Adliyelere Girişlerde HES Kodu Zorunluluğunun AİHM ve AYM Kararlarıyla Mahkemeye Erişim Hakkı Açısından Tahlili

Tedbirler kapsamında Adliyelere HES kodu ile giriş yapılması istenmiştir. Bunun yanında duruşmalara izleyici alınmaması da hemen hemen her mahkemede uygulanmaktadır. Bu durum hem Mahkemeye Erişim Hakkı hem de Aleni Yargılama İlkesi ile çelişebilmektedir.23 min


132

Adalet Bakanlığı 03.12.2020 tarihinde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadele kapsamında, adliyelere “Hayat Eve Sığar” (HES) kodu ile giriş yapılacağını bildirmiştir. Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve KOVİD-19 Bilimsel Danışma Kurulu tavsiyeleri doğrultusunda adliyelerde ve yargı teşkilatlarında uyguladığı koronavirüs önlemlerine yenisi eklemiş olup, Bakanlık tarafından Cumhuriyet Başsavcılıklarına, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılıklarına ve Bölge İdare Mahkemesi Başkanlıklarına gönderilen yazıda adliyelere HES kodu giriş yapılması istenmiştir. Bunun yanında duruşmalara izleyici alınmaması da hemen hemen her mahkemede uygulanmaktadır.

Bu durum adil yargılanma hakkının gerek mahkemeye erişim hakkını gerekse aleni yargılanma ilkesi kriterlerini ihlal edip etmediği açısından tartışma konusu olmuştur.

“””””””””””””

1. GENEL OLARAK ADİL YARGILANMA HAKKI

Adil yargılanma hakkı, gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m. 6’da ve Medeni ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi m.14’te ve gerekse Anayasa m. 36’da güvence altına alınmış ve bu güvencelere uygun biçimde kanunlarda da birçok düzenlemeye yer verilmiştir. İşte tarafların duruşmada hazır bulunma hakkı da, gerek Anayasa ve gerekse uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış bulunan aleni yargılama hakkına dayanmaktadır. Bu bağlamda AİHS gereğince “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir”.  “tarafların duruşmada hazır bulunma hakkıda esasında dolaylı olarak AİHS m. 6/3-c ve m. 6/3-e’ye dayanmaktadır. Gerçekten de adil yargılanma hakkı kapsamında tarafların iddia ve savunma hakkını kullanabilmesi bakımından en önemli hususlardan biri de duruşmada hazır bulunmasıdır.

“”””””””””

1.1 AİHM KARARLARI IŞIĞINDA MEHKEMEYE ERİŞİM

Sözleşme’nin 6. maddesi kapsamında mahkemeye erişim hakkı Golder/Birleşik Krallık[1] kararında tanımlanmıştır (§§ 28-36). Mahkeme, Sözleşme’nin temelinde yatan hukukun üstünlüğü ve keyfiliği önleme ilkelerine atıfta bulunarak mahkemeye erişim hakkının Sözleşme’nin 6. maddesi ile getirilen güvencelerin özünü oluşturduğuna karar vermiştir (Zubac/Hırvatistan [BD], §§ 76 ve sonraki paragraflar[2]).

Herkes, “medeni hak ve yükümlülüklerine” ilişkin her tür talebi mahkeme önüne getirme hakkına sahiptir. Bu şekilde, 6 § 1 maddesi “mahkemeye başvuru hakkını” içerir; erişim hakkı, yani medeni hukuka ilişkin konularda mahkemeler önünde dava açma hakkı bunun bir yönünü teşkil eder (Golder/Birleşik Krallık § 36; Naït-Liman/İsviçre [BD], § 113)[3]. Dolayısıyla, medeni haklarını kullanılmasına yasalara aykırı bir şekilde müdahalede yapıldığı kanaatinde olan ve bu yöndeki şikâyetlerini 6 § 1 maddede belirtilen şartları yerine getiren bir yargı yeri önünde ifade etme olanağı olmadığı konusunda şikâyette bulunan herhangi biri 6 § 1 maddesini dayanak olarak gösterebilir. Söz konusu medeni hakkın asıl varlığına karşı ya da kapsamına karşı yapılan böyle bir müdahalenin hukuka uygunluğuna ilişkin olarak ciddi ve gerçek bir anlaşmazlığın bulunması halinde 6 § 1 madde, ilgili şahsa “ulusal hukuka ilişkin bu hususun bir yargı makamı tarafından hükme bağlanmasını” talep etme hakkı tanımaktadır (Z ve Diğerleri/Birleşik Krallık [BD][4], § 92; Markovic ve Diğerleri/İtalya[5] [BD], § 98). Mahkemenin belirli bir usulün adil yargılanmaya ilişkin temel usuli güvencelere uygun olmadığına yönelik iddiaları incelemeyi reddetmesi, söz konusu iddiayı ortaya atan şahısların mahkemeye erişim haklarını kısıtlamaktadır (Al-Dulimi ve Montana Management Inc./İsviçre [BD], § 131[6]).

