Amerikan Kadınlarının Dünyasını Değiştiren Kadın: Ruth Bader Gingsburg

“Ruth’suz hakikat eksiktir” Kendi adına sloganlar yazdıracak, daha adil bir dünya için emek vererek geçmiş bir hayat...3 min


93

Amerika’da Anayasa Mahkemesi’ne giren ikinci kadın yargıç olan ve kadın haklarını savunarak birçok gelişmeye imza atan Ruth Bader Gingsburg (doğum ismiyle Joan Ruth Bader), 15 Mart 1933’te dünyaya geldi. Yahudi asıllı bir ailede büyüyen Ruth Bader liseden mezun olmadan annesini kaybetti.

Lisans eğitimini Cornell Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra Martin Ginsburg ile evlenip anne oldu. Ardından Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne giren dokuz kadından biri oldu. Daha sonra Gingsburg Columbia Üniversitesi’ne geçiş yaparak Hukuk fakültesini burada sınıf birincisi olarak bitirdi. Eğitim hayatında kadın olarak çokça zorluk yaşasa da hiç vazgeçmedi.

Gingsburg, 1959 yılında mezun olduktan sonra New York’ta hiçbir hukuk şirketinde iş bulamadı. Ondan habersiz eşi ve birkaç arkadaşı bazı hukuk şirketleriyle görüştüler, başarılarından bahsettiler. Fakat kadın olduğu için kabul edilmedi. Kendisi bu süreci “Hukuk mesleğini icra eden birçok insanın bile kadınları istemediği bir dönemde avukat oldum.” diyerek  ifade etmiştir.

Ruther Bader Gingsburg, hukuk alanındaki yeteneklerini kullanma isteğindeydi ve siyasi alanda sıkıntılar yaşayan ülkesindeki bulunduğu toplumu daha ileri götürmek için bir şeyler yapabileceğini düşündü. Harekete geçerek hayatını bu işe adadı. Bu fikir karşısında ailesi başlangıçta çekimser yaklaştı. Fakat sonrasında desteklerini verdiler.

1963’te Hukuk Profesörü olarak Rutgers Üniversitesi’nde akademik hayata adım attı. Hukuk fakültesinde Medeni Usul alanında eğitim veren birkaç kadından biriydi. Öğrencilerinden esinlenerek Hukuk ve Cinsiyet İlişkisi üzerine dersler vermeye başladı. Gingsberg, cinsiyet ayrımcılığı davalarıyla bu dönemde ilgilenmeye başladı. Bu, dava avukatlığına giden ilk adımdı. Vatandaşlık hakları avukatı Thurgood Marshall’ın yolundan gitmeye çalışıyordu. Çünkü Marshall, ırklar arası eşitliği sağlamayı başarmıştı ve o da bu fikri kadınlara eşit muamele olarak adapte etmek istiyordu. 

Amerika Anayasa Mahkemesindeki ilk davası Frontiero-Richardson davasıydı. Hava Kuvvetlerinde teğmen olarak görev yapan Sharron Frontiero, bir süre sonra erkek iş arkadaşlarının konut yardımı aldığını öğrenerek kendisi için de talep etti. Fakat yasalar gereği kadın olduğu için bu imkandan faydalanamayacağını ve düzeltilmesi için tek yolun dava açmak olduğunu öğrendi. Gingsberg olayı öğrendiği gibi Frontiero ile iletişime geçerek davayı aldı. Bu dava Gingsburg için çok önemliydi. 

Dava önce Alabama Bölge Mahkemesi’ne gitti ve kaybedildi. Daha sonra dava  Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Bu fırsatı kullanarak Amerika’da eskiden süregelen kadınlara yapılan ikinci sınıf  davranışları anlatarak aslında çok önemli bir soruna dikkat çekmeye çalıştı. Mahkemede endişeliydi çünkü tüm yargıçlar erkekti ama cümleleriyle onları etkilemeyi başarmıştı. Böylece Anayasa Mahkemesi’ndeki ilk davasını kazandı. Fakat hedeflerine ulaşabilmek için yeterli olmamıştı. Ardından Weinberger-Wiesenfeld davasını aldı. Bu davada; eşini doğumda kaybeden Stephen Wiesenfeld,  Sosyal Güvenlik Bürosundan tek kalan ebeveynler için yardım talep etti ama bu imkandan sadece annelerin faydalanabileceğini öğrendi. Açılan dava, cinsiyet ayrımcılığının sadece kadını etkilemediğinin büyük bir örneğiydi. Gingsberg bu davayı da oy birliğiyle kazandı. Onun bu yaklaşımı sonraki yıllarda birçok dava açılmasına vesile oldu.

Ruther Bader Gingsburg, buna benzer birçok dava aldı ve neredeyse hepsini kazandı. Onun yargıçlara benimsetmek istediği kendi kızları ve torunlarını düşünerek empati kurabilmeleriydi. Hedefine ulaşmak için mücadele etmeye devam etti ve gerekli kanunlar için zemin hazırladı.

Gingsburg sonrasında Columbia Temyiz Mahkemesi’ne atanarak burada hakimlik yaptı. Daha sonra ABD Yüksek Mahkemesi’ne atanarak Anayasa Mahkemesi’ne giren 2. Kadın yargıç oldu.

Yargıçlık yaptığı dönemde, Anayasa Mahkemesi’nde ilk kadın hakları davası olan VMI – The US davası görüldü. Virginia Military Institute, sadece erkeklerin öğrenim gördüğü bir liseydi. Yargıç Gingsburg  bu durumun eşit imkanlardan faydalanabilmeyle ilgili bir yasayı ihlal ettiğini açıkladı ve böylece VMI’da kız öğrencilere de öğrenim görme hakkı tanındı. 

Mücadelesinden hiç vazgeçmeyen Ruther Bader Gingsburg, çocuk – genç herkesin idolü haline geldi. Yeni kuşaklar tarafından böyle benimsenmesi onu çok mutlu etti ve gençlerle bir araya gelip tecrübelerini paylaşmaktan hiç çekinmedi. Gençler onun için “Ruth’suz hakikat eksiktir” gibi sloganlar oluşturdular. T-shirtlerine resimlerini bastırdılar, vücutlarına dövmelerini yaptırdılar. Gingsburg’un liberal muhalefetleri ve istifayı reddetmesi onu ABD’nin popüler kültüründe The Notorious B.I.G. isimli bir rap sanatçısından esinlenilerek The Notorious R.B.G.  olarak anılmasına sebep oldu. Bu durum onu hiç rahatsız etmedi.

18 Eylül 2020’de 87 yaşında kanserden hayatını kaybetti. Onun vefatıyla birlikte ülkede yas ilan edildi.

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

93

2 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

  1. Çok güzel ve faydalı bir yazı olmuş , bu güzel yazıların devamını bekleriz emeğinize ve bilginize sağlık