] Bir başka deyişle; vicdani ret, kişinin vicdani ilkelerini belirleme ve belirlediği bu ilkelere göre hareket etme özgürlüğüdür.

Dar anlamıyla vicdani ret ise kişinin politik, ahlaki, dini, felsefi ve benzer sebeplerle askerlik yapmayı, silah kullanmayı reddetmesidir. Bu yönüyle vicdani ret, aslında savaş karşıtlığıdır. Vicdani retçinin askerlik hizmetini yerine getirmek istememesinin birçok sebebi olabilir. Kişiler dini inançları gereği askerlik yapmayı reddedebilecekleri gibi, felsefi ya da politik nedenler temelli de rette bulunabilirler ancak “gerekçesi ne olursa olsun vicdani retçilerin vardığı nokta, askerliğin yani silah altına alınmanın reddidir” (Sevinç, 2006: 300, 301). Bröckling’e göre, askerlik hizmetinden kaçınan kişiler bir ülkenin savunma gücünün dikkate değer ölçüde azalmasına da sebep olmayacaklardır çünkü askeri kurumlar, her zaman askerlik görevini yerine getirecek kişileri sayı ve yeterlilik olarak karşılayabilmiştir.[6]

Sevinç’e göre Amerikalı 1000’e yakın emekli askerin imzaladığı savaş karşıtı metin askerlerin kaleminden savaşı etkili bir biçimde tanımlamaktadır. Söz konusu metin, Irak işgaline giden ya da gitmeye hazırlanan gençlere yönelik olarak hazırlanmıştır. Metinde askerler savaşı şu şekilde tanımlıyorlar: “Cinayette onur yoktur. Bu savaş, bir başka isimle cinayettir. Adaletsiz bir savaşta, atılan yolundan sapmış bir bomba, bir anneyi ve çocuğunu öldürdüğünde bu ‘tali zarar’ değil, cinayettir. Adaletsiz bir savaşta, lağım sularını arıtma teçhizatına bir bomba zarar verdiği için bir çocuk dizanteriden öldüğünde, bu ‘düşman altyapısını yok etmek’ değil, cinayettir. Adaletsiz bir savaşta, bir baba kalp krizi geçirip düşen bir bomba yüzünden telefon hattı kesildiği için ambulans çağıramadıysa, bu ‘komutayı etkisiz hale getirmek ve hizmetleri kontrol etmek’ değil, bu cinayettir. Adaletsiz bir savaşta, askere alınmış binlerce yoksul çiftçi, hayatları boyunca yaşadığı şehri siperde savunurken öldüğünde, bu bir zafer değil, cinayettir.” (Sevinç, 2006: 313).[7]

Vicdani retçiliğin tarihinde askerlik hizmetinin öncelikle dini sebepler gösterilerek reddedildiğini görmekteyiz. Tarihte bilinen ilk vicdani retçi kabul edilen Maximilian, Roma ordusunda savaşmayı reddetmiş ve bu nedenle infazına karar verilmiştir (Mızrak, s. 9; Doğan s.98). Bilinen ilk vicdani retçilerin askerlik hizmetini reddinin temelinde Hıristiyanlık bulunmaktadır. Hıristiyanlık dininin sebebi ne olursa olsun insan yaşamının sona erdirilmesine karşı olumsuz bakış açısı, dindarların askerliğe yaklaşımını önemli derecede etkilemiştir. Yine aynı şekilde Roma ordusundaki Hıristiyanlar savaşmayı reddetmişler ve çeşitli Hıristiyan tarikatları da belli bir miktar ödeyerek üyelerinin askerlik hizmetinden muafiyetini sağlamışlardır.

İslam tarihinde ise savaşa ve savaşmaya karşı gelen devlet örnekleri bulunmamaktadır. Birtakım İslam inancına sahip kimseler tarafından vicdani ret “ihanet” kabul edilse de İslam’ın savaşı destekleyen bir din olduğu söylenemez. İslam dini de diğer dinler gibi savaşa ve öldürmeye karşıdır. İslam dinini benimseyen milletler içerisinde vicdani ret hakkının henüz kabul görmemiş olması İslam tarihi ve Müslümanların kültürel farklılıklarıyla açıklanabilir (ESMER, s. 26.; DOĞAN, s. 102).  

Birinci ve İkinci Dünya Savaşı sırasında da kitlesel vicdani ret eylemleri ortaya çıkmış ve birtakım seküler sebepler de dini sebepler yanında vicdani retçiliğe temel gösterilmiştir. Bu dönemde siyasi sebepli vicdani retçilik artış göstermiş, bu artışta yayılmacı amaçlarla savaş çıkarılması ve izlenen işgalci politikalar etkili olmuştur. Bu gelişmeler sonucunda II. Dünya Savaşı sonunda vicdani ret konusunda somut adımlar atılmaya başlanmış ve vicdani ret kavramı pozitif hukuk kuralları içinde yer almaya başlamıştır. Söz konusu durum ilk olarak Almanya’da yaşanmış ve “Almanya Cumhuriyeti 1949 yılında, Nazi siyasetinin tekrar güçlenmesinden endişe duyan Batılı devletlerin de baskısıyla, vicdanı ret hakkını yasalaştırmıştır” (Doğan, 2018:101). Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası’nın 4/3 maddesinde “Hiç kimse vicdanına aykırı olarak, silahlı savaş hizmetine zorlanamaz.” düzenlemesi bulunmaktadır.[8]

Vicdani ret kavramından bahsedilirken, vicdani ret ve sivil itaatsizlik kavramları arasındaki farktan da bahsedilmelidir. Vicdani retçi pozitif hukuk normunun kendisine yüklediği yükümlülüklere karşı çıkarak söz konusu normu ortadan kaldırmayı değil, bireysel olarak yükümlülüğü yerine getirmekten kaçınmayı amaçlamaktadır.[9] Vicdani ret ve sivil itaatsizlik kavramları bu noktada birbirinden ayrılmaktadır. Sivil itaatsizlikte kişi, hukuk kuralının ortadan kaldırılmasını veya değiştirilmesini amaçlarken; vicdani retçi ahlaki, politik, felsefi, dini ve benzeri sebeplerle yerine getirmeyi reddettiği yükümlülüğe karşı bireysel tavrının dikkate alınmasını ve tercihine saygı duyulmasını istemektedir. Buna göre vicdani ret, sivil itaatsizliğe kıyasla çok daha “kişisel ve dar kapsamlıdır”.[10]

b.    Vicdani Ret Çeşitleri

Vicdani ret başlığı altında vicdani ret çeşitlerine de değinilmesi yerinde olacaktır. Bunlardan ilki alternatif vicdani rettir. Alternatif vicdani retçiler askerlik hizmetini sadece silahlı kuvvetler bünyesinde değil, sivil hizmet şeklinde yerine getirmeye de karşı çıkmaktadır. Bugün ise birçok ülkede askerlik yerine alternatif bir sivil hizmeti yerine getirmeye kabul, vicdani retçinin, vicdani reddinde samimi olup olmadığının anlaşılmasında bir kıstas olarak kullanılmaktadır.[11]