“””””””

1.1.1 Mahkemeye Erişim Hakkı

“Mahkeme hakkı” ve erişim hakkı mutlak değildir. Bu haklar kısıtlamalara tabi tutulabilir. Ancak kısıtlamalar, söz konusu hakların esasını etkileyecek şekilde bireyin erişimini kısıtlayamaz ya da azaltamaz (Philis/Yunanistan (no. 1[7]), § 59; De Geouffre de la Pradelle/Fransa, § 28; Stanev/Bulgaristan [8][BD], § 229; Baka/Macaristan[9] [BD], § 120; Naït-Liman/İsviçre[10] [BD], § 113).2 Ek olarak, bir kısıtlama eğer meşru bir amaç taşımıyorsa ve gözetilen amaç ile kullanılan yöntem arasında makul bir orantılılık ilişkisi bulunmuyorsa 6 § 1 maddesi ile uyumlu olmaz. (Lupeni Greek Catholic Parish ve Diğerleri/Romanya[11] [BD], § 89; Naït-Liman/İsviçre [BD], § 115)

Her ne kadar medeni hukuk kapsamına düşen bir şikâyeti bir mahkemeye sunma hakkı “evrensel olarak tanınan hukukun temel ilkelerinden” biri olarak değerlendirilse de, Mahkeme bu güvencelerin uluslararası hukukun mevcut düzeni çerçevesinde üstün hukuk (jus congens) normları arasında olmadığı kanaatindedir (Al-Dulimi ve Montana Management Inc./İsviçre [BD], § 136).

Bir dernek üyesinin ihracı hakkındaki Lovrić/Hırvatistan davasında, Mahkeme bu tür bir tedbire itiraz edilebilmesi için mahkemeye başvuru hakkına getirilen kısıtlamanın (Sözleşme’nin 11. maddesine atıfta bulunarak) derneklerin örgütsel özerkliklerinin korunması yönünde “meşru amaç” taşıdığına karar vermiştir. Böyle bir tedbirin tabi tutulduğu yargı denetiminin kapsamı önemli bir ölçüye kadar kısıtlanabilir. Ancak ilgili şahıs mahkemeye erişim hakkından mahrum bırakılmamalıdır (§§ 71-73).

Mahkemeye erişim hakkı “somut ve etkiliolmalıdır (Bellet/Fransa[12], § 38, Zubac/Hırvatistan, §§ 76-79). Erişim hakkının etkili olabilmesi için, birey, “haklarına müdahale teşkil eden bir işleme itiraz etmek üzere açık ve somut bir fırsata” sahip olmalıdır (Bellet/Fransa, § 36;mahkeme celbini düzenleyen kurallar konusunda Nunes Dias/Portekiz[13] (k.k.)).

Dava açma veya başvuruda bulunma hakkının, bir yükümlülük getiren veya meşru haklara ya da menfaatlere zarar verebilecek yasal bir karar hakkında tarafların etkili bir şekilde haberdar olduğu an itibari ile var olduğu kabul edilmelidir. Aksi takdirde, mahkemeler bir itiraz başvurusunu yapmak için gerekli olan süre zarfını azaltabilir veya kararların tebliğ edilmesini geciktirerek herhangi bir itiraz olasılığını ortadan kaldırabilir. Yargı makamı ile taraflar arasındaki iletişim aracı olarak mahkeme kararların tebliğ edilmesi, tarafları mahkeme kararları ve bu kararların gerekçeleri hakkında bilgilendirmektedir. Böylece, taraflar uygun gördükleri takdirde itiraz başvurusunda bulunabilmekte (Miragall Escolano ve Diğerleri/İspanya[14], § 37) ya da ilgili üçüncü bir tarafın müdahil olmasını talep edebilmektedir (yargılamaların sonuçlarının zarar verdiği ve söz konusu bu yargılamalara delil sunması için ilgili üçüncü taraf olarak çağrılan başvuran için (bkz: Cañete de Goñi/İspanya[15], § 40)

Ayrıca bazı hukuk öznelerinin mahkemeye başvurmasını engelleyen usul kuralları: (The Holy Monasteries/Yunanistan,[16] § 83; Philis/Yunanistan, § 65; bk. ayrıca Lupas ve Diğerleri/Romanya, §§ 64-67; reşit kişilerin ehliyetsizliği ile ilgili olarak bk. Stanev/Bulgaristan [BD], §§ 241-245, Nataliya Mikhaylenko/Ukrayna, § 40 ve kıyaslayınız: R.P. ve Diğerleri/ Birleşik Krallık[17]).

“”””””””””””””””

Sınırlamalar

Mahkemelere erişim hakkı mutlak değildir; ancak dolaylı olarak müsaade edilen sınırlamalara tabi olabilir (Golder/Birleşik Krallık, § 38; Stanev/Bulgaristan [BD], § 230, Zubac/Hırvatistan [BD], § 78). Bu durum bilhassa, bir temyizin kabul edilebilirlik koşulları söz konusu olduğunda geçerlidir; zira mahkemelere erişim hakkı, doğası gereği, bu konuda belli bir takdir payı kullanan Devlet tarafından düzenleme yapılmasını gerektirir (Luordo/İtalya, § 85; Zubac/Hırvatistan [BD], §§ 107-109).

Bununla birlikte, uygulanan sınırlamalar bireye bırakılan erişimi söz konusu hakkın özüne halel getirecek derecede kısıtlamamalı veya indirgememelidir. Ayrıca, bir sınırlama; şayet “meşru bir amaç” gütmüyorsa ve “kullanılan araçla ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi” mevcut değilse; 6 § 1 maddesi ile uyumlu olmaz (Ashingdane/Birleşik Krallık[18], § 57; Fayed/Birleşik Krallık[19], § 65; Markovic ve Diğerleri/İtalya [BD], § 99; Naït-Liman/İsviçre [BD], §§ 114-115).

