Topluma yeniden kazandırma kavramı, hükümlünün infazdan sonra yeniden suç işlemeyerek insan onuruna yakışır bir hayat sürmesi için yürütülen faaliyetleri ifade eder. Bu kazandırma kavramı hükümlü içinde , yakınları ve toplum açısından güvenli bir yaşam ortamı sunmaktadır. Kişinin topluma tekrar kazandırılmasındaki amaç bir nevi affedilme, bağışlanmaya benzer bir tutum sergilediğinden, insan içgüdüsü tarafından bu sunulan bir nimet olarak kabul edilmektedir .
Yapılan klinik bulgulara göre topluma yeniden kazandırılan hükümlülerin , bir önceki yaşam tarzına nazaran çok daha verimli bir hayat geçirdikleri ve içsel güdü olarak daha sakin bir hayat sürdürdükleri görülmektedir . Bu geri kazandırma insan bedeni ve ruhu açısından bir rehabilitasyon, tretman ve iyileştirme meydana getirmektedir .Peki bu topluma kazandırma faaliyetleri nelerdir ? Hemen bir göz atalım.
–
1. Terapi ve Danışma :
Topluma yeniden kazandırma için terapi ve danışmanın önemi muhakkaktır. Hükümlünün psikolojik durumu ne kadar sağlıklı olursa infaz sonrası hayatı o kadar kolay şekillenecektir.
2. Eğitim-Öğretim:
Eğitim ve öğretim yoluyla hükümlünün topluma yeniden kazandırılması mümkündür. Eğitim hem meslek hem de bilinç kazandırma için önemli bir basamaktır. Bu anlamda ABD’de 1700’lerde cezaevlerinde ilkokul eğitimi verilmeye başlanmıştır. 1970’lerde ise hükümlülerin üniversite eğitimi almalarının önünü açacak faaliyetlere başlanmıştır. Eğitim topluma yeninden kazandırma için önemli bir basamak olsa da bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. Özellikle farklı eğitim ve kültür seviyelerindeki mahkumların sisteme ne şekilde dahil olacağının belirlenmesi kolay değildir.
3. Meslek Kazandırma:
Hükümlünün dışarıdaki hayatının belki de en önemli ayağını meslek oluşturmaktadır. Kendi hayatını kazanabilecek durumda olmayan bir hükümlünün dışarıda suça bulaşmadan kalabilmeleri mümkün değildir. Öte yandan meslek edindirme faaliyetinin de hükümlülerin yapısına uygun olması gerekmektedir. Hapishane öncesinde de belli bir entelektüel birikimi, eğitimi olan mahkumların elişi vb. meslek kurslarıyla meslek edinebileceklerini düşünmek çok da gerçekçi değildir. Dolayısıyla bu mahkumların da yararlanabileceği (yabancı dil-çeviri kursları gibi) projeler geliştirilmesi gerekmektedir.
Ve bunların yanı sıra ;
– Ceza infaz kurumlarından salıverilen hükümlülere, meslek veya sanat edinmeleri ve iş bulmaları için destek olunmakta; eski hükümlüler tespit edilerek kendilerine ulaşılmakta ve meslek edindirme kurslarına katılımları sağlanmaktadır.
– Yerel olanaklar değerlendirilerek, koruma kurulu üyelerince fabrikalar ve işletmeler ziyaret edilmekte ve koruma kurullarına başvuran ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin işe yerleştirilmesi için girişimlerde bulunulmaktadır.
– Sanat sahibi olanlar ile tarım işletmeciliği yapmak ve işyeri açmak isteyenlere araç ve kredi sağlanması için bu kişilere yardımcı olunmakta, bu konuda karşılaştıkları güçlüklerin çözümünde kendilerine danışmanlık yapılmaktadır.
– Denetimli serbestlik müdürlüklerince hazırlanan mesleki eğitim projeleri ile kendi işini kurma projeleri karara bağlanmakta, yürütülen projeler izlenmekte ve bitirilen projelerin sonuçları değerlendirilmektedir.
– Hükümlülere ihtiyaçları doğrultusunda gıda, giyecek, barınma vb. konularda yardım yapılması sağlanmaktadır.
