Giriş
1876 yılında Kanun-i Esasi ile gelen meşrutiyet ile ülkemizde monarşi düzeni değiştirilerek yeni bir rejime adım atılmıştır. Ülkemizde son 150 yılda muhtelif hükümet sistemleri benimsense de yönetimin bazı kesitlerinde bu sistemler zorunlu olarak değiştirilmiş veya askeri darbelerle askıya alınıp mevcut sistem yenilenmiştir.
Bilindiği üzere dünyada birçok yönetim şekli mevcuttur. Ancak bizim konumuz başkanlık ve parlamenter sistemleri ve varyantlarını karşılaştırıp Türkiye üzerinde konuşulmuş ve uygulanmaya çalışılan sistem üzere değinilecektir. Bu yazımızda dünyada uygulanan hükümet sistemleri ile geçmişten günümüze meydana gelen olaylarla beraber değişen hükümet sistemleri ele alınıp yeni gündeme gelen güçlendirilmiş parlamenter sistem tartışılacaktır.
–
1. Başkanlık Sistemi
Başkanlık sisteminin kriterleri açısından yazarlar farklı görüşler benimsemiştir. Ancak temelde sayabileceğimiz unsurlar şunlardır:
1)Yürütmenin başı seçimle gelir.
2) Yasama ve yürütme organları birbirlerinin güvenine dayanmadan sabit bir süre için görev üstlenirler ve birbirlerini feshetme yetkisine sahip değildirler.
3)Hükümetin yapısı yürütme gücüyle belirlenir.
4)Başkan, kanun teklif etme yetkisine sahiptir.
Öncelikle başkanlık sistemini bunlarla sınırlamak pek tabii doğru değildir. Başkanlık sisteminin temel yapı taşları olarak böyle bir sınırlama öngörülmüştür.
Temel anlamda başkanlık sistemi, yürütmenin ve yasamanın halk tarafından seçildiği katı bir kuvvetler ayrılığı sistemi olan ve yürütmenin daha fazla ön planda olduğu hükümet sistemidir. Başkan hem devleti temsil eden hem hükümeti yöneten kişidir.
Başkanlık sisteminde benimsenen kuvvetler ayrılığı katı gibi görünse de burada asıl olan organların faaliyetlerinin ayrılığı değil kaynak ve yaşayış biçimleri bakımından farklılık arz etmektedir. Burada yasama ve yürütme ayrılığı ile birbirlerini denetlerken yürütmeyi ön plana alan politika izlenmiştir.
Başkan bir yürütme görevi üstlense de kendisine anayasal olarak yasama görevleri de verilmiştir. Bunlar veto yetkisi, kararname çıkarma yetkisi, kanun teklifi yetkisi ve bunlara ek olarak ülkelerin anayasalarında benimsedikleri başkaca görevlerdir. Bazen de yasama organı yürütme ile bazı kararların alınmasında birlikte çalışmaktadır. Örneğin bazı üst düzey kurumların yöneticilerinin atanmasında senatonun onayının alınması gibi durumlarla etkileşime girmektedir. Böylelikle kuvvetler ayrılığının ilk bakışta görünen hali böyle etkileşimlerle ortadan kalkmaktadır. Ayrıca denge denetim sistemi bu şekillerle ortaya çıkmaktadır.
–
Katılık
Başkanlık sisteminin sorunlarından birisi katılıktır. Bu katılıktan ilk olarak yürütme yetkisinin bir kişiye belirli bir süre verilmesi ve bu süre boyunca hiçbir yolla (vatana ihanet hariç) görevden düşürülmesinin sağlanamamasıdır. Yürütme gücünün belirli bir süre boyunca bir kişide kalması istikrar kazandıran en önemli etkendir buna rağmen esneklikten yoksun olması katılığa sebep olmaktadır. Katılığa sebep olan bir başka etken topa ördek sendromudur. Bir başkan belirli süreler için belirli sayıda başkanlık yapabilme hakkına sahiptir. Bu nedenle tekrar seçilebilmek için atılan siyasi adımlar bir kaosa sürükleyebilir.