Mahkemeye erişim hakkı, belli koşullar altında; yasal süre sınırlamaları, (Stubbings ve Diğerleri/Birleşik Krallık[20], §§ 51-52) yargılama giderlerine ilişkin teminat ödenmesini öngören kararlar (Tolstoy Miloslavsky/Birleşik Krallık, §§ 62-67), veya yasal temsil zorunluluğu (R.P. ve Diğerleri/Birleşik Krallık, §§ 63-67) ya da Devlet aleyhinde bir tazminat davası açmadan önce dostane çözüm usullerine başvurulması zorunluluğu (Momčilović/Hırvatistan, §§ 55-57).gibi, meşru kısıtlamalara da tabi olabilir.

Mahkemeye erişimin yasayla veya uygulamada kısıtlandığı durumlarda Mahkeme, kısıtlamanın hakkın özünü etkileyip etkilemediğini ve bilhassa, kısıtlamanın meşru bir amaç güdüp gütmediğini ve kullanılan araçla ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi olup olmadığını inceler: Ashingdane/Birleşik Krallık[21], § 57. Devletin kısıtlamaların orantılılığına ilişkin takdir payının kapsamı bu alanda ilgili uluslararası hukuka dayanır (NaïtLiman/İsviçre [BD], §§ 173-174). Sürekli değişime tabi olan konuların söz konusu olduğu durumlarda, üye Devletlerin takdir payının kapsamı “Avrupa konsensüsünün” olup olmamasına veya en azından üye devletlerarasında belirli bir trendin mevcut olup olmamasına bağlı olabilir (a.g.e. § 175). Kısıtlama, Mahkeme tarafından belirlenen ilkelerle uyumlu ise, 6 § 1 maddesinin ihlâl edildiğine karar verilemez.

Kişinin iç hukukta dava konusu edilebilecek bir talebinin bulunup bulunmadığı, gerçekte yalnızca iç hukukta tanımlandığı şekliyle ilgili medeni hakkın içeriğine değil, aynı zamanda olası hak taleplerinin mahkeme önüne getirme olanaklarını engelleyici veya sınırlayıcı usuli engellerin mevcudiyetine de bağlı olabilir (McElhinney/İrlanda[22] [BD], § 24). 6. madde Sözleşmeci Devletlerin maddi hukukunda yer alan herhangi belirli bir medeni “hakkın” içeriğini güvence altına almamaktadır. Yani, Mahkeme, 6 § 1 maddesini yorumlayarak ilgili Devlette yasal dayanağı olmayan temel bir hak yaratamaz (Z ve Diğerleri/Birleşik Krallık[23] [BD], §§ 87 ve 98). Lupeni Greek Catholic Parish ve Diğerleri/Romanya[24] [BD] davasında, Mahkeme başvuranların kilise binasının kendilerine geri verilmesini güvence altına alma girişimlerinin karşılaştığı zorlukların yürürlükteki maddi hukuktan kaynaklandığına ve mahkemeye erişim haklarına yapılan herhangi bir kısıtlama ile alakalı olmadığına karar vermiştir. Dolayısıyla, Mahkeme 6 § 1 maddesinin ihlal edilmediğine hükmetmiştir (§§ 99 ve 106)

Yurt dışında gerçekleştirilen eylemleri ele alan ulusal mahkemelerin yargı yetkilerine getirilen kısıtlamalar: bu tür kısıtlamalar adaletin doğru tecelli ettirilmesi ve ulusal yargı kararlarının etkinliğinin sürdürülmesi ilkelerine bağlı olarak meşru amaçlar taşıyabilir (NaïtLiman/İsviçre[25] [BD], § 122)

“”””””””””””””

1.1.2 Kamuya Açık Duruşma Kriteri Bağlamında

Sözleşme’nin 6 § 1 maddesi “1. davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar … konusunda karar verecek olan, … bir mahkeme tarafından, adil bir şekilde … görülmesini isteme hakkına sahiptir . Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.

Genel ilkeler: İlke olarak, dava tarafları kamuya açık duruşma görülmesi hakkına sahiptirler. Zira bu hak dava taraflarını herhangi bir kamu denetimi olmadan adaletin gizli bir şekilde tecelli ettirilmesine karşı korumaktadır. Adaletin uygulanmasının görünür kılınması, 6 § 1 maddesinin amacına, yani adil yargılama amacına ulaşılmasına katkıda bulunur (Malhous/Çek Cumhuriyeti[26] [BD], §§ 55-56). Her ne kadar kamuya açık duruşma görülmesi hakkı 6 § 1 maddede öngörülen temel ilkelerden biri olsa da, kamuya açık bir duruşma gerçekleştirme yükümlülüğü mutlak değildir (De Tommaso/İtalya[27] [BD], § 163). Sözlü duruşma hakkı sadece yargılamaların delillerini sözlü olarak sunacak tanıkların incelenmesini içerip içermemesi ile alakalı değildir (Ramos Nunes de Carvalho e Sá/Portekiz[28] [BD], § 187). Bir mahkemenin, davanın kamuya açık olarak görülmesi şartına uyup uymadığının belirlenmesi için, yargılamaların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir (Axen/Almanya[29], § 28).

