Erdem Ahlakı, Hazcı Ahlak ve Bunların Hukuki Boyutu

Kant’ın erdem ahlakıyla Bentham’ın hazcı ahlakını benimsemekle davranışlarımızın hukuki sonuçları somut olayda nasıl değişir?4 min


64

Kant’ın Ahlak Felsefesi ve Hukuk Felsefesi

Kant’a göre insanlar davranışlarını sergilerken özgürdür. Ayrıca saf akıl ve onun verdiği özgürlük, ahlakın temel dayanağıdır. Tanrı ya da ölümsüzlük ahlakın temelleri değildir. Bu sebepten iyi ve kötü kavramlarını “özgürlük kategorileri” olarak sınıflandırmıştır. Evrensel ahlak yasası bazı koşullarda meydana getirilebilmektedir. Bu koşullardan en önemlisi özgür bir insan olmaktır. Bunun ardından insan, ahlak yasasını tasarlar ve uygulamaya koyar. Özgür iradeyle, sorgulamadan yapılmış hiçbir hareket ahlaki değildir. En yüksek iyiye mutluluk demek bir hatadır. Mutluluğa sürükleyen güdü hayvanlar için de geçerlidir.

Kant’ın felsefesinde olan heteronomi ve otonomi kavramlarına bu kapsamda değinmek gerekir. Heteronomi, kişinin uyduğu yasaların kendi iradesini de baz alarak meşruluk kazanmaması haliyken; otonomide, insan kendi belirleyebildiği yasalar çerçevesinde yaşar. Bu sebepten otonomi ahlak için kaçınılmaz bir koşuldur. Bu bağlamda doğada her şeyin bir nedeni olduğu göz önüne alındığında; insan iradesiyle ahlaklı olanı sergilemedikçe özgür değildir. Çünkü her davranışın bir nedence kuşatıldığı bir gerçektir. Başka bir deyişle ahlak özgürlüğün en önemli unsurlarından biridir.

Ahlak yasası bir doğa yasası değildir, ödev ahlakının bir neticesidir. Ödev de bireylerin bizzat üstlendikleri, sorumluluk sahibi olması durumu olarak tanımlanabilir. Ayrıca, görev ve ödev karıştırılmamalıdır. Görevi yerine getirirken devletin ya da bir başkasının iradesi de rol oynarken, ödevde bireyin iradesi dünyaya yansır. Akılla koyulan kurallar ahlaklı olmayı temin edebilir. Mutluluk ve haz ise bu yasaları somutluğa büründüremez. Ahlak olması gerekene varmayı sağlar, bu da ödev ahlakıyla olur. Kant, ahlak felsefesini 4 temel unsurla bağdaştırmıştır: İyi İstenç, Ödev, Ahlak Yasası, Özgürlük.[1]

Jeremy Bentham’ın Ahlak Felsefesi ve Hukuk Felsefesi

Ona göre ahlak dine dayalı olmamalıdır. Ahlak, dünyevi bir gerçektir. Bu kabulün sebebi ahlak, hukuk ve siyaset alanlarında ilkesel ve kalıcı değişiklikleri hayata geçirmektir. Bentham; insanın ihtiyaçlarını, toplumsal ilişkilerini, fiillerini referans alarak insan için en iyi neyin olduğunu sorusunu değerlendirmiştir. Bu sorunun cevabını ise fayda olarak tanımlamış ve fayda ilkesi üzerine odaklanmıştır. İnsan olmayı deneyimleyen bir insanın bu deneyimi onu en önemli olana, mutluluğa götürmektedir. İnsan hazza yönelen ve acıdan kaçan bir doğaya sahiptir. İnsanın neden bu ilkeyle hareket ettiğini şu şekilde açıklar: İnsan en çok miktarda elde edebileceği durumu ister, çünkü insanın aradığı şey Tanrı değildir, doğadır. Doğanın davranışlarının kaynağı fizik yasaları olduğu gibi insanın davranışlarını yönlendiren iki kaynak ise haz ve acıdır. Bu iki unsur insanı her zaman hakimiyeti altına alır. Onlardan ne kadar yolumuzu ayırmaya çalışsak da onların hükümdarlığının kaçınılmaz olduğu anlaşılacaktır.

