Biri, “Hayvan Deneyleri, İnsan Sağlığı İçin Gerekli” mi Dedi ?

9 min


83

Hayvan deneyleri; yani hayvanların denek olarak kullanılması, hayvan hakları ihlalinin içimi yakan konularından başka bir tanesi. Ve her karşı olduğumuzu dile getirdiğimizde, aldığımız, beni çıldırtan soru ise “Hayvanlar ölmesin de, sevdiklerimiz hastalanırsa, onlar mı ölsün?”

Bu nedenle, bu ayki yazımı; bu sorunun beni neden çıldırttığını anlatmak için yazmak istedim. Soru beni çıldırtıyor çünkü; hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin, insanlığın sağlık hayatına pek bir faydası yok.

Bu denek hayvanlarının büyük bir çoğunluğu, akademisyenlerin, öğrencilerin, ehil olmayanların ellerinde; zaten ispatlanmış olan tanı ve verilerin bir kez daha ispatlanması için kullanılıyor. %100 zararlı olduğu bilinen kimyasallar dahi, hala bu denek hayvanlarının üzerinde, “SAĞLIĞA ZARARLI” kavramının ispatı için, zalimce kullanılmaya devam ediyor. (Örnek; çamaşır suyunun insan sağlığına- gözüne zarar verip vermediğinin ispatı için hayvanların gözüne damlatılması)

Hatta deney hayvanı üzerinde çalışan ekiplerle konuşulduğunda, kayıtlara ve verilere yansıtılmayan ancak realitede yaşanan olayların, çok daha tüyler ürpertici bir boyutta olduğunu söylemek mümkün.

“Neden hayvan deneyleri, insanlara bir katkı sağlamıyor?” Sorusuna ise cevapları, sizlere, dolandırmadan, bilimsel verilere dayalı bir şekilde kısa ve net bir şekilde sunacağım:

Bilmemiz gereken ilk, önemli ve öncelikli bilgiler:

  • Hayvan deneyleri üzerinde başarıya ulaşmış ilaçların %95’inin, insan için yararsız olduğu ya da insan için tehlikeli olduğu, gerekçesiyle,
  • Ve yine, hayvan deney sonuçlarının %90’ının ise, insana uygulanabilir olmadığı, gerekçesiyle doğrudan atılıyor olduğu gerçeğidir.

Diğer bilimsel veriler de yine çok çarpıcı: 

  • İnsan hastalıklarının ancak %2’den azı (%1.16), hayvanlarda görülebilmekte.
  • Huntingdon Canlı Organizmalar Bilim Dalı önceki Yetkilisi; hayvan testleri ve insan sonuçları ancak %5- %25 oranında birbirini tuttuğunu, bildirmiş.
  • Procter & Gamble Şirketi, geliştirdiği yeni ürünün, hayvanlar üzerindeki kötü etkisine rağmen (Ürün, farelerde tümör oluşumuna sebep olmuştur.) ürünü piyasaya sunmuş ve bu hareketine gerekçe olarak da: zaten hayvan test sonuçlarının, insanlar için ilintisiz olduğunu göstermiş.
  • Doktorlara, hayvanlarla insanlar arasında var olan anatomik ve fizyolojik farklılıklar nedeniyle, hayvan deney sonuçlarının yanıltıcı olup olmayacağı sorulduğunda; doktorların %88’i, bu anlamda, hayvan deneylerinin yanıltıcı olacağını, tereddüt etmeden bildirmişler.
  • Fareler, insanlarda meydana gelen kanser sebeplerini belirlemede, ancak %37 etkili olabilmekte. Bu durumda, yazı-tura atıldığında bile oran, hiç olmazsa %50.
  • Kemirgenler, maalesef, hemen hemen her zaman, her tür kanser araştırmasında kullanılan deney hayvanlarından. Ancak insan sağlığına, zerre katkısı yok, çünkü; kemirgenler, hiç bir zaman insanların yakalandığı kanser türüne yakalanmazlar. 
  • Laboratuvarda kullanılan deney hayvanlarının farklı cinslerde (dişi –erkek) olması halinde, sonuçlar birbiri ile çelişik çıkmakta. Halbuki insanlar için böyle bir durum söz konusu değil.
  • Maddelerin yaklaşık %83’ü, fareler tarafından insanlara göre daha farklı sindiriliyorlar.
  • Hayvanlar üzerinde yapılan test sonuçlarına göre, neyin sağlıklı, neyin tehlikeli olacağı saptanmaya çalışıldığında: limon suyu ölümcül, arsenik, baldıran zehiri, ağır gıda zehirlenmesine yol açacak zehir, sağlık için güvenli çıkmış.

Halbuki, bu verilerin, insanlar için tam ters olarak geçerli olduğu bilinen bir gerçek.