İlk ve tek derece mahkemesi önünde yürütülen yargılamalarda 6 § 1 maddesi uyarınca “halka açık duruşma” hakkı, eğer bu tür bir duruşma yapılmamasını haklı kılan istisnai koşullar mevcut değilse (Hesse-Anger/Almanya[30] (k.k.); Mirovni Inštitut/ Slovenya,[31] § 36), “sözlü bir duruşma” yapılmasını isteme hakkının bulunmasını gerektirir (Fredin/İsveç (no. 2), §§ 21-22; Allan Jacobsson/İsveç (no. 2) ve § 46; Göç/Türkiye[32] [BD], § 47; Selmani ve Diğerleri/Eski Yugoslav Cumhuriyeti[33], §§ 37-39) Koşulların, sözlü bir duruşma yapılmamasını haklı kılabilecek şekilde istisnai nitelikte olması, temelde bu tür durumların sıklığından değil, yetkili ulusal mahkemenin hükme bağlaması gereken meselelerin, mahiyetine -örneğin, yargılamaların sadece hukuki ya da oldukça teknik meseleler ile alakalı olması (Koottummel/Avusturya)-, § 19 bağlıdır (Miller/İsveç, § 29; Mirovni Inštitut/Slovenya, § 37).

Mahkeme alt derece mahkemelerinde kamuya açık duruşma gerçekleştirilmemesinin, temyiz aşamasında kamuya açık duruşma gerçekleştirilmesi ile telafi edilip edilemeyeceğini incelemiştir. Çok sayıdaki davada, temyiz yargılamalarının kapsamının kısıtlı olması ve özellikle temyiz mahkemesinin kusura karşılık olarak verilen cezanın orantılı olup olmadığının incelenmesi kapsamında olguların değerlendirememesi de dâhil olmak üzere davanın esaslarını inceleyememesi halinde Mahkeme, temyiz mahkemeleri önünde kamuya açık olarak görülen yargılamaların, alt derece mahkemelerinin kamuya açık duruşma gerçekleştirememesini gideremediğini tespit etmiştir. Ancak, eğer temyiz mahkemesi tam yargı yetkisine sahip ise, alt derece mahkemesi nezdinde duruşma yapılmaması üst mahkeme tarafınca giderilebilir (Ramos Nunes de Carvalho e Sá/Portekiz [BD], § 192 ve burada atıfta bulunulan kararlar). Sonuç olarak, kamuya açık duruşma gerçekleştirilmemesine ilişkin bir şikâyet temyiz mahkemesi tarafından gerçekleştirilen yargı denetiminin yetersiz kapsamı hakkındaki şikâyet ile yakından bağlantılıdır.

Bu kapsamda, ilk olarak cevaplanması gereken soru söz konusu ihtilafın niteliğinin mahkûmun bizzat mahkeme önüne çıkmasını gerektirip gerektirmediğidir. Eğer gerektiriyorsa, ulusal yetkililer mahkûmun hukuk davasına etkili bir şekilde katılımı sağlayacak usuli nitelikte pratik tedbirleri almakla yükümlüdür (Yevdokimov ve Diğerleri/Rusya,[34] §§ 33-47). Anılan davada, ulusal mahkemeler, hukuk yargılamalarına taraf olan mahkûmların ulusal hukukta mahkûmların mahkemeye götürülmesi için herhangi bir hükmün olmaması nedeniyle duruşmalara katılmalarına izin vermemiştir. Başvuranların davalarını etkili bir şekilde sunma olanaklarından mahrum bırakıldıklarını tespit eden Mahkeme ulusal yetkililerin adil yargılama ilkesine uyulmasını güvence altına alma yükümlülüklerini yerine getirmediğine karar vermiştir (§ 52 – ayrıca bk: Altay §§ 78-81). Ek olarak, başvuranın hapis cezasının farklı bir ülkede infaz edilmesi nedeniyle ortaya çıkan sorunlar başvuranın duruşmaya çıkma hakkına saygı duyulabilmesi için modern iletişim teknolojilerinin kullanımı gibi alternatif usuli seçeneklerin göz önünde bulundurulmasının önüne geçmemektedir (Pönkä/Estonya[35], § 39).

Mahkeme, 6 § 1 maddesinde öngörüldüğü gibi (yukarı bk.) temel olarak mahkemeye beyanda bulunma hakkı ile alakalı olan duruşmaların gerçekleştirilmesine ilişkin içtihadının kamuya açık olan duruşmalara kıyas yoluyla uygulanabilir olduğunu eklemiştir. Ulusal kanunlar doğrultusunda gerçekleştirilen bir duruşma, ilke olarak kamuya açık olmalıdır. Kamuya açık duruşma gerçekleştirilmesi yükümlülüğü mutlak olmayıp kamuya açık duruşma gerçekleştirilmemesi, ulusal mahkemeler tarafından hükme bağlanacak olan konuların niteliğine bağlı olarak haklı olabilir (De Tommaso/İtalya[36] [BD], §§ 163-67). “-Hükme bağlanacak kararın oldukça teknik bir nitelikte olması da dâhil olmak üzere- istisnai şartlar söz konusu özel konunun kamu denetimi gerektirmemesi şartıyla kamuya açık duruşma gerçekleştirilmemesini haklı kılabilir” (Lorenzetti/İtalya[37], § 32).