– Ceza infaz kurumlarından salıverilenlerin aileleri ve sosyal çevreleriyle oluşabilecek psiko-sosyal sorunlarının çözümüne yardımcı olunmaktadır.
– Salıverilen çocuk ve genç hükümlülerin veya diğer hükümlülerin öğrenimlerine devam etmelerini sağlamaya yönelik her türlü tedbirin alınması için çalışmalar yapılmakta, ceza infaz kurumlarından salıverilen çocuk ve gençlerin öğrenimlerine devam etmelerinin sağlanması amacıyla; devam edeceği okulun tespiti, okurken kalacak yerin bulunması, okul masraflarının karşılanması, rehberlik ve danışmanlık hizmetlerinin sağlanması ve eğitim ile ilgili diğer ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik çalışmalar yürütülmektedir.
–
Topluma Yeniden Kazandırmanın Anayasal Temelleri:
Anayasalara bakıldığında topluma yeniden kazandırmaya ilişkin bir düzenleme görülmeyebilir . Benzer bir durum Anayasamız açısından da söz konusudur. Öte yandan Anayasa’da topluma yeninden kazandırmayla ilgili bir hüküm olmaması konunun sadece infaz hukukunu ve bu anlamda ceza hukukunu ilgilendiren bir alan olduğu anlamına gelmez. Kaldı ki ceza hukukunun hiçbir kurumunun anayasa hukukundan bağımsız olması düşünülemez.
Anayasaların ceza hukukunu sınırlayan metinler olduğu herkesin malumudur. Bu anlamda cezanın ve infaz sisteminin meşruiyetinin temelini de anayasa oluşturur. Anayasamız bakımından bu sınırı öncelikle m. 38’de yer alan prensipler çizer. Hükümde kanunilik ilkesi, masumiyet karinesi, kimsenin kendini ve yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya zorlanamaması, yasak delillerin yargılamada kullanılamaması, ceza sorumluluğunun şahsiliği, borç için hapis yasağı, ölüm cezası ve genel müsadere yasağı, idari işlemle suç ve ceza yaratılamaması, vatandaş iade edilmez kuralı gibi temel prensipler yer almaktadır. Cezaya adil bir yargılama sonucunda, fiile ve faile uygun olarak hükmedilmiş olması ve yukarıda sayılan anayasal ilkelerden hiçbirinin zedelenmemiş olması tek başına yeterli değildir. İnfazın da belli koşulları sağlaması gerekir.
İnfaz sisteminin belki de en önemli gereksinimi insan onuruna uygun olmasıdır. Bu anlamda AY m. 17 infaz hukuku ile Anayasa’nın belki de ilk bağlantısıdır . İnfaz sisteminin gerektiği gibi işlemesi için Anayasa devlete belli görevler de yüklemiştir. Bu anlamda AY m. 5’e bakıldığında devletin görevinin Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olduğu görülür. Bu görevin bir istisnası yahut askıya alınmasını gerektiren hal de söz konusu değildir. Dolayısıyla infaz kurumunda bulunan kişiler için de devlet aynı koşulları sağlamak zorundadır. Özellikle kişilerin gelişmesi için ortam sağlama topluma yeniden kazandırmanın olmazsa olmaz koşuludur. Elbette devletin bu koşulları sağlama görevinin temelinde de sosyal devlet ilkesi yatmaktadır. AY m. 2 gereği sosyal bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti, infaz kurumundaki vatandaşlarını da tahliye sonrası hayata hazırlamak zorundadır.
–
Kaynakça
- Centel /Zafer/ Çakmut; Türk Ceza Hukukuna Giriş, İstanbul
- Şahin, Mehmet/Görkem, Hilal; Kamusal Hizmet Olarak Cezaevlerinin Özelleştirilmesi ve Türkiye’de Özel Sektör Cezaevlerinin Uygulanabilirliği; Yönetim ve Ekonomi, Y. 2007, C. 14, S. 2.
- CEZALANDIRMA VE TOPLUMA YENİDEN KAZANDIRMA Yrd. Doç. Dr. Pınar BACAKSIZ
- https://cte.adalet.gov.tr/
0 Yorum