Anayasa Mahkemesi’nin 29 Yıl Süren Davaya İlişkin Tazminat Kararı

Anayasa Mahkemesi, 2021 yılında yapılan bireysel başvuru neticesinde tarafların 29 yıl 8 ay boyunca yargılama sürecine katılmasının makul süre içerisinde yargılanma hakkının ihlaline neden olduğu gerekçesiyle taraflara tazminat ödenmesine hükmetti.3 min


82

Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru sonucunda, başvurucu Nurten Saka ve Ayten Saka’ya ayrı ayrı 70.200 TL tazminat ödenmesine karar verilmiştir. 1988 yılında miras bırakanın (murisin) ölmesinden bir yıl sonra başlayan dava sürecinde olaylar ve olgular incelenmiş, davalar tenkis üzerinden karara bağlanmıştır. 29 yıl süren dava süreci, 2018 yılında sonuçlanmış ve davada taraflara tenkisten doğan alacaklarının 1989 yılına göre değerlendirildiğinde 2012 yılında tutarın 413,51 TL olduğu, bu tutarın 2018 yılında yasal faiziyle 10.000 TL olarak ödeneceği kararına varılmıştır. Başvurucular, Anayasa Mahkemesi’ne bildirdikleri taleplerinde; taşınmazların devrinin muvazaalı olduğunu ve işlemlerin muris muvazaası nedeniyle geçersiz sayılması gerektiğini, Anayasa’nın 5, 10, 35 ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Verilen kararın anlaşılması için tenkisin ve muris muvazaasının incelenmesi gerekir.

Mirasta Tenkis Davası Nedir?

Tenkis davası, miras bırakanın kanunda verilen tasarruf özgürlüğünü aşarak saklı pay sahibi mirasçıların miras hakkına yaptığı tecavüzün giderilmesi ve miras bırakanın yaptığı sağlararası veya ölüme bağlı tasarrufun kanuni sınırlara indirilmesi için açılan bir davadır. Saklı pay sahipleri murisin altsoyu, anne-babası ve eşi olabilir. Bu pay altsoy için yasal miras payının 1/2’si kadar, anne-baba için yasal miras payının 1/4’ü, eş için ise duruma göre yasal miras payının tamamı veya 3/4’ü kadardır.

Tenkis davasını sadece mirasta saklı payı olan mirasçılar miras bırakanın ölümünden sonra açabilir. Türk Medeni Kanunu’na göre dava mirasçıların saklı paylarına tecavüz edildiğini öğrenmesinden itibaren bir yıl içinde ve her halükarda 10 yıl içinde açılmalıdır. (TMK m.571)

Muris Muvazaası (Mirastan Mal Kaçırma) Nedir?

Muris muvazaası, murisin mirasçısını bazı malvarlıklarından yoksun bırakmak için elinde bulundurduğu malvarlığını diğer mirasçılarına satış sözleşmesi veya ölene kadar bakma sözleşmesi adı altında bağışlamasıdır. Her muvazaalı işlemde olduğu gibi muris muvazaasında da amaç görünüşte yapılan işlemin altında gerçek arzunun gizlenmesidir. Muris muvazaası nispi muvazaa halleri arasında sayılmış ve bu bağlamda görünüşteki işlem, muvazaa anlaşması, üçüncü kişileri aldatma amacı ve gizli sözleşme şartlarının varlığı aranmıştır.

Muris muvazaası davasını; yasal mirasçılar, atanmış mirasçılar ve evlatlıklar miras bırakanın ölümünden sonra açabilir. Bu dava herhangi bir zamanaşımına tabi değildir.

Değerlendirme

Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan ilk davada, davacılar miras bırakanın sağlığında bedelini ödeyerek aldığı taşınmazları erkek kardeşleri adına tescil ettirdiğini ve kardeşlerinin bu taşınmazları bedelini ödemeden teslim aldığını ileri sürmüştür. Açılan davada yapılan işlemlerin muvazaalı olduğunun tespiti ve bunun gerçekleşmemesi halinde tenkisin gerçekleştirilmesi talep edilmiştir. Mahkeme, murisin sadece taşınmazların bedelini ödediğini, burada muris muvazaasının olmadığını ve taşınmazlar için ödenen bedeller üzerinde tenkisin gerçekleştirilmesi gerektiğini kararlaştırmıştır.

1989 yılından 2018 yılına kadar süren bu davalar silsilesi sonucunda taraflar, Asliye Hukuk Mahkemesi’nden talep ettikleri bedelin tam olarak karşılığını alamadıklarını düşünerek Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur. Başvurularında belirttikleri üzere, mahkeme adil yargılanma hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini kabul ederek başvuruculara tazminat ödenmesine hükmetmiştir. Ayrıca mahkemece belirlenen 413,51 TL alacağın ifa edilmemesi nedeniyle 2018 yılında yasal faiziyle birlikte 10.000 TL’ ye ulaştığı ve bu ihtimalde bile başvurucuların artan enflasyon yüzünden tenkis talebiyle ileri sürdükleri miktara ulaşamayacakları söylenmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre 1988 yılında 100 TL’nin değerinin 2018 yılında 1.183.487 TL olduğu belirlenmiştir. Bu sebeple Anayasa Mahkemesi başvurucuların talepleri hukuka aykırı olarak karşılanmadığı ve yukarıda belirtilen hakları ihlal edildiği için davanın yeniden görülmesine hükmetmiştir. 2021 yılında yapılan bireysel başvuru neticesinde, tarafların 29 yıl 8 ay gibi uzun bir yargılama sürecine katılmasının makul süre içerisinde yargılanma hakkının ihlaline neden olduğunu söyleyerek taraflara 70.200 TL tazminat ödenmesine karar vermiştir.

Bütün bu veriler incelendiğinde hem tarafların mahkemeden istenilen talepleri makul süre içerisinde yerine getirilmemiş hem de yargılamanın yeniden yapılmasına yol açılmıştır. Usul ekonomisi ilkesine tamamen aykırı olan bu işlemler tarafların mahkemeye güvenini zedelemekte ve taleplerinin gerçekleşmeyeceği veya verilen kararlar neticesinde hukuka uygun olarak tatmin edilemeyecekleri kanısını oluşturarak hukuka güveni ortadan kaldırmaktadır.

Kaynakça


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

82

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.