“””””””””””””

Kararların açıklanması

. 6 § 1 maddesi “karar aleni olarak verilir” şeklinde belirtir; bu, kararın mahkeme tarafından halka açıklanması gerektiğini ortaya koyar. Mahkeme, bununla birlikte, “diğer karar açıklama yollarının” da 6 § 1 maddesiyle uyumlu olabileceğine hükmetmiştir (Moser/Avusturya[38], § 101).

İç hukukta öngörülen alenilik biçimlerinin, 6 § 1 maddesi anlamında kararların aleni olarak verilmesi şartına uygun olup olmadığının tespit edilmesi için, “her davada, iç hukuk uyarınca kararın açıklanma biçiminin…söz konusu yargılamaların özel nitelikleri ışığında ve 6 § 1 maddesinin amaç ve konusu göz önünde bulundurulmak suretiyle değerlendirilmelidir” (Pretto ve Diğerleri/İtalya[39], § 26 ve Axen/Almanya,§ 31). Bu bağlamda 6 § 1 maddesince güdülen amaca – yani adil yargılanma hakkının güvence altına alınması için yargının kamu tarafından denetimini sağlama amacına – bir bütün olarak ele alınması gereken yargılamalar esnasında ulaşılmalıdır (a.g.e., § 32).

“””””””””””””

1.2 ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI IŞIĞINDA

Anayasa: Madde 36/1 – Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Madde 148/3 – Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin… ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir… Sözleşme: Madde 6- 1. Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan… bir mahkeme tarafından… görülmesini isteme hakkına sahiptir.

Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, AİHS’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir.

Anayasa’nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” denilerek yargı mercilerine davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle korunan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, Anayasa’nın 40. maddesi uyarınca diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin etkili yolu, yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir (AYM, E.2013/71, K.2013/77, K.T. 18/6/2013[40]).

“””””””””””””””””

1.2.1 Mahkemeye erişim hakkı

Genel olarak (B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52[41]) Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir.

Mahkemeye erişme hakkı sadece ilk derece mahkemesine dava açma hakkını değil, eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma hakkını da içerir (bkz. Bayar ve Gürbüz/ Türkiye[42], § 42). Mahkemeye erişme hakkı, cezai olaylarda da uygulanabilir bir haktır. Bu bağlamda mahkemeye erişme hakkı, hakkında suç isnadı bulunan bir kimsenin, bu isnat hakkında bir mahkeme tarafından bu isnadın yerinde olduğu ya da olmadığı yönünde bir karar verilmesini isteme hakkıdır.

Sözleşme’nin 6. maddesi mahkemeye başvurma hakkını açıkça düzenlenmemekle beraber, AİHM tarafından, mahkemeye başvurma hakkının hukukun temel prensibi olduğu, mahkemeye başvurma hakkı olmaksızın hakkaniyete uygun, aleni bir yargılamadan söz edilemeyeceği ve adil yargılanma hakkının içerdiği güvencelerden yararlanmanın olanaksız hale geleceği kabul edilmektedir.

Bununla birlikte AİHM, mahkemeye erişim hakkının mutlak bir hak olarak görülemeyeceğini belirterek, bu hakka yönelik sınırlamaların meşru bir amaç gütmesini, hakkın özünü zedeleyecek şekilde olmamasını ve güdülen amaçla orantılı olmasını aramaktadır.

Anayasa’nın 36. maddesi herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğunu belirtmek suretiyle, Sözleşmeden farklı olarak mahkemeye başvurma hakkını açıkça düzenlemekte, bunun yanı sıra Anayasa Mahkemesi de AİHM içtihadına paralel şekilde, mahkemeye başvurma hakkının adil yargılanma hakkının önkoşulu olduğunu ifade etmektedir (AYM, E. 2010/41, K. 2012/19, K.T. 09/02/2012).

Anayasa’nın 36. maddesinde, mahkemeye erişim hakkı açısından herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte, bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş olan hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da, Anayasa’nın diğer maddelerinde yer alan kurallara dayanarak bu hakların sınırlandırılması da mümkün olabilir. Bu noktada Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan güvence ölçütleri işlevsel niteliği haizdir.

“””””””””””””””””””

1.2.2 Aleni yargılama

Madde 141 – Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir. Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur.

Anayasa’nın 36. Maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birisi de Anayasa’nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfiliği önlemektir. Bu yönüyle hukuk devletinin en önemli gerçekleştirme Araçlarından birisini oluşturur. Özellikle ceza davalarında yargılamanın duruşmalı ve aleni yapılması silahların eşitliği ilkesinin ve savunma haklarının güvencesini oluşturur. Ancak bu her türlü yargılamanın mutlaka duruşmalı yapılması zorunluluğu anlamına gelmez. Adil yargılama ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz. Özellikle ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonar kanun yolu incelemesinin tarafların iddia veya savunmaları yazılı olarak alındıktan sonra dosya üzerinden yapılması halinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez.

Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birisi de Anayasa’nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfiliği önlemektir. Bu yönüyle hukuk devletinin en önemli gerçekleştirme araçlarından birisini oluşturur. Ancak bu her türlü yargılamanın mutlaka duruşmalı yapılması zorunluluğu anlamına gelmez. Adil yargılama ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz. (B. No: 2013/664, 17/9/2013[43]).