Vicdani ret hakkını tanıyan ülkelerin genelinde askerlik hizmetine alternatif olarak kamu hizmeti yerine getirme seçeneği bulunmaktadır. Bu alternatif hizmetler hastanelerde, itfaiye ve kurtarma ekiplerinde, sivil toplum kuruluşlarında, göçmen bürolarında hizmet sunma şeklinde olabilmektedir.[12]

Alternatif hizmetin ise birtakım ölçütlere uygun olması esastır. Bu ölçütlere göre alternatif hizmet, vicdani retçiyi cezalandırıcı ya da caydırıcı bir nitelikte olmamalıdır. Söz konusu hizmet doğal olarak askeri kurumlardan bağımsız ve sivil nitelikte olmalıdır. Hizmet, kâr amacı gütmeyen kuruluşlarda ve karşılıksız olarak yerine getirilmelidir. Son olarak vicdani redde dayalı alternatif sivil hizmet seçeneği, askerlik görevini henüz yerine getirmemiş bireyler yanında askerlik görevine devam eden bireylere de sunulmalıdır.[13] Böylece askerliğini henüz yapmakta olan bir kişi de politik, felsefi, dini, ahlaki ve benzeri sebepler göstererek vicdani ret hakkından istifade edebilecektir.

Bir diğer vicdani ret türü, seçici vicdani rettir. Seçici vicdani retçi, zorunlu askerlik görevini yerine getirmeye karşı çıkmamakta ancak askerlik süreci içerisinde birtakım eylem ve işlemlere katılmamak yönünde vicdani ret hakkını ileri sürmektedir.[14] Seçici vicdani rette örnek olarak “İsrailli bazı askerlerin, kendilerini, her an, ülkeleri için savaşmaya hazır bireyler olarak tanımlamalarına rağmen, sivil Filistinlilerin öldürülmesini haksız buldukları için İsrail-Filistin Savaşı’na katılmayı reddetmeleri” verilebilir (Serim, 2021:126).

Vicdani retçiliğin bir başka türü olan total retçiliğe göre ise hem askerlik görevi hem de buna alternatif bir sivil hizmet reddedilmektedir.[15] Total retçilik hareketi, “siyasal otoritelerin insanlar üzerinde hiçbir egemenliğinin olmadığı ve uluslararası savaş ilkelerine hiçbir şekilde hizmet etmeyi kabul etmemesiyle, her tür otorite ve savaş karşıtlığının net bir şekilde ortaya konulmasıdır” (Doğan, 2018:97).[16] Bu yönüyle total retçilik, anarşizm etkisi altındadır denilebilir.

Gri vicdani rette ise retçi, vicdani bir gerekçeye dayanmamakta veya açık bir reddedişte bulunmamaktadır. Bu sebeple gri redde, tam anlamıyla bir vicdani ret denemez. “Askerlik sürecinden korkma, askerlik sürecini zor ve konforsuz bulma, devam eden olağan yaşamını kesintiye uğratmama, işini kaybetmek istememe gibi gerekçeler” gri ret sebepleri olabilir (Serim, 2021: 128).[17] Ancak dini veya ahlaki nedenlerle askerlik yapmak istemeyen bir kişinin sebepleri, korktuğu ya da işini kaybetmek istemediği için askerlik yapmak istemeyen bir kişinin sebeplerinden daha önemli değildir ve bu tarz bir ayrım kişiler arasında eşitsizliğe sebep olacaktır (Serim, 2021:128).[18]

AB Hukukunda Vicdani Ret

Vicdani ret şu ana kadar Türkiye’nin taraf olduğu herhangi bir uluslararası sözleşmede açıkça bir hak olarak tanınmamıştır. Ancak vicdani reddi bir hak olarak kabul eden birtakım uluslararası belgeler bulunmaktadır. Bu belgelerden ilki Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun kararlarıdır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, 1987/46 sayılı ilke kararında devletleri vicdani ret hakkını tanımaya davet etmiş ve devletlerin bu hakkı kullananları cezalandırmaktan kaçınmaları gerektiğini belirtmiştir.[19] Bunu takip eden 8 Mart 1989 tarihli ve 1989/59 sayılı kararıyla da vicdani ret hakkını; düşünce, vicdan ve din özgürlüğü kapsamında temel insani hak kabul etmiştir. Devam eden süreçte Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun 1993/84 sayılı ve “Askerlik Hizmetinin Vicdanen Reddedilmesi (Conscientious Objection to Military Service)”[20] başlıklı kararında vicdani ret hakkını kullanarak askerlik hizmetinin yerine getirilmesinden kaçınılmasını; İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 18.maddesinde ve Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 18.maddesinde düzenlenen düşünce, din ve vicdan özgürlüğünün meşru olarak dışa vurulması olduğunu kabul etmiş ve devletleri vicdani ret hakkına ilişkin ulusal kanunlarında gerekli düzenlemeleri yapmaya davet etmiştir.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi de 22 no’lu genel yorumunda Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin vicdani ret hakkına açıkça yer vermediğini ancak öldürücü silah kullanma zorunluluğunun, inanç özgürlüğü ve dini veya inancı ortaya koyma hakkıyla ciddi şekilde çatışması durumunda 18.maddenin, bu şekilde bir hakka yer verdiğinin düşünülebileceğini ifade etmiştir. Bu hak hukuken veya uygulamada tanındığı takdirde, vicdani retçiler arasında belirli inançların içeriğine dayanılarak bir ayrım yapılmayacaktır; benzer şekilde vicdani retçilere karşı askerlik hizmetini yerine getirmedikleri gerekçesiyle herhangi bir ayrım da yapılamayacaktır. Komite; taraf Devletleri, kişilerin 18.maddeye dayanarak askerlik hizmetinden muaf tutulabilmeleri için öngörülen şartları ve alternatif ulusal hizmetlerin içeriği ve uzunluğunu belirlemeye davet etmiştir.[21]