İnsan sağlığının geleceği için kullanılan hayvan deneylerinden elde edilen ilaçların, insan sağlığını bozduğunu söylesem:

  • Almanya’da yapılan araştırmaya göre; insan ölü doğumlarının%88’i, hayvanlar üzerinde denenip güvenli olduğu sonucuyla piyasaya sürülen ilaçlardan kaynaklanıyor.

Yine aynı çalışmaya göre insan doğum kusurlarının %61’i,hayvanlar üzerinde denenip güvenli olduğu sonucuyla piyasaya sürülen ilaçlardan kaynaklanıyor.

Bu kusur yüzdesi, savaş seviyesinden 200 kat fazla.

  • Alman Doktorların Kongre sonucu olarak yayınladıkları bir bildiride; Ölümcül hastalıkların %6’sı, kalıtımsal geçen hastalıkların %25’i, hayvanlar üzerinde denenip güvenli olduğu için piyasaya sürülen ilaçlardan kaynaklanmakta.
  • İnsanlık için hayat kurtaran dış gebelik ameliyatları, hayvanlar üzerinde gözlemlenen olumsuz cerrahi sonuçlar yüzünden 40 yıl ertelenmek zorunda kaldı.
  • Dünya Sağlık Örgütünün araştırmalarına göre; piyasaya sürülen 200.000’den fazla ilacın büyük bir çoğunluğu piyasadan geri çekiliyor.

Bu 200.000’den fazla ilaçtan, sadece 240 ilaç, insan sağlığı için zaruri.

  • Deney hayvanlarının %9’u, anestezi aldıklarında tekrar ayılamamakta ve ölmekte.
  • Hayvanlar üzerinde cerrahi deneyler yapan Soruşturma Kurulu, 1912 yılında; anestezinin keşfinin, hayvanlara borçlu olunmadığını bildirmiş; hatta Dr. Hadwen tarafından, eğer hayvanlar üzerinde yapılan deney sonuçlarına sadık kalınsa idi, insanlığın anestezi nimetinden yoksun kalacağı söylenmiş.

Ayrıca Dr. Hadwen; Özellikle “fluroxene”’nın keşfinin, hayvanlar üzerindeki deneylerin insanlık için yanıltıcı kanıt olduğunun en çarpıcı örneği olduğunu bildirmiş.

  • Yine “aspirin” hayvanlar üzerindeki deney sonuçlarına göre başarısız bulunmuş, insülin hayvanlarda kusurlu doğumlara yol açmış, penisilin ve insanlar için güvenli benzeri diğer ilaçlar ve bir kısım kanser ilaçları, hayvanlar üzerinde yapılan deney sonuçlarına göre başarısız ve zararlı bulunmuş.

Çok net bir gerçek var ki; hayvanlar üzerindeki bu cerrahi sonuçlar kaale alınmış olsa idi, bugün insanlar için hayat kurtaran bu ilaçların hepsinin, yasaklanmış olması gerekirdi.

  • Kan nakli, hayvan deneylerinde elde edilen başarısızlıklar yüzünden 200 yıl, yine, kornea nakli hayvan deneylerinde elde edilen başarısızlıklar yüzünden 90 yıl gecikmiş. 
  • Tıp uzmanları, artık, “Hayvanlardan alınan bilgiler ışığında, insanlar üzerinde tahmin yürütmek güvenilir değildir” şeklindeki bilimsel açıklamalar yapmaya başlamışlar.

Ki bu yöndeki açıklamalar, hayvan deneyleri baz alınarak üretilen ilaçlar açısından imalat şirketlerine karşı dava açılması halinde, ilaç şirketlerinin kurtuluşunu sağlamakta.

Nitekim  “Thalidomide” ilacının imalatçı şirketi, mahkemede yargılanmış; ve bir çok uzmanın “İlaçların insanlar üzerindeki etkileri için hayvan deneylerine güvenilemeyeceği” yönündeki beyanları doğrultusunda, yetkililer beraat ettirilmişler.

Bu gerçekler ışığında bakıldığında;

Hayvan deneyleri, ahlaka aykırı, insanlık dışı ve tamamıyla gereksiz görünmektedir.  Hayvan deneyleri yerine en az 100 metot kullanılabilecekken, hala her yıl 100 milyondan fazla hayvanın zehirlenerek, yakılarak, parçalanarak, onların tahammül edemeyeceği acılara, korkulara ve  yalnızlığa maruz bırakılarak öldürülmeleri, asla, kabul edilemez.

Binlerce hayvan, her gün, dünyada laboratuvarlarda, acı çekmeye ve ölmeye devam ediyor.