Sözleşme’nin 6. maddesinde belirtilen aleni yargılanma hakkı, davanın aleni (açık) duruşma ile görülmesinin yanı sıra mahkeme kararının da aleni olarak açıklanması gereğine işaret etmektedir. Anayasa’nın 36. maddesinde açıkça aleni yargılanma hakkından söz edilmemekle birlikte, adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden biri olan bu hak esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da zımni bir unsuru olup, ayrıca duruşmaların herkese açık olduğunu belirten ve aleniyetin hem kişinin adil yargılanma hakkından yararlanmasına hem de toplumun adalete güvenini sağlamak bakımından kamu yararına hizmet ettiğine işaret eden madde gerekçesi de nazara alındığında, yargılamanın aleniyetinin yanı sıra hükmün aleniyetine de işaret ettiği anlaşılan Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, aleni yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır[44].

Hükmün aleni olması mahkeme kararlarının mutlaka açık duruşmada tefhimi anlamına gelmeyip, ilgililerin bilgi edinmesi amacıyla kararın yayınlanması veya mahkeme kalemine bırakılması da, yargılamanın bütünü dikkate alınarak aleni hüküm elde edilmesi açısından yeterli görülebilir.

“””””””””””””

   2. PANDEMİ DURUMU AÇISINDAN

Yukarıda örnekleri olduğu gibi bazen de özel durum ve zamanlarda, bu kurallara sınırlamalar getirebilir. Özellikle, kamu düzeni, daha üstün norm olan yaşam hakkı, genel sağlık ve ahlâk gibi durumlarda özel hukukun bu temel ilkelerinde sınırlama ve gerekli düzenlemeler yapılabilir. Nitekim son dönemde Covid-19 salgını sebebiyle hukuk alanını da doğrudan ilgilendiren bazı sınırlama ve düzenlemeleri bu kapsamda görmek ve anlamak gerekir. Yapılan düzenlemelerin temelinde kamu sağlığı, kamu düzeni, yaşam hakkı gibi sebepler birlikte veya ayrı ayrı görülmektedir.

Buna rağmen bu tür düzenlemelerin, ismi olmayan sadece numarası olan “torba kanun” olarak nitelendirilen, bazı kanunlarda değişiklik yapan kanunlar şeklinde anonim isimlerle çıkartılması hukuk devleti bakımından eleştiriye açık bir durumdur. Böyle düzenlemeler kanun tekniği, kanun sistematiği, hükümlerin yorumlanması ve uygulanması bakımından sorunlar doğurmakta, amacını belirsizleştirip anlaşılmasını güçleştirmektedir. Özellikle içinde bulunulan salgınla mücadele sürecinde, kanunların amacı, yorumlanması ve anlaşılmasında güçlüğe değil, kolaylık, anlaşılabilirlik ve basitliğe ihtiyaç vardır. Bu tür durumlarda düzenlemeler belirsizliğe ve yeni sorunlara yol açmaya sebep olmamalı, açık, net ve basit çözümler üretebilmelidir. Bunun dışında, kanun koyucu (geniş anlamda Devlet) kendi yaptığı düzenlemelere Devletin öncelikle tâbi olmasını sağlamalıdır. Gerçi bu durum genel bir yaklaşımın yansımasıdır.

Keza, salgın gibi toplumun varlığı ve geleceğini ilgilendiren bir dönemde, bireyler arası ilişkiler onlara rağmen düzenlenirken, alacakları, hakları onlara rağmen bertaraf edilirken; Devlet bu konuda bir güvence vermeli, meselâ bu tür durumlarda ortaya çıkacak zararları karşılayacağına ilişkin düzenleme yapmalı, ancak ondan da önce kendisi bu düzenlemelerle aynı yönde hareket etmelidir. Yapılan düzenlemelerin birçoğu geçici düzenlemelerdir. Ancak etkileri uzun vadeli ve kalıcı olacaktır. Bu sebeple ya bu düzenlemeler yapılırken veya daha sonra normalleşildiğinde, bunların kalıcı ve uzun vadeli etkilerini dikkate alan telaş düzenlemeleri de yapılmalıdır. Bu sorunlar sebebiyle hem sosyal ve ekonomik hem de yeni hukukî sorunların ortaya çıkmasının önüne geçilmelidir.

Bu açıdan doğrudanlık ilkesinin de zedelendiği hususu adil yargılanma hakkı dışında ayriyeten de tartışılabilir. Doğrudanlık ilkesi, yargılamanın araya başka bir makam veya kişi girmeden kararı verecek mahkeme önünde ve onun tarafından yürütülmesini ve karar verilmesini ifade eder[45]. Hak arama özgürlüğünü düzenleyen Anayasa’nın 36. maddesi de “Herkes … yargı mercileri önünde … âdil yargılanma hakkına sahiptir.” şeklindeki ifadesinde herkesin yargı mercilerinin önünde hak arama özgürlüğü bulunduğunu vurgulayarak doğrudanlık ilkesine yer vermiştir (Ay m. 36). Bu anlamda uyuşmazlık hakkında karar verecek mahkeme, dava malzemesiyle delilleri bizzat değerlendirmeli ve karar vermelidir[46]. Bu hak günümüz yargılama modellerinde geçerli olan yargısal temel haklar doktrini karşısında, temel bir hak olarak kabul edilir[15]. Doğrudanlık ilkesi hukukî korunma talebinin bir gereğidir.