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi yakın tarihli bir kararında da dini ya da vicdani temellerle silah kullanımına ilişkin yasakları bulunan insanların zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddetmesinin engellenmesini Sözleşme’nin 18.maddesiyle bağdaşmaz bulmuş, vicdani ret hakkının söz konusu maddenin koruması altında olduğunu belirtmiş ve ilgili devleti iç hukukunda söz konusu düzenlemeleri yapmaya davet etmiştir (Uchetov v. Turkmenistan).[22] Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun 2000/45 No’lu kararına dayanarak Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından hazırlanan 14 Şubat 2004 tarihli raporda da vicdani reddin düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün meşru kullanımı olduğu yeniden vurgulanmış, konuyla ilgili ulusal düzenlemelerdeki eksikliklerin giderilmesi gerektiği belirtilmiştir. Sözü geçen raporda ayrıca vicdani retçilerin askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddetmeleri yüzünden tekrar eden yaptırımlara maruz kalmamaları için gerekli önlemlerin alınması gerektiği belirtilmiştir.[23] Özellikle Türkiye’de, vicdani retçiliğini açıklayarak zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddeden kişiler, yaptırımlara maruz kaldıktan sonra askerlik hizmetinden muaf tutulmamakta ve tekrar askerlik hizmetini yerine getirmeleri istenmektedir. Böylece vicdani retçi, askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddetme – yaptırım – askerlik hizmetinin yerine getirilmesi emri döngüsü içerisinde tabiri caizse hapsolmaktadır. Yazının devamında da ayrıntılı olarak incelenecek olmakla beraber söz konusu durum; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’ye karşı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3.maddesinde düzenlenen işkence yasağının ihlali yönünde kararlar vermesine sebep olmaktadır.

Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın düşünce, din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 10.maddesinin 2.fıkrası da vicdani ret hakkını açıkça düzenlemiştir. Avrupa Birliği Parlamentosu da bir kararında vicdani sebeplerle askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddetme ve halihazırda yerine getirilmekte olan hizmetten çekilme tercihinin, din ve vicdan özgürlüğü hakkının koruması altında olduğunu belirtmiştir (The Macciocchi Resolution, 1983). Parlamento yine bir başka kararında da hiçbir mahkeme ya da komitenin bireyin vicdanı hakkında karar veremeyeceğini, özgürlük ve toplumun üyelerine eşit davranma ilkelerine saygıyla, askere alınan kimselerin, silahlı ya da silahsız, askeri hizmeti vicdani temellerle reddedebileceğinin taraf ülkelerce garanti altına alınması gerektiğini belirtmiştir (The Schmidbauer Resolution, 1989).

Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi, tavsiye kararlarında vicdani reddin temel insan hakkı olarak kabul edilmesi gerektiğinin altını çizmiş ve 26 Ocak 1967 tarihli 337 sayılı kararında vicdani ret hakkının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (yazının devamında ‘Sözleşme’ olarak anılacaktır) din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 9.maddesinin güvencesi altında olduğunu açıklamıştır (Nal, 2010:258). Bakanlar Komitesi de 9 Nisan 1987 tarihli R(87)8 No’lu Tavsiye Kararı’nda alternatif hizmete dair birtakım ilkeleri belirtmiştir. Söz konusu Tavsiye Kararı’na göre alternatif hizmet sivil ve kamu yararına yönelik bir hizmet olmalı, ceza niteliğinde olmamalı, hizmetin süresi askeri hizmetle karşılaştırıldığında makul sınırlarda olmalı ve vicdani retçinin çalıştırıldığı alanlar askeri hizmetten daha az sosyal ve mali açıdan daha geri olmamalıdır. (Nal, 2010:259). Parlamenterler Asamblesi adına Daimi Komite’nin aldığı tavsiye kararında ise vicdani ret hakkının, Sözleşme’de ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde güvence altına alınan düşünce, din ve vicdan özgürlüğü hakkından ayrı düşünülemeyeceği, Avrupa Konseyi üye devletlerinin çoğunun vicdani ret hakkına ulusal düzenlemelerinde yer verdiği ve bu hakkı tanımayan sadece beş üye devlet bulunduğu[24] belirtilmiştir. Sözü geçen kararda vicdani retçilerin durumunun ülkeden ülkeye değiştiği ve mevcut durumun vicdani ret hakkını tanıyan ülkelerde henüz tatmin edici bir aşamaya gelmediğine değinilmiş ve hakkı tanımayan ülkeler vicdani ret hakkını tanımaya ve alternatif hizmet düzenlemesi yapmaya davet edilmiştir. Parlamenterler Asamblesi ayrıca Bakanlar Komitesi’ne vicdani ret hakkının, bir ek protokol ile Sözleşme’de düzenlenmesi yönünde tavsiyede bulunmuştur (23 Mayıs 2001 tarihli Recommendation 1518, 2001). Ancak bazı yazarlara göre Sözleşme’de böyle bir düzenleme yapılması yakın gelecekte mümkün gözükmemektedir. Nitekim “vicdani ret hakkını tanımış olan üye devletlerde dahi bu alanda tek tip bir uygulama söz konusu değildir çünkü üye devletlerin jeopolitik konumları, siyasal, kültürel ve askeri gelenekleri birbirinden farklıdır” (Nal, 2010:261). Öktem’in de belirttiği gibi “Yoğun iç ve dış güvenlik sorunları yaşayan devletlerle yüzyılı aşkın süredir silahlı çatışmaya girmemiş ve ülkesel ihtilaflarla karşılaşmamış devletlerin vicdani ret konusunda benzer tavrı göstermeleri de beklenemez.” (Öktem, 2002: 401). Türkiye’de vicdani ret hakkının henüz tanınmamasının sebepleri aşağıda tartışılacak olmakla beraber özellikle Türkiye sınırlarında çatışmalar yaşanması ve iç savaş yaşanan ülkelerle sınır komşusu olunması gibi coğrafi etkenler de askerlik kurumuna bakış açısının belirlenmesinde etkin rol oynamaktadır.

Söz konusu kararlar hukuki yönü itibariyle bağlayıcı nitelikte olmasalar da “yetkili organlar tarafından yapılmış yorumlar olarak kabul edilebileceğinden ulusal otoriteler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (bundan sonra “Mahkeme” olarak anılacaktır) tarafından görmezden gelinemez” (Nal, 2010:261). Buraya kadar yapılan açıklamalardan da çıkarılabileceği üzere Sözleşme’de vicdani ret hakkına ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır ancak vicdani ret hakkının kişinin vicdanına göre hareket etme eylemi üzerinde doğurduğu sonuçlar bakımından Sözleşme’de dolaylı bir şekilde korunduğu savunulabilir (Nal, 2010:261).  