Bentham’ın çağındaki hukuk örf ve adetler, gelenekler ve geçmişteki hâkim kararlarının birikimlerinden oluşmaktadır. Bazı düşünürlere göre bu hukuk sistemi mükemmeldir, sistematik hale gelmelidir ve doğal hukuk ilkeleriyle de bütünleştirilmelidir. Bentham, bu bakış açısını oldukça eleştirmiştir. Bunun sebebi Hristiyanlığın getirdiği felsefeyle hukukun yorumlanmasıdır. Bentham’ın eleştirdiği hukukçulara göre ahlaki niteliğe sahip kanunlar ancak kanun sıfatını taşır. Bentham ise hukuk ve ahlakın ayrılması gerektiğini savunmaktadır. Bu yüzden bu görüşe katılmaz. Ona göre ahlak hukuki ilkeleri belirlerken bir önyargı yaratır. Ahlakın hukuk normlarını belirlerken dikkate alınması büyük tehlike içerir. Çünkü bu hukukun otoritesini oluşturan normların belirlenmesine ve hukukun tabi olduğu bilimsel analizin yerine getirilmesine engel olur. Ahlaka bu konuda öncelik verilirse, hukuk ve devletin otoritesi güçsüz temellere bağlanacaktır. Bu sebepten herkes kendi hukukunun doğru olduğunu iddia edebilecektir.[2]

Bazı Hukuki Olaylar ve Ahlak Felsefelerine Göre Yorumlanışı

Taliban askerlerine karşı savaş veren beş ABD’li askerin hikayesi bu bakış açısına güzel bir örnektir. ABD’li askerler Taliban güçleriyle savaşmak için istihbarat toplamaya gider. Gittiklerinde birkaç tane çobanla karşılaşırlar. Bunlardan gerekli bilgiyi alırlar ve sonrasında onları yanlarında götüremeyecekleri için, onları öldürüp öldürmeyecekleri hakkında tereddüt yaşarlar. Öldürülmeleri gerektiğini ikisi savunurken üçü karşı oy kullanır. Karşı oy kullananlardan biri hayatta kalır ve çok pişman olduğunu ifade eder. Çünkü o çobanlar ABD’li askerlerin oraya geldiklerini Taliban askerlerine haber vermişlerdir. Bu sebepten sadece beş kişilik grup değil, helikopterle gelen diğer askerler de öldürülürler.

Burada Kant’ın bakış açısına uygun davranırsak, ahlak temelli hareket ederiz ve o çobanları öldürmemeye karar veririz. Çünkü ödev ahlakıyla hareket etmiş oluruz. Amaca giden yol uğrunda (insanların ölmemesi için çabalamak) amacı feda ederek ilerlememeliyiz. Ancak hazcı bakış açısıyla düşündüğümüzde, çoğunluğun hazzını sağlayabilmek için (daha az kişinin ölmesi) o çobanları feda edebiliriz. Çünkü önem verdiğimiz ilk şey ahlak değildir. Bu nedenle hangi bakış açısının doğru olduğu kişiden kişiye değişir.

Yazılan bir kitaba göre çok mutlu bir şehir vardır. Bu şehirde, tüm insanlar beklenenin üstünde bir refah seviyesinde yaşamaktadır. Her şey kusursuz işlemektedir. Ama bu mutluluk; bodrum katında yaşayan, özürlü, kendi başına yaşayan ancak kendisine bakmayı beceremeyen sefil bir çocuğun sayesinde kurulmuştur. Bu çocuğa yardım edilirse, bu düzenin hepsi bozulacaktır. Siz bu çocuğa yardım eder miydiniz?

Ben olsam, ederdim. Çünkü maksat bütün insanların mutluluğunun temin edilmesidir. Amaca giden yolda, ahlak ilkeleri çerçevesinde, her şey tabi ki mubah olmayacaktır. Aksini savunanlar da tabi ki olabilir.

Ek olarak, vagon ikilemi bu konuda önemli bir yere sahiptir. Diyelim ki önümde tren raylarının üzerinde beş adam var ve yaklaşmakta olan trenin freni de tutmuyor. Şayet makası kırsanız trenin yönü değişecek ve bir kişi ölecek. Bu durumda belki de bir kişinin ölmesine müsaade edebilirsiniz. Fakat önümde tren raylarının üzerinde beş adam var ve tren raylarının üstünde de bir adam aşağıya bakıyor, eğer o adamı aşağı atarsanız tren duracak ve kimse ölmeyecek. Sonuç olarak ilk ihtimale evet diyebiliyorsak, ikinci ihtimale nasıl evet diyeceğiz? Kanıma göre amaca giden yolda, amaç feda edilmemeli; ona göre bir tutum sergilenmelidir.[3]

Kaynakça

  • [1]Vurgun, Şanser, (2018), “Ahlak Felsefesinden Hukuk Felsefesine Immanuel Kant”, Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 23-37.
  • [2]Özkurt, Hülya, (2003), “Jeremy Bentham’ın Faydacı Ahlak ve Hukuk Teorisi”, Marmara Üniversitesi, s.19-39.
  • [3]Muamma, Fbir, (2016), “Trolleybüs Problemi the Trolley Problem” Türkiye Bioetik Dergisi, 3(4), s.226-227.


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

64

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.