–
Çift Meşruiyet
Burada bu söz öbeğinin kullanılma amacı yasama ve yürütme organının her ikisinin de halk tarafından seçilmiş olmasıdır. Olumlu bir yönmüş gibi görünse de birbirlerine karşı meşruiyet iddialarına karşılık herhangi bir kural yoktur. Bu yüzden ordunun bu anlaşmazlığa bir son vermesi kaçınılmaz olabilir şeklinde görüşler mevcuttur.
–
Toplam Sıfır Oyunu
Başkanlık sistemi seçimlerinde seçime giden adaylar arasında kazananın ün sahibi olduğu seçimi kazanamayanın artık geri kalan süreçte bir rol oynayamadığı kastedilmektedir. Rakibin bir muhalefet seçeneği yoktur veya yeni seçimi bekleyecektir.
–
Başkanlık Sisteminin Siyasi Üslubu
Başkan adayının parti programları dışında vaatlerde bulunması yönetimde kişiselciliğe iten bir etken olmaktadır. Sonuç olarak seçilen başkan belirli bir süre yönetimde olacaktır ve böylelikle çoğunlukçu bir yapıda sistem kurup azınlığa gereken ihtimamı göstermeyebilir.
Kutuplaştırıcı etken olarak gösterilebilen bir başka üslup ise rakipleri aşağılayıcı ve suçlayıcı kampanyaların yapılmasıdır.
Başkanın kararname çıkarma yetkisi sebebiyle kongreye karşı kullanacağı bir araç olabilmektedir. Bu surette başkan uzlaşma tavrını ortadan kaldırıp muhaliflerin taleplerini yok sayarak kişisel tercihlere yönelik kararlar ortaya çıkarabilmektedir.
–
2. Yarı-Başkanlık Sistemi
Bu tip yürütme şekline birden fazla isim verilmiştir ancak en yaygın kullanılan isim yarı başkanlık sistemidir. Bu sistemin en belirgin özellikleri;
- Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi
- Cumhurbaşkanının önemli yetkilere sahip olması
- Yürütme görevini getiren ve meclisin güvenine dayanan bir başbakan ve kabinesinin bulunmasıdır.
Bu özelliklerden sonuç olarak çıkarılması gereken özü itibariyle yarı başkanlık sistemi, başkana geniş yetkiler sunması ancak işleyişin parlamenter sisteme benzemesidir. Bir başka deyişle yarı-başkanlık sistemi cumhurbaşkanı vesayet hakkını haiz bir şekilde yürütmede yer almaktadır. Buradan anladığımız kadarıyla ne başkanlık sistemindeki gibi yürütme görevini yapmakta ne de temsili bir görev almakta; burada hükümete bir dayanak oluşturma ve geniş bir denetleme mekanizması sağlamaktadır.
Ancak şuna değinilmelidir ki burada bir iki başlılık ortaya çıkabilmektedir. Yani sonuç olarak devletin başı ve hükümetin başı arasında bir hiyerarşi kurulmaktadır. Parlamento içerisindeki çatışmaları dindirmek ve hükümet istikrarını sağlamak adına meclisi feshedebilir. Özellikle dış politika, ulusal savunma, bazı üst düzey görevlilerin atanması ve olağanüstü hallere ilişkin önemli yetkiler devlet başkanı tarafından kullanılır.
–
Yarı Başkanlık Sisteminin Avantaj ve Dezavantajları
Başkanlık sisteminde olduğu gibi yarı başkanlık sisteminde de başkanın belirli ve sabit bir başkanlık süresinin olması dolayısıyla onun hükümet veya parlamento tarafından vatana ihanet hariç başkanın hukuki varlığını ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bu da katılığa yol açmaktadır. Devlet başkanı sıfatı ile yürütmenin başı sıfatlarının bir kişide birleşmesi de katılığa yol açan diğer bir faktördür. Ancak hükümet çatışmalarını ve istikrarsızlığı sona erdirecek fesih yetkisine sahip olunması bu katılığa esneklik sağlayacaktır.