Mahkeme 7 Temmuz 2011 tarihli Bayatyan/Ermenistan kararına kadar vicdani redde ilişkin olaylarda Sözleşme’nin 9.maddesi üzerinden inceleme yapmamıştır ancak söz konusu karar Mahkeme’nin vicdani redde ilişkin yaptığı değerlendirmeler bakımından bir ilk niteliğindedir. Bayatyan/Ermenistan kararı hakkında açıklamalara geçmeden önce Mahkeme’nin vicdani redde ilişkin önüne gelen önceki davalardaki tavrını incelemek vicdani ret hakkının Avrupa hukukundaki gelişim sürecinin izlenebilmesi bakımından faydalı olacaktır.

Komisyon, 12 Aralık 1966 tarihli Grandrath/Almanya davasına ilişkin raporunda Yehova Şahidi olan bir kişinin askerlik hizmeti ve kamu hizmetinden muaf tutulmamasının, her Sözleşmeci devletin vicdani ret hakkını tanıma ve tanımama konusunda karar verme özgürlüğüne sahip olduğu gerekçesiyle, mevcut davada Sözleşme’nin ihlaline sebep olmadığına karar vermiştir. Komisyon, söz konusu kararına gerekçe olarak Sözleşme’nin kölelik ve zorla çalıştırma yasağına ilişkin 4.maddesini göstermiştir. Anılan maddenin 3.fıkrasında “zorla çalıştırma ya da zorunlu çalışma” sayılamayacak haller arasında “(b) Askeri nitelikli herhangi bir hizmet veya vicdani reddin meşru sayıldığı ülkelerde, vicdani reddi seçen kişilere zorunlu askerlik hizmeti yerine gördürülebilecek başka bir hizmet…” ibaresine yer verilmiştir. Komisyon, söz konusu maddeden yola çıkarak üye devletlerin vicdani ret hakkını tanımama ve tanımaları halinde ikame hizmet öngörme özgürlüğü olduğu yönünde karar vermiştir.

Mahkeme, 6 Nisan 2000 tarihli Thlimmenos/Yunanistan kararında ise Yehova Şahidi olan başvuranın, askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddetme suçundan hapis cezası çekmiş olmasına rağmen yeminli mali müşavirlik mesleğinden men edilmesinin, orantısız olduğunu belirterek; Sözleşme’nin düşünce, din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin 9.maddesiyle ilişkili olarak ayrımcılık yasağını düzenleyen 14.maddenin ihlal edildiğine karar vermiştir.

Mahkeme’nin 24 Ocak 2006 sayılı Ülke/Türkiye kararı ise hem Türkiye açısından hem de vicdani ret hakkının Sözleşme’de, sonuçları itibariyle koruma bulması bakımından önem taşımaktadır. Karara konu olayda başvurucu, barış yanlısı inançlarını gerekçe göstererek zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmeyi ve askerlik hizmetini ifa etmesi emredilen yere getirildiğinde ise askeri üniforma giymeyi reddetmiştir. Eylemleri dolayısıyla hapis cezasına çarptırılan başvurucu, cezasını çekerek hizmetin ifa edilmesi gereken yere her getirildiğinde askeri üniforma giymeyi reddetmiş ve tekrar cezaevine cezasının infaz edilmesi için götürülmüştür. Böylece başvurucu askeri üniformayı giymeyi reddettiği için toplamda sekiz kere mahkûm edilmiştir. Mahkeme, felsefi düşüncelerinden dolayı, askeri üniformayı giymeyi reddetmesi üzerine birbirini takip eden mahkumiyetlerinin ve devamlı cezai kovuşturmaya tabi tutulma tehlikesinin başvurucu için onur kırıcı ve küçültücü bir durum meydana getirdiğini değerlendirmiştir. Mahkeme, Türk hukukunda vicdani ret gerekçe göstererek askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddedenlere karşı uygulanacak bir düzenleme bulunmadığını ve söz konusu durumun başvurucunun askerlik hizmetini yerine getirmeyi ısrarla reddetmesi durumunda, hayatının sonuna kadar art arda hapis cezalarına çarptırılma riski ile karşı karşıya kalmasına sebep olacağını belirtmiştir. Söz konusu alandaki yaptırımların Askeri Ceza Kanunu’nun üstlerinin emrine karşı gelen kişilere uygulanan müeyyideler olduğu da Mahkeme tarafından not edilmiştir. Diğer bir ifadeyle başvurucu, kendisine uygulanan mevzuatın durumuna uygun olmaması yüzünden sonu gelmeyen kovuşturma ve mahkumiyetlere konu olmuş ve olmaya devam etme tehlikesi altındadır. Başvuran bu sürecin sonunda firar etmiş olduğundan dolayı da gizlenerek yaşamakta, resmi bir evlilik ilişkisi kuramamakta ve hatta çocuğuna karşı tanıma başvurusu yapamamaktadır. Söz konusu durumu “medeni ölüm” diye tabir eden Mahkeme, Türkiye’ye karşı Sözleşme’nin 3.maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