Ama gelişen teknoloji, bunun böyle olmak zorunda olmadığını, bizlere gösteriyor. Öncelikle şunu anlamamız gerekiyor; yukarıda sunulan kısa bilgiler çerçevesinde ilk göze batan gerçek: hayvanlar üzerindeki deneylerin, insanlık için çok da güvenilir olmadığı yönünde.

Ve her geçen gün, daha çok sayıda bilim adamı; hayvan deneylerinin, insan hastalıkları ile ilintisine, yaşamları daha iyi bir düzeye çıkarmak adına, daha şüphe ile yaklaşıyor.

Çünkü, kanıtlar çok açık olarak gösteriyor ki; insan sağılığı için, insan kaynaklı test verileri kullanılsa; insan sağlığı için daha iyi sonuçlar ve gelişmeler alınacak.

Tam da bu noktada, geçerli ve başarılı bir kaç yöntemi dile getirmek gerekirse:

  • Tüp Metodu: Ulusal Bilim Akademisi, 2007 yılında; zehirli madde testlerinin, artık, hayvan deneyleri üzerinde yapılmadığını ve tüp metot sistemine geçtiklerini belirtmiştir. Hala bu durumda; çamaşır suyunu, bir deney hayvanının gözüne damlatıp, zarar veriyor mu diye gözlemlemek, bilimsel olmaktan çok ötede bir yere varmakta.
  • Parça Organ: Harvard Wyass Enstitisü; zehirli madde testlerini, ilaç testlerini ve hastalık araştırmalarını, artık, canlı hayvan üzerinde yapmak yerine, insan hücrelerini kullanarak tasarladıkları mini organ simülasyonları ile oluşturdukları  parça organ metodu ile çalıştıklarını belirtmiş.
  • İnsan Beyni Görüntüleme: Gelişen beyin tarama ve görüntüleme teknikleri sayesinde insan sağlığı için çok daha kullanılabilir ve güvenilir veriye ulaşılmakta. Artık maymun, kedi ve fare beyni keserek, soru işaretleri ile dolu veri toplama çağı, çok gerilerde kalmış durumda.
  • İnsan Kan Testleri: Her yıl binlerce tavşanı, yüksek ateş testlerinde öldürmek yerine, bilim adamları artık, ilaçlarda ateşe sebebiyet veren bulaştıranlar için insan kan örnekleri üzerinde çalışmaktalar.
  • Mikro Doz Alımı: Denek hastalara, güvenli limitler içinde alındığında iyi olan mikro dozda ilaç verildiğinde, ileri düzeydeki görüntüleme teknikleri ile verilen özün vücut tarafından nasıl kullanıldığını görmek mümkün.

Gelinen bu çağda, ne mutlu ki değerli bilim adamları boş durmuyor. Bu bağlamda; 15 Haziran 2015 tarihinde gazetede yayınlanan haber, bizler için insanlık için paha biçilmez bir değer taşıyor.

ABD’nin Harvard Üniversitesi’nde doku mühendisliği alanında araştırmacı olarak görev yapan Prof. Dr. Mehmet Dökmeci, Ege Üniversitesi işbirliğiyle Gediz Üniversitesi’nde düzenlenen 2. Uluslararası Biyosensör Kongresi’nde yaptığı konuşmasında; Yapay insan organı işlevi gören çipler ürettiklerini, bu çiplerin, ilaç araştırmalarını insan üzerinde yapıyormuş gibi sonuçlar almalarını sağlayacağını, böylece yeni ilaç araştırmalarının hızlanıp ucuzlayacağını ve hastalıklarla mücadelede insanoğlunun elinin güçleneceğini bildirdi.

Profesörün yaptığı konuşmasından çarpıcı açıklamaları:

“Yeni bir ilacın kullanıma hazır hale getirilmesi uzun, zahmetli ve oldukça maliyetli bir süreç. En az 10 yıl gerekiyor ve milyarlarca dolara mal oluyor. Hazırlık aşamasındaki bu ilaçlar hayvanlar üzerinde deneniyor. Çoğu zaman da hayvanlarda başarılı olunsa bile, insanda uygulanamayacağı anlaşılarak başarısızlıkla neticeleniyor. Tüm bunlar yüzünden hastalıklarla mücadelede hızlı ilerleme kaydedilemiyor, yeni tedaviler uygulanamıyor. Hazırladığımız çipler tüm bu süreci neredeyse tamamen değiştirecek. Çiplere insan hücresi kattığımızda, yeni ilaç araştırmalarının insan vücudu üzerinde deneniyormuş gibi kesin sonuç alınmasını sağlamış olacağız. Böylece ilaç araştırmaları hızlanıp milyarlarca dolarlık astronomik maliyet azalacak. En önemlisi de, insan ortamında deneniyormuş gibi bir ortam sağlandığı için başarısızlık ihtimali azalacak.Bu sayede birçok rahatsızlığın tedavisinde daha güçlü hale geleceğiz, hayvanları kobay olmaktan da kurtaracağız.” Şeklinde.

