Zilyetliğin İadesi, Taşınır ve İstihkak Davalarının Karşılaştırılması

Bu yazımızda eşyaların özel hukuk bağlamında hangi tür koruma düzenlerinden bahsedildiğini işleyeceğiz.4 min


93

İnsanlar toplumsal yaşam ve birliktelik gereği beraberlerinde birtakım eşyalara sahip olmuş gerek kendi mülkiyetlerinde gerekse ödünç ile belirli süreliğine bu eşyaları kullanmışlardır. Bir insanın elinde bulunan bir mal kendisinin olmasa bile hakimiyetinde bulunmakta ve bunu çeşitli yollarla korumaktadır. Hukuk düzeni belirli durumlarda koruma yöntemlerini ortaya koymuştur. Bu yazımızda eşyaların özel hukuk bağlamında hangi tür koruma düzenlerinden bahsedildiğini işleyeceğiz.

Zilyetlik

Türk Medeni Kanunu zilyetliğin tanımı yerine zilyedin tanımını yapmıştır. TMK m.973/1’ e göre “Bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Fiili hakimiyetten anlaşılması gereken kişinin eşya üzerinde sürekli bir etkinlik değil, eşya üzerinde zilyet olma iradesiyle birlikte eşya üzerinde sürekli olmasa bile belirli bir etkinliğin varlığıdır[1].

Bir kimsenin bir mala zilyet olabilmesi için mutlaka malın maliki olması gerekmez. Zilyetlik herhangi bir sözleşmeyle kurulabilir, elden çıkan malın zilyet olma iradesiyle bir başkası tarafından elde edilebilir[2]. Buna ek olarak kişinin zilyetliğinde bulunan bir eşya uzun bir süre kullanılmayacak durumda olsa bile zilyetlik kaybedilmez[3]. Yani belirli bir süreliğine fiili hakimiyet kaybolsa bile zilyetlik ortadan kalkmaz.

Zilyetlik Çeşitleri

  • Asli – Fer’i zilyetlik: Bu durum TMK m.974’te düzenlenmiş olup şeyin maliki asli zilyet, şeyin devredildiği kişi fer’i zilyet olmaktadır.[4]
  • Hakka dayanan- hakka dayanmayan zilyetlik: Hukuki yollar ile edilmiş mala zilyet olmaya hakka dayanan zilyetlik, geçerli devir yollarının kullanılmadan oluşmuş zilyetlik denilmektedir.[5]
  • Dolaylı – dolaysız zilyetlik: Bir şeyi daha sonra geri almak için devredilmesine dolaylı zilyetlik, malın devriyle fiili olarak kullanılması dolaysız zilyetliği oluşturmaktadır.[6]

Zilyetlik Davaları ve Amaçları

Zilyetlik hukukumuzda bir hukuki durum olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla zilyede herhangi bir hak kazandırmaz. Ayrıca zilyetlik şeye malik olmaya bir karine olarak sayılmaktadır. Ancak bunun aksi iddia edilebilir.

Şeyin iyiniyetli bir üçüncü kişiye geçmesi durumunda malı elinden çıkan zilyedin korunmasını amaçlayan hukuki yollar zilyetlik davaları olarak adlandırılır. Belirttiğimiz üzere şeyin başka birine geçmesi zilyetliği ispat edilene kadar önceki zilyedi korumaz. Bunun için şeyin malik sıfatıyla açılacak olan istihkak davasıyla sağlanabilmesi mümkündür. Ayrıntılı olarak inceleyeceğiz.

Zilyetliğin İadesi

Bir şey üzerinde kurulan zilyetliğin gasp veya tecavüz üzerine tekrar zilyetliğin korunmasına karar verilmesi istemine istinaden açılan davadır.[7][8] Eşya üzerindeki hakimiyetin gizlice, zorla ve zilyedin rızası olmaksızın gasp edilmesi durumunda davacının zilyet olduğu iddiasını ispatlaması halinde zilyetliği korunmuş olacaktır.[9] Taşınır mallarda zilyetliğin iadesi, taşınmaz mallarda şeyin zilyet tarafından kullanabilmesine olanak sağlamak olacaktır. Bir başka deyişle hukuka aykırı bir şekilde taşınır bir malı almak gasp sayılacak, bununla beraber taşınmazlar için böyle bir şeyin mümkün olamayacağından hukuka aykırı bir fiille zilyedin taşınmazı kullanamayacak bir duruma getirilmesi gaspı oluşturacaktır.[10]. Taşınmazdaki gaspa örnek olarak bir binanın kilitlenerek içeri girilmesini önlemek, bir arazi üzerine gecekondu yapmak gasp sayılacaktır.[11]

Saldırının Durdurulması

Bir şeyin kullanılmasını önleyecek derecede zilyetliğe zarar verilirse bu zararın giderilmesi mahkemece istenebilir.[12] Burada üstün bir hak veya hukuki durumun korunması olanağı yoktur, yalnızca saldırının bertaraf edilmesi istemi bulunmaktadır.