7 Temmuz 2021 tarihli Bayatyan/Ermenistan kararı vicdani ret hakkı açısından büyük önem arz etmektedir. Karara konu olayda Yehova Şahidi olan başvurucu, askerlik hizmetini dini sebeplerle yerine getirmeyi reddetmiş ancak alternatif bir hizmeti yerine getirebileceğini ilgili devlet otoritelerine beyan etmiştir. Ermenistan’da alternatif hizmete ilişkin bir düzenleme olmamasından dolayı başvurucu hakkında askerlik yoklamasından kaçmaktan hapis cezasına hükmedilmiştir. Başvuran; Sözleşme’nin 9.maddesi kapsamında düşünce, din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmiş ve 9.maddenin, güncel koşullara uygun olarak ve Avrupa Konseyi ülkelerinin çoğunun vicdani ret hakkını kabul etmiş olduğu gerçeği dikkate alınarak yorumlanması gerektiğini savunmuştur.  Mahkeme, davaya konu olay hakkında incelemesini yaparken Komite tarafından 9.maddenin vicdani ret hakkını kapsamayacak şekilde dar yorumlanmasını söz konusu dönemdeki fikirlerin bir yansıması olarak kabul etmiştir. Sözleşme’deki haklar yorumlanırken “yaşayan araç doktrini (living instrument doctrine)”nin dikkate alınması ve sözleşmedeki hakların da zaman içerisinde değişen şartlara uygun olarak Sözleşme’nin korumasından yararlanması gerektiği Mahkeme tarafından değerlendirilmiştir. Buna göre, her ne kadar 9.maddede vicdani ret hakkına açıkça bir atıfta bulunulmasa da, Mahkeme, “askerlik hizmeti karşıtlığının, orduda hizmet verme yükümlülüğü ile kişinin vicdanı veya derin ve samimi dini veya diğer tür inançları arasında ciddi ve üstesinden gelinemez bir çatışma ile gerekçelendirildiği durumlarda, 9.maddenin güvencelerinin uygulanmasını gerektirecek şekilde yeterince ikna edici, ciddi, tutarlı ve önemli bir kanaat veya inanç teşkil ettiğini” değerlendirmiştir.[25] Mahkeme ayrıca mevcut davada, başvuran hakkında devlet otoritelerince verilen kararın, Ermenistan’ın alternatif hizmetle ilgili gerekli düzenlemeleri yapmayı taahhüt ettiği bir tarihte verilmiş olması nedeniyle, yukarıda bahsedilen açıklamaların da ışığında, Sözleşme’nin 9.maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

a.     Avrupa Ülkelerinden Askerlik Hizmetine İlişkin Düzenlemelere Dair Örnekler

Avrupa ülkelerinin bir kısmında zorunlu askerlik düzenlemeleri devam etmekteyken bir kısmında profesyonel ordu düzenlemelerine geçilmiş ya da zorunlu askerlik yanında alternatif hizmet düzenlemeleri getirilmiştir. İngiltere, İrlanda ve Lüksemburg’ta zorunlu askerlik hizmetini yerine getirme zorunluluğu, savaş dönemleri hariç olmak üzere, bulunmamaktadır. Belçika’da 1992 yılında, Hollanda’da ise 1996 yılında zorunlu askerlik uygulamasına son verilmiştir.

Fransa’da da 2001 yılında zorunlu askerlik kaldırılmış ancak hali hazırda geri getirilmesi yönünde çalışmalar bulunmaktadır. Fransa’da zorunlu askerlik düzenlemesinin geri getirilmesine yönelik hazırlanan ön rapora göre 16 yaşından itibaren en az bir aylık zorunlu askerlik düzenlemesi getirilmesi planlanmaktadır.

Almanya, Danimarka, Avusturya, Gürcistan Estonya, Finlandiya, İsviçre, Norveç ve Yunanistan’da da zorunlu askerlik uygulaması devam etmekte ancak vicdani retçiler için alternatif hizmet düzenlemeleri de bulunmaktadır.

Avrupa Birliği’ne aday ve Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler içerisinde vicdani ret hakkını tanımadan zorunlu askerlik uygulamasını devam ettiren tek ülke Türkiye’dir.

Türkiye’de Vicdani Ret

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 72.maddesine göre;

“Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.”

İlgili Anayasa maddesinde “askerlik hizmeti” değil, daha geniş anlamda “vatan hizmeti” kavramı kullanılmış ve bu hizmetin Silahlı kuvvetlerde ya da kamu kesiminde yerine getirileceğinin kanunlarla düzenleneceği belirtilmiştir. Yine aynı şekilde vatan hizmetinin yerine getiriliş şekli ve yerine getirilmiş sayılacağı haller de kanunla düzenlenecektir. Ancak Anayasa’nın 72.maddesinde açıkça “vatan hizmeti” ibaresinin kullanılmasına ve askerlik yükümlülüğünden bahsedilmemiş olmasına rağmen, Anayasa’nın “milletvekili seçilme yeterliliği” başlığını taşıyan 76.maddesinde, milletvekili seçilebilme şartı olarak askerlik yükümlülüğünün yerine getirilmesi şartı aranması Eminağaoğlu’nun belirttiği ve Nal’ın da katıldığı gibi Anayasa’nın kendi kendisiyle çelişmesi anlamına gelmektedir (Eminağaoğlu 2005; Nal, 2010:266).

Anayasa’nın 72.maddesinde vatan hizmetinin yerine getiriliş şekline ilişkin düzenlemeleri kanunların yapacağı belirtilmiştir. Nitekim 1111 Sayılı Askerlik Kanunu’nun birinci maddesinde askerlik hizmeti, Türk vatandaşı olan her erkek için zorunlu kılınmıştır. Bu durumda vicdani redde ilişkin yasal düzenlemeler getirilmesi Anayasa’ya aykırı olmamakla beraber Anayasa’da vatan hizmetinin ne şekilde yerine getirileceğinin kanunlarla düzenleneceği belirtildiğinden söz konusu düzenlemeyi yapan kanuna, yani Askerlik Kanunu’na, aykırı olacaktır. Bu durumda böyle bir düzenleme getirilmesi halinde asıl üzerinde değişiklik yapılması gereken madde Askerlik Kanunu’nun ilgili maddesi olacaktır (Sevinç, s. 306).

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 318.maddesinde “halkı askerlikten soğutma suçu” düzenlenmiş olup maddenin değişiklikten önceki hali şu şekildeydi:

“(1) Halkı, askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte, teşvik veya telkinde bulunanlara veya propaganda yapanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil basın ve yayın yolu ile işlenirse ceza yarısı oranında artırılır.”

Söz konusu maddede geçen “propaganda yapma” kavramı çok geniş ve belirsiz bir kapsama sahip olup, bu haliyle suç, tek başına vicdani ret açıklamalarını cezalandırmaya elverişliydi (Serim, 2021:145). Bu yönüyle madde Anayasa’nın düşünce ve kanaat özgürlüğünü düzenleyen 25.maddesi ve düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünü düzenleyen 26.maddesi ile açıkça çelişmekteydi (Nal, 2010:267). Çünkü bu düzenleme sonucunda, askerliğe aykırı her türlü düşünce açıklaması propaganda kabul edilebilecek ve vicdani ret açıklaması tek başına yaptırım sebebi olabilecekti. Söz konusu madde aynı zamanda Sözleşme’nin ifade özgürlüğünü koruyan 10.maddesi ile de çelişmekteydi. Çünkü bildiğimiz gibi ifade özgürlüğü hakkının korumasından sadece toplum tarafından zararsız görülen düşünceler değil kırıcı, rahatsız edici ya da şoke edici görülen düşünceler de yararlanmaktadır.