Evet; bilinmesinde fayda var ki; hayvanlar üzerinde cerrahi deney yapan ve hayvan deneylerini savunan kişilerin mazeretleri artık bitiyor. Daha insaniyetli ve hatta insanlık için daha iyi bir yol varken, hayvan deneyini savunmak, teşvik etmek, hayvan deneylerinin yapılması için yeni düzenlemeler – yasalar yapmak, insanlığın, aklın ve yüreklerin kabul edemeyeceği bir ilkellik ve canilik ihtiva ediyor.

Hele bu deney hayvanlarının içeriğine sokak hayvanlarını eklemek; bu yönde yasal düzenlemeler yapmak ise, insanlığın geldiği son çirkin nokta. Neden mi böyle yazdım?

Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın, 28914 sayılı  HAYVAN DENEYLERİ ETİK KURULLARININ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARINA DAİR YÖNETMELİĞİ, 15 Şubat 2014 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Resmi Gazetede yayınlanan bu Yönetmeliğin Üçüncü Bölümünde yer alan “Deney Hayvanı ve Araştırmalara İlişkin Uygulamalar” başlığı altında ve “Deney Hayvanları” bölümüne ilişkin 11. Maddede hangi hayvanların deney hayvanı olarak kullanılabileceği sıralandıktan sonra aynı maddenin c bendi ile; 

“Kedi, köpek gibi evcil türlerin sokakta başıboş olanları, deneylerde kullanılmaz. Ancak, hayvanların sağlık ve refahı ile ilgili çalışmalara ihtiyaç duyulması, çevre, insan ve hayvan sağlığına karşı ciddi tehlike oluşturması ve çalışmanın amacının sadece başıboş hayvan kullanılarak gerçekleştirilebileceğine dair bilimsel gerekçeler sunulması hallerinde, bu hayvanlar deneylerde kullanılabilir.” şeklinde düzenleme yapıldı.

Böylelikle, Yönetmeliğin 11. Maddesinin (c) bendi; kedi ve köpek gibi evcil hayvanların kullanılmasına izin verecek istisnalar getirmiş olmakla, sokaktaki kedi köpeğin denek hayvanı olarak kullanılmasının önünü açtı. 

Biz de, İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu olarak, 15 Şubat 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 28914 sayılı  HAYVAN DENEYLERİ ETİK KURULLARININ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARINA DAİR YÖNETMELİĞİN 11. MADDESİNİN c BENDİNİN  İPTALİNE ilişkin, yürütmeyi durdurma istemli dava açtık.

Dava halen devam ediyor. Ancak diğer taraftan, yürütmeyi durdurma kararı verilmediği için barınaklardan el altından denek hayvan toplama işlemi de aynı hızda devam ediyor.

Şimdi, ne mi olacak? İnsanlığın kazanmasını bekliyoruz.

Bu bekleme aşamasında güzel bir haber daha geldi. 2013’te Avrupa Birliği, hayvanlar üzerinde denenen her türlü kozmetik ve kişisel bakım ürününün satışını yasaklamıştı. Bu yasak, Avrupa Birliği’nin dışındaki ülkelerden ithal edilen ürünler için de geçerliydi. Bizim de, Avrupa’nın deney için arka bahçesi olacağımız endişemiz buradan geliyordu.

Bu kadar kapsamlı bir yasak olmamakla birlikte, 15 Temmuz 2015 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan Kozmetik Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 10. Maddesi ile; Bir kozmetik ürünün güvenliliğine ilişkin genel yükümlülükler saklı kalmak üzere, bilimsel ve teknolojik gelişmeler ile Avrupa Birliği mevzuatındaki güncellemeler göz önünde bulundurularak alternatif bir yöntemin bulunması halinde söz konusu alternatif yöntem haricindeki bir yöntemin kullanıldığı hayvan testlerine tabi tutulmuş olan kozmetik ürünlerin piyasaya arzı ile bitmiş yani piyasaya sürülmüş kozmetik ürünler için hayvan testlerinin yapılması YASAKLANMIŞ oldu.

Yetmediği bir gerçek ama güzel bir yasal gelişme olduğu da inkar edilemez.

Hayvan deneyleri çok önemli ve hayati bir mevzu; bu nedenle, bilinçli, bilgili ve kararlı bir kamuoyunun oluşmasına ciddi ihtiyaç var.

Lütfen bu konuda sizler de, çevrenizdeki insanların bilgilenmesine ve bilinçlenmesine yardımcı olun.

Martin Luther King’in dediği gibi; “Beni kötülerin zulmü değil, iyilerin sessizliği korkutuyor.”

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

83

Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.