Taşınır Davası

Bir şey üzerindeki zilyetliği irade dışı kaybı sonucunda açılacak davadır.[13] Zilyetliğin iadesi ve taşınır davası birbirine karıştırılmamalıdır. Zilyetliğin iadesi davasında zilyetlik kullanılamamaktadır. Şöyle ki bir gasp veya saldırı mevzu bahis olmaktadır. Ayrıca taşınır davasında süre ile davalı sıfatları değişmektedir.

Taşınır davasında irade dışı kayıp esastır, buna rağmen iradenin varlığı mevcut ve fakat devir işlemi geçersiz ise bu durumda malik mülkiyet hakkına dayanan istihkak davasıyla bunu talep edebilecektir.[14]

Ayırt etme gücüne sahip olmayan birinin devir işlemini gerçekleştirmesi maddi işlem olacağından zilyet, taşınır davası açabilecektir.[15]

Taşınır davasının açılabilmesi için zilyetliği kazanan üçüncü kişinin iyi niyetinin korunduğu hallerin bulunmaması gerekir. Buna rağmen TMK m.3’te bulunan iyi niyet kuralında bahsi geçen gerekli özenin yerine getirilmiş olması gerekmektedir (TMK m.988,990).

Taşınır davasında bir diğer önemli konu da ispat yükünün kim tarafında olacağıdır. Taşınır davasını açan davacı üstün hak karinesini ispatlamalıdır.[16]

Taşınır Davasında İyiniyetli Kişinin Korunduğu Durumlar

Para veya hamiline yazılı senedi iyi niyetle kazanan kişinin iyi niyeti korunmaktadır. Davacı buna karşı taşınır davası açamaz.[17] Ancak her ne olursa olsun elde etmede hukuki neden bulunmuyorsa sebepsiz zenginleşme davası açılabilecektir.

Taşınır davası hak düşürücü süreye tabidir. Buna göre malın elden çıktığı tarihten itibaren beş yıldır (TMK m.989/1). Dikkat edilmelidir ki taşınır davasındaki 5 yıllık hak düşürücü süre ile 777/1’deki kazandırıcı zamanaşımı farklıdır. Taşınır davasının açılabilmesi için zilyetliğin kötü niyetli zilyet tarafından bozulmasıyla işlemeye başlarken mülkiyeti kazandıran zamanaşımı iyi niyetli zilyedin zilyetliği kazandığı tarihten itibaren başlayacaktır.[18]

Taşınır Davası ve İstihkak Davası

  • Taşınır davası yalnız taşınırlar için mümkündür. İstihkak davası hem taşınırlar hem de taşınmazlar için mülkiyet hakkına dayanarak bir iddia mümkündür. Ancak doktrinde tapuda kaydı olmayan taşınmazlar için de taşınır davası açılabileceği düşünülmekte Yargıtay’ın da bu konuda görüşü bulunmaktadır.
  • Taşınır davasında zilyetlik göz önünde bulundurularak açılırken istihkak davası ayni hakkın varlığına göre açılmaktadır.
  • Taşınır davası beş yıllık hak düşürücü süreye tabi iken istihkak davası ayni hakka dayanmasından ve mülkiyet sona ermediğinden her zaman açılabilir.

Taşınır Davası ve Zilyetliğin Korunması Davaları

  • Zilyetlik davaları hem taşınırlarda hem taşınmazlarda zilyetliği korur. Taşınır davası istisnalar hariç taşınırlar bakımından koruyucudur.
  • Zilyetlik davaları gasp ve saldırılar için bir hukuki koruma yöntemidir. Taşınır davası zilyetliğin irade dışı kaybolmasından dolayı hukuki koruma sağlar.
  • Zilyetlik davaları fiilin ve failin öğrenilmesinden itibaren iki ay ve herhalde 1 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar, taşınır davası kötü niyetli zilyet için süresiz, iyi niyetli zilyet için beş yıldır.
  • Zilyetlik davalarında görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesi iken taşınır davasında asliye hukuk mahkemesidir.

Kaynakça

[1] Sirmen,Lale, “Eşya Hukuku” ,Yetkin Yayınları,8.Baskı,Ankara,Sf.44

[2] Sirmen,Lale,sf.44

[3] Sirmen,Lale, sf.44

[4] Sirmen,Lale, sf.44

[5] Sirmen,Lale, sf.44

[6] Sirmen,Lale, sf.44

[7] https://www.bilalcelik.av.tr/zilyetlik/

[8] https://avmehmetdemir.com/2021/01/12/zilyetligin-hukuki-korumasi/

[9] Sirmen,Lale,sf.88

[10]Sirmen,Lale, sf.88

[11] Sirmen,Lale, sf.88

[12] https://avmehmetdemir.com/2021/01/12/zilyetligin-hukuki-korumasi/

[13] Sirmen,Lale, sf.88

[14] Sirmen ,Lalesf.88

[15] Sirmen, Lale sf.88

[16] Sirmen,Lale sf.89

[17] Sirmen,Lale sf.91

[18] Sirmen, Lale sf.92


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

93

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.