2013 yılında yapılan son değişiklik sonrası söz konusu madde şu şekli almıştır:

“(1) Askerlik hizmetini yapanları firara sevk edecek veya askerlik hizmetine katılacak olanları bu hizmeti yapmaktan vazgeçirecek şekilde teşvik veya telkinde bulunanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2)  Fiil, basın ve yayın yolu ile işlenirse ceza yarısı oranında artırılır.”

Değişiklik sonucunda artık tek başına vicdani ret açıklaması cezalandırılamamaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun “askerleri itaatsizliğe teşvik” başlıklı 319.maddesinde ise şu şekildedir:

“(1) Askerleri veya askerî idareye bağlı olarak görev yapan diğer kişileri kanunlara karşı itaatsizliğe veya yeminlerini bozmaya veya askerî disiplini veya askerlik hizmetine ilişkin görevlerini ihlale yönelten ve tahrik edenler ile kanunlara, yeminlere veya disiplin veya diğer görevlere aykırı hareketleri askerler önünde öven veya iyi gördüğünü söyleyen kimselere, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, aleni olarak işlenmişse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Fiil, savaş zamanında işlenmiş ise ceza bir katı oranında artırılır.”

1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun “itaatsizlikte ısrar edenlerin cezası” başlıklı 87.maddesi de şu şekildedir:

“(1) Hizmete ilişkin emri hiç yapmayan asker kişiler bir aydan bir seneye kadar, emrin yerine getirilmesini söz veya fiili ile açıkça reddeden veya emir tekrar edildiği halde emri yerine getirmeyenler, üç aydan iki seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.

(2) Yukarıki fıkrada yazılı suçlar seferberlikte yapılırsa beş ve düşman karşısında yapılırsa on seneye kadar ağır hapis cezası hükmolunur.”

Türkiye’de vicdani redde ilişkin doğrudan bir düzenleme bulunmamakla birlikte Bakanlar Kurulu’nun 1993 yılında yayımlanan 93/4613 sayılı “birden fazla tabiiyetli vatandaşların askeri yükümlülüklerini yerine getirmiş sayılmalarına ilişkin” kararında[26] “Bulundukları ülke mevzuatı gereği ihtiyaç fazlası oldukları veya inançları nedeniyle askerlik yapmak istemediklerinden sivil kurum ve kuruluşlarda hizmet yapmak suretiyle askerlik hizmetini tamamlayanlar da bu durumlarını belgelemek kaydıyla askerlik yükümlülüğünü yerine getirmiş sayılırlar.” ibaresine yer verilerek bir bakıma vicdani ret hakkının çifte vatandaşlar açısından kabul edildiği savunması da getirilebilir (Sevinç, s.305-306).

Türkiye’de vicdani ret hakkının tanınmamasının sebeplerini sadece hukuki açıdan değerlendirmek, askerlik hizmetinin Türkiye’deki sosyolojik ve tarihsel önemi düşünüldüğünde yetersiz olacaktır. Askerlik hizmetinin kamuoyu nezdindeki önemi dikkate alınmadan vicdani ret hakkına ilişkin yapılan değerlendirme gerçeklikten uzak kalacak, kâğıt üzerindeki bir tartışma olmaktan öteye gidemeyecektir. Türkiye’de askerliğe bakış açısının ortaya konmasında; erkek çocuklara aileler ve toplum tarafından erken yaşta biçilen cinsiyet rolleri, kökenlerini tarihten alan “ordu millet” kavramı, “En büyük asker bizim asker!” ve benzeri deyimler, genç erkeklerin askerlik görevine merasimlerle gönderilmesi dikkate alınması gereken unsurlardır. “Askerlik hizmetinin yerine getirileceği mekan “peygamber ocağı” biçiminde adlandırılmakta, gerek mekan gerekse hizmetin kendisi kutsallaştırılmakta, Türkiye’nin birçok yerinde hala askere gitmeyene “kız verilmemesi” gibi gelenekler” devam etmektedir (Bozatay, s.155-156). Peki asker doğmayan Türkler yok mudur? Bu soruya kamuoyunun cevabı nasıl olacaktır?

Türkiye’de orduya her zaman önem verilmiş, ordu “ordu millet” kavramının da çerçevesi içinde güvenlik ve savunma ihtiyacının ötesinde milletin varlık nedeni olarak görülmüştür. Zaman zaman yapılan anketler ve kamuoyu yoklamalarında da çoğu kez ordunun “en güvenilir kurum” olduğu yönünde çıkan sonuçlar da askerlik hizmetine karşı toplumsal bakış açıyı gözler önüne sermektedir (Bozatay, s.157). “Öztürk’e göre ise bu tutumun altında, toplumda yer edinen ordunun milletin zararına olabilecek hiçbir harekette bulunmayacağı inancı yatmaktadır.[27] “[A]skerlik yapmayan kişinin ailesine ve yurduna faydalı olamayacağı öğütlenen bir ortamda”[28], vicdani ret gerekçe göstererek askerlik hizmeti yapmayı reddeden kişiler hakkında olumlu bir profil oluşmayacaktır. İstanbul Bilgi Üniversitesi AB Enstitüsü ve Konda Tarafından yapılan bir araştırma sonucunda da görüşülen 2.775 kişiden %73,5’i, “Türkler asker millettir” görüşüne katılmıştır. Yine aynı araştırmaya göre, görüşülenlerin %81’inin Türkiye’de vicdani red hakkından yana olmadığını da göstermiştir.[29]

Türk toplumunun, tarihi de dikkate alındığında, Orta Asya yaşam koşullarının dayattığı savaşçı olma gerekliliğinin bir göstergesi olarak asker bir toplum olduğu ileri sürülebilir.[30] Bozatay’ın da ifade ettiği gibi “Askeri örgütlenme becerisi, göçebe kökene sahip bir toplum için hayatta kalma ve coğrafyaya siyasal açıdan tutunarak otorite kurma istediğini yansıtmaktadır.” (Bozatay, s.160). Türklerin tarihsel süreçte ordu oldukları tezinin gerçeği yansıtmadığı, ordu millet kavramının, Cumhuriyet sonrasında her vatandaşın askerlikle yükümlü tutulması sonucunda mümkün olduğu yönünde bir görüş de bulunmaktadır (Bogün, 2007:69-70). Yine toplum gözünde askerlik hizmetinin önemi ve kutsallığı, Türkiye’nin askeri darbeler geçirmiş bir ülke olması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli rol almış olan asker nitelikli kişilerin varlığından bağımsız düşünülemez.