Başkanlık sisteminde incelediğimiz gibi başkanın ve hükümetin halk tarafından seçilmesi çift meşruiyeti ortaya çıkaran bir etkendir, buna rağmen başkanın fesih yetkisi bu çift meşruiyeti önemli ölçüde azaltmaktadır. Burada yürütme güçleri olan başkan ve bakanlar kurulu ile cumhurbaşkanı arasında olmaktadır. Bu yönüyle başkanlık sisteminin çift meşruiyet olgusundan ayrılır.
Kazananın her şeyi aldığı olgusu burada iki türlüdür. Eğer başkan ile hükümet aynı eğilimdeyse böyle bir durum ortaya çıkabilir ancak farklı eğilimler mevcutsa parlamentoda çoğunluk farklı olduğundan böyle bir kazanan olmamaktadır.
–
3. Parlamenter Sistem
Parlamenter sistem hükümet ile devlet başkanının seçimi açısından başkanlık ve yarı-başkanlık sisteminden ayrılır. Burada iki başlı yönetim organı mahiyetinde makamların bulunduğu söylenebilir. Yürütmenin sorumlu kanadı olan bakanlar kurulu ve ona liderlik eden başbakan, yürütmenin sorumsuz kanadı da temsili yetkileri olan cumhurbaşkanıdır. Ancak cumhurbaşkanı temsili yetkilere sahip olmasına rağmen yasama ve yürütme arasında çıkabilecek krizlerin ortadan kaldırılmasında rol oynayan ve dengeyi sağlayan bir makam olmaktadır.
Parlamenter sistemin yarı başkanlık sistemiyle benzer yönü her ikisinde de başbakan ve bakanların olduğu bir hükümetin kurulmasıdır. Başkanlık sisteminde bakan yerine sekreterler görev yapmaktadır ve yürütme bu sekreterler ve ülke başkan tarafından oluşturulan kurul tarafından değil bizzat başkan tarafından yürütülür.
Yasama ve yürütme organları güvenoyu ve fesih yollarıyla birbirlerinin varlığına son verebilirler. Buna göre hükümeti değiştirmek başkanlık sistemine göre daha kolaydır. Hükümetin paylaşılması koalisyonların oluşması demokratik ilkelerin uygulanmasını kolaylaştırmakta ve halkın iradesinin meclise yansımasına olanak sağlamaktadır. Buna rağmen bu konu aynı zamanda hükümet krizlerine mahal verebilen bir özelliktir. Yani istikrarsız hükümetler koalisyonların yönetimde anlaşamamaları dolayısıyla ortaya çıkabilmektedir.
–
4. Türkiye’de Uygulanan Rejimler
Değinildiği üzere Meşrutiyet bu değişimlerin ilki olmuştur. Seçimle gelen Meclis-i Mebusan ve atamayla gelen Meclis-i Ayan klasik parlamentarizmin Türkiye’de ilk adımlarının başlangıcı sayılabilir. 1921 ile 1923 arasında koşulların elverdiği ölçüde meclis hükümeti sistemi uygulanmıştır.
1924 ile 2017 anayasa değişikliği arasında parlamenter hükümet sistemi uygulanmıştır. Tabii bazı yazarlar 1961 ve 1982 anayasalarının hükümet sistemine değişiklik kattığı yönündedir. Ancak bazen cumhurbaşkanının yetkilerinde değişikliklerin uygulanması parlamenter sistemin temel yapı taşlarını değiştirmediği sürece bir sistem değişikliğine yol açmadığı kanaatindeyiz. Nitekim 1982 anayasasının cumhurbaşkanına verdiği özel yetkiler parlamenter rejimden uzaklaşmaya sebebiyet vermemiştir.