Doğrudanlık ilkesi, HMK m. 25 ve devamında “yargılamaya hâkim olan ilkeler” başlığı altında açıkça düzenlenmemiş olsa da, medenî yargılama hukukumuza şekil veren temel bir ilkedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda doğrudanlık ilkesini esas alan çok sayıda düzenleme bulunur. Bu düzenlemelerin başında HMK m. 197’de yer alır. Bu madde uyarınca, kanunun belirlediği istisnalar dışında deliller, hâkimin huzurunda dinlenir ve incelenir. Tarafların yazılı ve sözlü açıklamalarını, sundukları dava malzemesini, delillerini hükmü verecek mahkeme bizzat inceler, tartışır, dikkate alır, değerlendirir ve tüm bunlara dayanarak kararının gerekçesini oluşturur. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması ve tarafların tüm iddialarını, delillerini içerecek bir gerekçenin oluşturulması hukukî dinlenilme hakkı ile âdil yargılanma hakkının tesisi için zorunludur ve sağlıklı bir gerekçenin oluşturulabilmesi için hâkimin dava malzemelerine ve delillere doğrudan doğruya temas etmesi, doğrudanlık ilkesinin şeklen değil tam anlamıyla tesisi için şarttır. Doğrudanlık ilkesi delillerin incelenmesi aşamasında olduğu kadar aynı zamanda duruşmaların yürütülmesinde de son derece önem arz eder[47].

Kanaatimce bu tür olağanüstü durumlarda kanun koyucu veya yürütme tarafından belirli şartlarda verilecek kararla uygulamaya sokulacak genel ve çerçeve düzenlemeler olmalıdır. Bu konuyla ilgili olarak, daha önce hukukta süreler ile adlî hizmetler bakımından bir öneride bulunmuştuk. Ancak bunları da kapsayacak şekilde, bu tür fevkalade hallerde (genel salgın, büyük doğal afet gibi), genel veya duruma göre bölgesel olarak alınacak tüm hukukî tedbirler ve düzenlemeleri içeren bir çerçeve-genel kanunî düzenleme olmalıdır. Bunun sağlayacağı en büyük fayda, böyle durumlarda panik tepkisiyle bir şeyleri düzeltirken başka şeyleri bozmanın önüne geçilmesidir. Keza hem Devlet hem de bireyler öngörülebilir düzenlemelerle hareket edecek, sürprizlerle karşılaşmayacaktır; bu aynı zamanda hukukî güvenliğin de gereğidir. Hatta belki bu çerçeve düzenleme içinde zaten uygulanan bazı hükümlerin özel hallerine yer vermek dahi yeterli olabilecektir.

“”

   3. SONUÇ

Covid 19 salgınının bulaş gücü ve olasılığının her geöen gün arttığı günümüzde getirilen bu sınırlamanın tamamen gereksiz ve hukuka aykırı olduğunu söylemek zordur. Kaldı ki mahkemeye erişim hakkı mutlak vazgeçilemez bir hak da değildir. Bunun yanı sıra adliyeler ve ilgili mercilerin kapanması da söz konusu olmadığından yaşanan zorlukların sadece geçici önlemlerden ibaret olduğu açıktır.

Adliye ve mahkeme salonlarında tüm yargı süjelerinin maske kullanması; adliyelere girişte ateş ölçümü, HES kodu sorgulaması ve buna bağlı olarak adliyeye giriş izni verilmemesi; dosya inceleme yetkisine getirilen sınırlandırmalar; yine adliyelerde kişi sayısı kotalarının kabulü gibi pandemi döneminde alınan tedbirlerin önemli bir kısmı, adil yargılanma hakkı, adalete erişim, hak arama özgürlüğü gibi yargısal temel haklara müdahale teşkil etmektedir. Bununla birlikte pandemi dönemine özgü alınan bu tedbirler ölçülü, makul ve yerinde kullanıldığı takdirde hukuk devletini tehdit eden tedbirler olarak kabul edilmemelidir. Nitekim bu tedbirler sadece ülkemizde değil pek çok hukuk sisteminde bazı farklılıklarla uygulanmaktadır. Bu kapsamda amaçlanan kamusal menfaat değerlendirildiğinde alınan tedbirlerin ölçülü, gerekli ve ilgili olmasına özen gösterilmeli; çoğusu pek çok yargısal temel hak üzerinde etkiler yaratan bu tedbirlerin ömrünün, pandemi süreci ile sınırlı olması sağlanmalıdır. Bunların yanı sıra uygulanan sınırlamalar kişilerin adil yargılanma hakkı, hak arama özgürlüğü gibi yargısal temel haklarına müdahale teşkil ettiğinden, bu tedbirlerin Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılan bir Kılavuz ile belirlenmemesi Anayasa’ya uygun olurdu. Bu konuda, yani pandemi sebebiyle yargıda alınacak tedbirlere ilişkin bir kanun kabul edilip, en azından kanunî temeli oluşturulduktan sonra bu tedbirlerin yönetmelikle düzenlenebilmesi yerinde olurdu. Bu yönüyle halihazırda uygulanan, yargının işleyişi ile ilgili tedbirler, kanunî dayanağı bulunmaması sebebiyle teknik anlamda Anayasa’ya aykırılık sorunu taşımaktadır.

Sağlıklı yaşam hakkı gibi en üstün insan hakkını bu açıklamalar ışığında bir mukayeseye tutacak olursan düzenlemenin hem hukuki hem de yerinde olduğu görülecektir demek çok isterdik. Fakat yapılan bu sınırlamanın nasıl ve ne şekilde yapıldığı herkesin malumudur. Normal bir hukuk düzeninde bu tip sınırlamalar yalnızca kanunlar ile yapılabilirken ülkemizde adı sanı belli olmayan torba yasalarla bile yapılmasına alışmıştık. Yalnız sadece bir bakanlığın aldığı idari karar ile böylesi bir sınırlamanın getirilmesi hukuk doktrininde eleştiriye mazhar olmuştur.