Serim’e göre, “‘Her Türk asker doğar’ miti artık vadesini tamamlamış bir inanıştır ve kimse, asker doğmuş olmaya zorlanamaz.”. Serim, yazısında askerlik yapma arzusu bulunan her vatandaşın, tıpkı bir avukat veya doktor gibi bir meslek çeşidi olarak askerlik yapabileceğini; asker doğmadığına inanan kişilerin zorla orduya alınmasında toplumun, devletin ve ordunun da hiçbir faydası bulunmadığını belirtmektedir (Serim, 2021:160).

Sonuç

Vicdani ret hakkı Türkiye için hala tartışılan bir konu olmakla beraber, diğer Avrupa ülkelerinde artık temel bir insan hakkı olarak tanınmıştır. Ülkelerin vicdani rette temel kabul ettiği sebepler yerel düzenlemelerle değişiklik göstermekle beraber vicdani ret hakkını gerekçe göstererek askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddeden kişiler, silahlı askeri hizmet yerine alternatif kamu hizmeti gerçekleştirerek ülkelerine karşı olan sorumluluklarını yerine getirmektedirler. Vicdani ret hakkı, uluslararası sözleşmelerde henüz açıkça kendine bir yer edinmese de insan hakları alanında yaşanan gelişmeler artık vicdani ret hakkının da düşünce, din ve vicdan özgürlüğü kapsamında korunmakta olduğunu göstermektedir. Birçok uluslararası insan hakları sözleşmesinde koruma altına alınan “düşünce özgürlüğü” ve “din ve vicdan özgürlüğü” kavramları da dünyada yaşanan gelişmeler ve hızla değişen koşullar sonucunda kapsamı genişlemiş kavramlardır. Söz konusu haklara ilişkin güvencelerin daraltılmasının ve gelişmelere ayak uyduramayarak kişilerin haklarının ihlal edilmesinin önüne geçilmelidir. Tüm bunların yanında askerlik hizmetinin Türk toplumunun gözündeki tarihi ve kültürel önemi de unutulmamalı, askerlik görevini yerine getirmek isteyen insanların tercihleri de göz önünde tutulmalıdır. Ancak vicdani, dini, ahlaki ve benzeri sebepler göstererek silahlı askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddeden kişiler de düşünce, din ve vicdan özgürlükleri resmen yok sayılarak silah tutmaya, başka bir deyişle vicdanına veya dinine aykırı hareket etmeye zorlanmamalı, gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasıyla bu kişilere alternatif kamu hizmeti yerine getirerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 72.maddesinde düzenlenen vatan hizmetini gerçekleştirme imkânı sunulmalıdır. Böylece askerlik hizmetinin yerine getirilmesindeki kamusal yarar ve bireyin düşünce, din ve vicdan özgürlüğü hakkını kullanması arasında makul bir denge kurulabilecek ve bireyler ülkelerine faydalı olabilecektir. Yine toplumun düşünsel altyapısına yerleşmiş olan “askerlik hizmetini yerine getirmeyen kişinin topluma faydalı olamayacağı”, erkek çocuklara biçilen cinsiyet rollerinin tek yönlülüğü, asker doğmayan Türk olamayacağı yönünde düşünceler ve askerlik yapmamış kişilerin “korkak” ve benzeri sıfatlarla nitelendirilmesi, ailenin ve toplumun sunacağı doğru eğitim ile önüne geçilmesi ve olumlu yönde değiştirilmesi gereken düşüncelerdir.


[1] SERİM, 2021

[2] TOK, Hıdır. (2009). Bir Eylem ve Toplumsal Hareket Yöntemi Olarak Anti Militarizm ve Vicdani Red, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, s. 87.

[3] MAJOR, 1992: 351

[4] EREN A. (2006), “Türk Hukukunda Vicdani Red”, Ankara Üniversitesi Siyasa Bilgiler Fakültesi Dergisi, C. 61, S. 3, s. 104.

[5] SPECK, Andres. (2006). “Dünyada Çağdaş Red ve Red Hareketlerinin Ana Hatları: Savaş Karşıtı Uluslararası

Hareket İçinde Red”, Birikim Dergisi, S. 207, s. 42

[6] BRÖCKLING, 2008, ss.27, 398-399; BOZATAY 2011: 154

[7] ZNET’ten Türkçe’ye çeviren B. çetinay (www.ozgurradyo.com— 22.4.2003).

[8] https://www.gesetze-im-internet.de/gg/BJNR000010949.html

[9] ANAYURT, 2007: 149-183

[10] TOKER Nilgün, “Vicdani Red, Sivil İtaatsizlik ve Antimilitarizm: İtaat Etmeme ve Direnme” içinde Çarklardaki Kum: Vicdani Red Düşünsel Kaynaklar ve Deneyimler, İletişim Yay., İstanbul, 2008, s. 82.

[11] MOSKOS – CHAMBERS II, s. 5.; SERİM, s. 125

[12] SEVİNÇ Murat, “Türkiye ’de ve Batı Demokrasilerinde Vicdani Ret, Zorunlu Askerlik ve Kamu Hizmeti Seçeneği”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C. 1, S. 61, 2006, s. 316

[13] SCHNEIDER Friedhelm (Çev. Mayıs İnan ARU), “Vicdani Red Hakkında Avrupa Standartları ve Alternatif Hizmet” içinde Çarklardaki Kum: Vicdani Ret DüşünselKaynaklar ve Deneyimler, İletişim Yay., İstanbul, 2008, s. 267, 270 ve 271; SERİM 2021, 125

[14] MOSKOS – CHAMBERS II, s. 5; SERİM, s. 126.

[15] SEVGİLİ Ebru, Sosyolojik Kuramda Yapı-Fail Sorunu ve Vicdani Ret, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2015, s. 45.

[16] ASLAN, Orhan. (2008). Sivil İtaatsizlik Bağlamında Vicdani Ret Türkiye Örneği, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul., s.49-50

[17] SEMİZ Yasemin: Türk Hukukunda ve Karşılaştırmalı Hukukta Vicdani Ret, Seçkin Yay., Ankara, 2010, s.33

[18] GÖKTÜRK Gülay, “Vicdani Redde Hayır!”, Bugün Gazetesi, 2006.

[19] Demir, Hande Seher (2011). “Vicdani Ret Hakkı”. Ankara Barosu Dergisi.