2017 anayasa değişiklikleri ile ülkemizde “Türkiye’ye özgü başkanlık sistemi” veya diğer adıyla “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” benimsenmiştir. Burada amaçlanan yürütme erkinin güçlendirilerek başkanlık sistemine yaklaştırılmasıdır. “Cumhurbaşkanlığı kararnameleri” adı altında kararname düzenleme yetkisi, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi yöntemi benimsenmiş güvenoyu, gensoru ve meclis araştırma yöntemi ilga edilmiştir.
Kısaca bahsetmek gerekirse benimsenen hükümet modeli değinildiği üzere kendine özgü bir yapıya sahip olup bizce ne yarı başkanlık ile ne de başkanlık sistemiyle bağdaştırılabilir ;nitekim parlamenter sistemden bakanlar kurulunun kaldırılması, güvenoyu, gensoru, meclis araştırması yöntemlerinin ilga edilmesiyle uzaklaşılmıştır.
Cumhurbaşkanı başkanlık sistemindeki gibi belirli bir süre için seçilir ancak anayasa, meclisin beşte üç çoğunluğuyla vereceği kararla seçimlerin yenilenmesini talep edebilir. Yine yürütme alanıyla ilgili kararname çıkarılması da geniş bir anlam katılarak düzenlenmiştir. Başka bir yetki olarak bütçeyi cumhurbaşkanı teklif etmekte ve meclis tarafından reddedilen bütçe geçen yıldan değerlemeyle kabul edilmektedir.
–
5. Yeni Bir Eleştiri: Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem
Cumhurbaşkanlığı sistemine eleştiri anlamında ortaya çıkan güçlendirilmiş parlamenter sistem aslında klasik parlamenter sistemden pek farklı değildir. Her parlamenter sistem kendi içeriğini düzenleyebildiği gibi “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” de bir yorumdur ve koalisyonlarla meydana gelen hükümet krizleri ile sistemin daha demokratik ve çoğulcu işlemesi bakımından yöntemleri benimsemiştir.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin Temel Unsurları
Cumhurbaşkanı meclis tarafından nitelikli çoğunlukla seçilmelidir. Bunu sebebi, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilip ideolojik çatışmalara neden olabilmesidir.
Cumhurbaşkanı tarafsız ve birkaç yetkiyle beraber konumu sembolik olmalıdır. Bunun yanında cumhurbaşkanı bu vesileyle sorumsuz olmalıdır.
Bakanlar kurulunun oluşumu hakkında yerleşik bir uygulama olmamakla beraber değinildiği üzere anayasalarda katı veya yumuşak uygulamalara yer verilebilir. Bu hükümet sisteminde başbakanı belirleme yetkisi parlamentoda olmalıdır. Buna rağmen çeşitli sebeplerle belirlenen süreler içerisinde başbakan seçilemezse meclis feshedilmiş sayılmalıdır.
Başbakanın gücü üç şekilde toplanmalıdır: birincisi başbakan bakanları atayabilecek ve görevden alabilecek yetkiler ile donatılmalı; ikincisi, hükümetin politik kararlarının belirleyicisi başbakan olmalı son olarak hükümet siyaseti anayasal yetkiler ışığında kullanılmalıdır. Bakanların milletvekili olmamaları öngörülmüş olup meclis içerisinde yarışın önlenmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca bakanların işlediği belirlenen suçlardan dolayı meclis araştırması yöntemine gidilmelidir; buradan anlaşılacağı üzere sorumluluk bakımından kurallar öngörülmelidir.