Ancak tüm bunlara rağmen düzenlemenin meşru bir gaye ile makul ölçülülük derecesinde yapılan bir sınırlama olduğundan dolayı kanımca mahkemeye erişim hakkı ve alenilik ilkeleri ve en nihayetinde adil yargılanma hakkı ihlalinin vücut bulmayacağını söylemek yanlış olmaz.

 

   4. KAYNAKÇA VE ATIFLAR

[1] https://hudoc.echr.coe.int/eng#{%22itemid%22:[%22001-57496%22]} , 21 Şubat 1975, Seri A no. 18

[2] https://hudoc.echr.coe.int/eng#{%22itemid%22:[%22001-181821%22]}, [BD], no. 40160/12, 5 Nisan 2018

[3] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-181789 , [BD], no. 51357/07, 15 Mart 2018.

[4] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-59455, [BD], no. 29392/95, AİHM 2001-V.

[5] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-78623, [BD], no. 1398/03, AİHM 2006-XIV.

[6] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-164515, [BD], no. 5809/08, AİHM 2016.

[7] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-57681, (no. 1), 27 Ağustos 1991, Seri A no. 209.

[8] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-108690, no. 68490/01, 12 Temmuz 2007.

[9] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-163113, [BD], no. 20261/12, AİHM 2016.

[10] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-181789, [BD], no. 51357/07, 15 Mart 2018.

[11] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-169054, [BD], no. 76943/11, AİHM 2016.

[12] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-57952, 4 Aralık 1995, Seri A no. 333-B.

[13] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-23730, no. 2672/97 ve 69829/97, AİHM 2003-IV.

[14] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-58451, no. 38366/97 ve 9 diğer başvuru, AİHM 2000-I.

[15] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-60684, no. 55782/00, AİHM 2002-VIII.

[16] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-57906, 9 Aralık 1994, Seri A no. 301-A.

[17] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-113391, no. 38245/08, 9 Ekim 2012.

[18] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-57425, 28 Mayıs 1985, Seri A No. 93.

[19] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-57890, 21 Eylül 1994, Seri A no. 294-B.

[20] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-58079, 22 Ekim 1996, Hükümler Derlemesi 1996-IV.

[21] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-57425, 28 Mayıs 1985, Seri A No. 93.

[22] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-59887, [BD], no. 31253/96, AİHM 2001-XI.

[23] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-59455, [BD], no. 29392/95, AİHM 2001-V.

[24] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-169054, [BD], no. 76943/11, AİHM 2016.

[25] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-181789, [BD], no. 51357/07, 15 Mart 2018.

[26] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-59590, [BD], no. 33071/96, 12 Temmuz 2001.

[27] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-171804, no. 43395/09, AİHM 2017.

[28] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-187507, [BD], no. 55391/13 ve 2 diğer başvuru, 6 Kasım 2018.

[29] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-57426, 8 Aralık 1983, Seri A no. 72.

[30] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-22667, no. 45835/99, AİHM 2001-VI.

[31] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-181609, no. 32303/13, 13 Mart 2018.

[32] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-60597, [BD], no. 36590/97, AİHM-2002-V.

[33] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-171325, no. 67259/14, AİHM 2002-IX.

[34] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-160620, no. 27236/05 ve 10 diğer başvuru, 16 Şubat 2016.

[35] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-168375, no. 64160/11, 8 Kasım 2016.

[36] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-171804, no. 43395/09, AİHM 2017.

[37] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-110295, no. 32075/09, 10 Nisan 2012.

[38] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-76956, no. 12643/02, 21 Eylül 2006.

[39] http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-57561, 8 Aralık 1983, Seri A no. 71.

[40] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/07/20130726-40.htm

[41] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/12/20131205-20.pdf

[42] B. No: 37569/06, 27/11/2012.

[43] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/12/20131214-26.pdf.

[44] Gayretli Aydın S., “Medenî Yargılama Hukukunda Ses ve Görüntü Nakli Yoluyla Duruşmaya Katılma”, DEÜ Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref Ertaş’a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017, s. 2101-2126

[45] Arslan, Aziz Serkan “Doğrudanlık İlkesi”, Medenî Usûl ve İcra İflâs Hukukçuları Toplantısı – XII (18-19 Ekim 2014, Isparta), Sdühfd Mihbir Özel Sayısı 2014, C. 4, S. 2, s. 133-143

[46] Özkaya-Ferendeci, s. 48. Ayrıca bkz. Aslan A.Ç., “Covid-19 Salgınının Tahkim Yargılamalarındaki Sürelere Etkisi”, Covid-19 Salgınının Hukuki Boyutu, Hukukun Tüm Alanlarında Değerlendirmeler, On İki Levha Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2020, s. 87.

[47] Çiftçi, Pınar (2020) “Pandemi Sürecinde Yargının İşleyişine İlişkin Alınan Tedbirlerin Türk Medenî Yargılama Hukukunda Yargısal Temel Haklar ve Özel Olarak Doğrudanlık İlkesi Üzerinde Yarattığı Etkiler.” Lexpera Blog.

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

132

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.