[20] Commission on Human Rights resolution 1993/84, “Conscientious objection to military service” https://www.ohchr.org/Documents/Issues/RuleOfLaw/ConscientiousObjection/E-CN_4-RES-1993-84.pdf

[21] General Comment No. 22, The Right to Freedom of Thought, Conscience and Religion, 1993: § 11

[22] Uchetov v. Turkmenistan, No. 2226/2012

[23] CIVIL AND POLITICAL RIGHTS, INCLUDING THE QUESTION OF CONSCIENTIOUS OBJECTION TO MILITARY SERVICE, 2004, p.39

[24] Bugün itibariyle sadece Türkiye vicdani ret hakkını tanımamaktadır.

[25] https://www.echr.coe.int/Documents/FS_Conscientious_objection_ENG.pdf

[26] Resmi gazete, 25.07.1993 – 21648

[27] Öztürk, 2006, s.171,177

[28] Özgen, 2006, s. 75

[29]  (İstanbul Bilgi Üniversitesi AB Enstitüsü ve Konda, “Türkiye’de Silahlı Kuvvetler ve Toplum: Anket Sonuçları”, TÜBİTAK Araştırma Projesi, İstanbul, 25 Kasım 2011, (Erişim)

http://eu.bilgi.edu.tr/images/picrutes/baskilacakversiyon.pdf ,

[30] Bozatay, s.160

Kaynakça

Anayurt, Ö. (2007). Avrupa’da Vicdani Ret Sorunu: İstemden Normatif Düzleme, Mülkiye Dergisi, C. 31, S. 254, s.164-168.

Application No. 9078/06, Tarhan v. Turkey, 17 July 2012, ECtHR.

Application No23459/03, Bayatyan v. Armenia, 7 July 2011, ECtHR.

Application No. 34369/97, Thlimmenos v. Greece, 6 April 2000, ECtHR.

Application No. 39437/98, Ülke v. Turkey, 24 January 2006, ECtHR.

Application No. 42730/05, Savda v. Turkey, 12 June 2012, ECtHR.

Aslan, O. (2008). Sivil İtaatsizlik Bağlamında Vicdani Ret Türkiye Örneği, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Avrupa İnsan Hakları Komisyonu Raporu, Grandrath/Almanya, 12 Aralık 1966

Bozatay, Ş. A. (2011). Türkiye’de Vicdani Ret Tartışmalarının Toplumsal ve Hukuki Boyutları. Çankırı Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi1(1), 151-172.

Bröckling, U. (2008). Disiplin Askeri İtaat Üretiminin Sosyolojisi ve Tarihi, Çev. Veysel Atayman, Ayrıntı Yay., İstanbul.

CIVIL AND POLITICAL RIGHTS, INCLUDING THE QUESTION OF CONSCIENTIOUS OBJECTION TO MILITARY SERVICE, 2004

Communication no. 2226/2012Uchetov v. Turkmenistan, 15 July 2016,

Çınar, Ö. H. (2007). Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Vicdani Ret. Türkiye Barolar

Birliği Dergisi, (72), 94-109.

Demir, H.S. (2011). Vicdani Ret Hakkı. Ankara Barosu Dergisi.

Doğan, B. (2018). Vicdani Red ve Türkiye Açısından Uygulanabilirliği. Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 1(2), 93-120.

Eren, A. (2006). Türk Hukukunda Vicdani Red. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi61(3), 103-130.

General Comment No. 22, The Right to Freedom of Thought, Conscience and Religion, 1993

Göktürk, G. (2006). Vicdani Redde Hayır!, Bugün Gazetesi.

Gürcan, E. C. (2007). ZORUNLU ASKERLİK HİZMETİ KARŞISINDA VİCDANİ RET: BİR İNSAN HAKKI MI?. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi62(01), 89-111.

Major, M.F. (1992). Conscientious Objection and International Law: A Human Right?, Case Western Reserve Journal of International Law, Vol. 24.

Mızrak, D. (2008). Zorunlu Askerlik Hizmetine Karşı Vicdani Ret, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, s. 5.

Moskos C.C. – Chambers II John Whiteclay. (1993). “The Secularization of Conscience”, in The New Conscientious Objection From Sacred to Secular Resistance, Oxford University Press, s. 3-20.

Nal, S. (2010). Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türk Hukukunda Vicdani Ret. Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (13), 253-274.

Özgen, C. (2006). Türkiye’de Zorunlu Askerlik ve Profesyonel Ordu, Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

Öztürk, O.M. (2006). Ordu ve Politika, Fark Yay., Ankara.

Recommendation 1518 (2001), “Exercise of the right of conscientious objection to military service in Council of Europe member states”, Council of Europe Parliamentary Assembly

Resolution No. 1993/84, “Conscientious Objection to Military Service”, Commission on Human Rights, OFFICE OF THE HIGH COMMISSIONER FOR HUMAN RIGHTS, 1993

Schneider F. (2008) Vicdani Red Hakkında Avrupa Standartları ve Alternatif Hizmet (Çev. Mayıs İnan ARU) içinde Çarklardaki Kum: Vicdani Ret Düşünsel Kaynaklar ve Deneyimler, İletişim Yay., İstanbul, s. 267-272.

Semiz, Y. (2010) Türk Hukukunda ve Karşılaştırmalı Hukukta Vicdani Ret, Seçkin Yay., Ankara.

Serim, G. (2021). Vicdani Ret ve Halkı Askerlikten Soğutma Suçu. Ankara Barosu Dergisi79(2), 117-170.

Sevgili, E. (2015). Sosyolojik Kuramda Yapı-Fail Sorunu ve Vicdani Ret, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

Sevinç, M. (2006). Türkiye’de ve Batı Demokrasilerinde, Vicdani Ret, Zorunlu Askerlik ve Kamu Hizmeti Seçeneği. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi61(1), 297-322.

Speck, A. (2007) Dünyada Çağdaş Red ve Red Hareketlerinin Ana Hatları: Savaş Karşıtı Uluslararası Hareket İçinde Red, Birikim Dergisi, S. 207.

Tok, H. (2009). Bir Eylem ve Toplumsal Hareket Yöntemi Olarak Anti Militarizm ve Vicdani Ret. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Toker, N. (2008). Vicdani red, sivil itaatsizlik ve antimilitarizm: İtaat etmeme ve direnme. Çarklardaki Kum: Vicdani Red. Düşünsel Kaynaklar ve Deneyimler içinde. Der. Özgür Heval Çınar & Coşkun Üsterci, İletişim Yayınları, 79-94.


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

93

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.