Bu sistem parlamentonun feshi araçlarını öngörerek kriz oluşmasını engellemeye çalışan birtakım hususları düzenleme ihtiyacını ortaya koymuştur. İlk sebep cumhurbaşkanının seçilememesi ikinci sebep başbakanın seçilememesi ve üçüncü olarak yeni anayasa değişikliği ile fesih. İlk iki fesih sebebi bir uzlaşının olmadığı durumda son fesih sebebi ise uzlaşının olduğu durumda meydana gelmektedir. Anayasa değişikliği ile meclis fesholunur yeni seçilen meclis değişikliği kabul edip cumhurbaşkanının onaylamasıyla yürürlüğe girmektedir. Böylelikle eski ve yeni parlamento bu değişikliği kabul ederek değişik bir uzlaşı yöntemi benimsenmekte ve anayasaya katılık sağlanmakta ve bu değişikliklerin makul olmasına izin vermektedir ve kanaatimizce uygulanması gerekli yöntemlerden birisidir.
Sistemin güçlendirilmesi hedeflenirken bunun yanında hükümet etkinliğinin ve istikrarının da göz önünde tutulması önceki hataların yapılmasını engelleyici mahiyette olacaktır. Klasik parlamenter sistem istikrarsız hükümetlere yol açmakta, etkinliği zayıf koalisyonların oluşup politika eksikliğine mahal vermekte, daha zayıf bir demokrasiye yer vermekte hükümetler halk tarafından değil parlamento tarafından seçilmekte ayrıca koalisyonların karmaşık bir düzende olmasına sebebiyet vermektedir.
Bu zayıflıkları bertaraf etmek için çeşitli mekanizmalar öngörülmektedir. İlki “yapıcı güvensizlik oyu”dur. Bu yöntem başbakanın görevinden ayrılmasına meclis tarafından karar verilmesi anlamını taşır. İkincisi “fesih baskısı altında güven oyu” yapıcı güvensizlik oyunun çaresiz kalması durumunda cumhurbaşkanının fesih yetkisini kullanmasıdır. Bir başkası “giyotin yöntemi”. Bu anlayışa göre kanun tasarısının kabul edilmesi veya hükümetin düşürülmesi arasında bir seçim yapılmasını ifade eder. Yani yeterli çoğunluğa ulaşamamış hükümetin kanun yapabilmesine olanak tanımaktadır. Bir diğeri “blok şeklinde oylama”. Bu mekanizma tek tek kanun maddelerini incelemek yerine tüm kanunu kabul etmek veya tümüyle reddetmek anlamındadır. Böylelikle kanun yapım süreci kısalmaktadır.
Hükümet istikrarına katkı yapacak ihtiyari bir seçenek olarak düşündüğümüz koalisyon protokolleridir. Buna göre koalisyon yapılması beklenen süreçte partilerin anlaşarak önceden bir istikrar sürecinin oluşmasına adım atmak olarak düşünülebilir. Yani oluşabilecek koalisyon hükümeti krizleri önlemek ve belirsizliği bertaraf etmek adına önceden anlaşmayı tercih etmeleri durumunu ifade eder.
Ayrıca parlamenter denetim güçlü olmalıdır. Bunu yapabileceğimiz mekanizmalar önceden kaldırılan soru önergesi ile meclis araştırması ve meclis soruşturması usullerini çalıştırmaktır. Soru kamuoyunu bilgilendirmek ve şeffaflığı sağlamak bakımından kullanılan bir araçtır. Meclis araştırması ve meclis soruşturması da zor koşullara bağlanmadan düzenlenmeli ve öğrenilmesi gerekenler ile çözülmesi gerekenler kolay bir şekilde çözülmelidir.
Bunlara ek olarak “halka kanun teklif edebilme yetkisi”, “halkın vetosu”, “halkın geri çağırma hakkı” gibi mekanizmalara da yer verilebilir. Bu da halkın egemenlik yetkisini kullanırken daha fazla katılım sağlamasına zemin hazırlayacaktır.
–
Sonuç
Görüldüğü üzere birçok farklı yönetim biçimi olmakta ve ülkeler kendi anayasalarınca da bu yönetim biçimlerine şekil vermektedir. Ayrıca her ne kadar kimi yönetim biçiminde bazı mekanizmalar faydalı görünse de başka yönlerden hükümeti ve hatta ülkeyi krize sokmaya elverişlidir. Mesela başkanlık sistemi Amerika Birleşik Devletleri’nde sistematik bir şekilde uygulanabilmektedir. Güney Amerika ülkelerinde uygulanan başkanlık sistemleri diktatörlüğe varan yöntemlerle yönetilebilmektedir. Bunun yanında bu tip uygulamalar dolayısıyla pek tabii kutuplaşma meydana gelebilmektedir.
Bir başka örnek olarak Fransa’nın yarı-başkanlık sistemi de kendine özgü yapısıyla istikrar sağlayabilmiştir. Bununla beraber bu istikrar da hükümet sistemi değişikliği ile değil parti sistemi değişikliği sayesinde olmuştur. Başkaca ülkelerde uygulanan bu sistem krizlere ve sürekli fesih sebebiyle istikrarsızlığa sebebiyet vermiştir.
Parlamenter sistem şu anda İskandinav ülkelerinde ve İngiltere’de iyi bir şekilde uygulanmakta olup bazı Avrupa ülkeleri de bu konuda başarılıdır. Buna rağmen hükümet istikrarsızlıkları sebebiyle koalisyon hükümetlerinin ömrü az olabilmekte demokrasi tam anlamıyla tecelli edememekte kutuplaşmaların olması muhtemel gözükmektedir.
Böylelikle hangi sistemin en iyi olduğuna karar vermek gerekmez çünkü her ülkenin kendine ait oturmuş bir uygulamaya sahip olması buna ek olarak sosyolojik yapısı sistemin ilerleyebilmesine ve gelişebilmesine olanak sağlamaktadır. Bir başka anlatımla salt anayasal değişimler bir ülkenin gelişimine ve istikrarında rol oynamamaktadır. Bazı yazarların da katıldığı üzere ekonomik gelir seviyesi ve gelir dağılımındaki denge, nüfus, farklı grupların uzlaşı yeteneği, parti sistemi, siyasal kültür gibi etkenler bu konuda daha fazla yer edinmektedir. Böylelikle parlamenter sistemi geliştirecek tali düzenlemeler yararlı olacaktır. Bizce bu konuyu tanımlayabilen ve yeni tartışılan güçlendirilmiş parlamenter sistem yararı en fazla dokunabilecek türdendir.
–
Kaynakça
- AKARTÜRK,E.A ,KÜÇÜK T.S, “GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM” ,ANKARA,ŞUBAT 2021, 1. BASKI,ADALET YAYINEVİ
- KAHRAMAN, M . (2013). HÜKÜMET SİSTEMİ TARTIŞMALARI BAĞLAMINDA BAŞKANLIK YA DA YARI-BAŞKANLIK SİSTEMLERİNİN TÜRKİYE’DE UYGULANABİLİRLİĞİ . Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 9 (18) , 431-457 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/mkusbed/issue/19552/208345
- USTABULUT , B. “TÜRKİYENİN HÜKÜMET SİSTEMİ: PARLAMENTER SİSTEM VE BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI”, 5. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi Bildiriler Kitabı,https://www.academia.edu/43394798/T%C3%BCrkiye_nin_H%C3%BCk%C3%BCmet_Sistemi_Parlamenter_Sistem_ve_Ba%C5%9Fkanl%C4%B1k_Sistemi_Tart%C4%B1%C5%9Fmalar%C4%B1
- YAZICI S., “BAŞKANLIK VE YARI-BAŞKANLIK SİSTEMİ: TÜRKİYE İÇİN BİR DEĞERLENDİRME” ,İSTANBUL, ŞUBAT 2017,4.BASKI,İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI
0 Yorum