Ceza Hukukunun İlkel Dönemleri

İnsanlık ilkel dönemlerinden beri suçlara karşı ceza adı verilen yaptırımlar uyguluyor. Peki ilkel dönemlerde uygulanan ceza hukuku nasıldı?8 min


41

Ceza hukuku, suç adı verilen insan davranışlarının yapısını inceleyen ve buna özgü yaptırımlar öngören hukuk dalıdır. Ceza hukukunun tarihsel sürecine baktığımızda, farklı dönemlerden ve buna bağlı olarak örtülü bir aşamadan geçtiğini görmekteyiz. Bu yazımızda ceza hukuku tarihinin ilkel dönemini ve buna bağlı olarak gelişen ceza sorumluluğunu inceleyeceğiz.

“Kişisel Öç Dönemi”nde Ceza Sorumluluğu

Ceza, toplumların var olduğu ilk anlardan beri suç olarak öngörülmüş olan bir davranışın karşılığındaki yaptırımdır. Suç işleyen kişinin tekrar suç işlemesini önlemek ve toplum ıslahı amacıyla uygulanır. İnsanoğlunun kendini ifade etmeye başladığı kişisel öç döneminde, kişiler dış etkenlerden korunma içgüdüsü ile bir arada yaşamaya başlasalar dahi bir devlet kavramı yoktur. İIkel ve eski çağlardaki hukukun, ceza sorumluluğu açısından, neticeye bakarak sorumluluk belirleyen objektif bir sorumluluk esasına dayandığı bilinmektedir. Bu dönemde ceza hukuku maddi sorumluluk esası üzerine kurulmuştur. Bu nedenle, birini cezalandırılmak için o kişinin yasaklanmış bir hareketi yapması yeterliydi. Bununla birlikte cezalandırma sisteminin temeli, suç işleyen kişiye karşı güdülen intikam duygusundan meydana gelmektedir. Bu dönemde sürekli bir cevap verme hali hakimdir. Suç olarak ifade edilen hareket, yazılı metin oluşturulmadığını için kabilenin tepki gösterdiği hareketler olarak belirlenmiştir. Sadece suç işleyenin cezalandırıldığı, kişisel öç döneminde, toplumda adaletin sağlandığı algısını yaratmaktaydı. Bireyselleştirmeyi sağlayan bu sistem, günümüzde uygulanmakta olan ceza hukukunun şahsiliği ilkesinin temellerini oluşturmuş kabul edilmektedir. İlkel dönemlerde klan dışı etme, kısas ve diyet gibi farklı yaptırım türleri bulunmaktadır.

Klan Dışı Etme: Suç işleyen kimsenin bulunduğu yeri bırakıp başka yere gitmesidir. Suçlu için zamanın yatıştırıcı etkisinden yararlanmak ve bu şekilde bir ıslah amaçlanmıştır. Klanı koruma içgüdüsüyle de yapılmaktadır. Suç işleyen kişi toplumun dışına itilir ve yalnızlaştırılır. Ancak bu yöntem uzun vadede klan dışına itilenlerin birlik olup klana karşı mücadele etmesine yol açtığı ve suç örgütlerinin oluşumuna kolaylık sağladığı için uygulamada sorun yaratmıştır.

Diyet: Zararın karşılanması yolu ile zarar gören tarafın öç alma hakkını kullanmaktan vazgeçmesi anlamına gelen bu kuruma, On İki Levha, Cermen, İslam hukuk sistemlerinde sıkça rastlanmaktadır. Suç işleyen ile suçtan zarar gören arasında yapılan bir anlaşmadır. Verilen zararın tazminini sağlar. Bazı zamanlarda zarar miktarı olarak neredeyse suçlunun mallarının tamamının zorla alımı (müsadere) boyutuna ulaştığından, saldırgan bunu ailesinin yardımı ile ödeyebilmiştir. Uygulamada bu usulü öngören toplumlar genellikle uyuşmayı zorunlu kılmış, ödenen paranın bir miktarını ortak gelir olarak alınmıştır.

Talion Prensibi (Kısas): Kısas ilkesi olarak da bilinen bu kavram “göze göz, dişe diş” esasına dayanmaktadır. Bu ilke, zarara yol açan kimseye aynı oranda ve aynı yoğunlukta zarar verme şeklinde vücut bulmaktadır. Başta Hammurabi Kanunları olmak üzere birçok toplumun ceza yasalarında sıkça rastlanan bu kurum, dinsel nitelikteki ödetme (kefaret) inancını taşır. Bir insanın kemiğini kıranın kemiğinin kırılacağını, dişini kıranın dişinin kırılacağını belirten bu yasada, her şey karşılıklı halde olup sorumluluk şahsidir. Buna bağlı olarak bir insanı öldüren kişinin cezası da elbette ölüm olacaktır. On İki Levha Yasası gibi önemli kanunlardan Tevrat gibi dini metinlere kadar birçok dönemde bu ilke öngörülmüştür. Kısas bir ilerlemedir. Çünkü öcün sınırı ve yoğunluğu belirlenmiştir, ceza yaptırımı sınırlarını kesinleştirmiş ve bireyselleştirilmiştir, insanlarda adalet ve eşitlik bilincini yaratmıştır.

“Kamusal Öç Dönemi”nde Ceza Sorumluluğu

Kitabi dinlerin ortaya çıkmasıyla birlikte toplumlar değişmeye ve gelişmeye başlamıştır. İlk devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte cezalandırma hakkının el değiştirdiğini söylemek mümkün olacaktır. Bir devletin ortaya çıkıp sistem ve düzen oluşturması, yaptırım uygulaması, özellikle ceza verme yetkisini tek elden yönetmesi şüphesiz uzun bir evrimin sonucudur. Bu sebeple devletler ortaya çıkar çıkmaz bu sistemin doğduğunu ileri sürmek elbette mümkün olmayacaktır. Devlet, her şeyden önce egemen bulunduğu toplumu dış tehlikelere ve düşmanlara karşı korumakla yükümlüdür. İlk suçlar, bu değerlere zarar veren ya da onları tehlikeye düşüren eylemlerdir. Daha sonra içerdeki barışı da sağlama yükümlülüğü ortaya çıkmış, bu yükümlülük gittikçe genişleyerek bireylerin güvenlik içinde yaşamalarının ihlaline yönelik eylemler de cezalandırılmaya başlanmıştır. Kamusal öç olarak da bilinen bu dönemde ceza sorumluluğunun şahsiliğinin yanı sıra kurumsal algı üzerine inşa edildiği de fark edilmektedir. Kamu otoritesi suç işleyeni cezalandırmalı ve toplumun geri kalanı bu cezalandırmayı ibret alıp suç işlememeli algısı hakim kılınmaya çalışılmıştır. Kamusal öç dönemi toplumların genişleyip devletlerin kurulmaya başlamasıyla her topluluk üzerinde, ceza sorumluluğu açısından da yaptırımlarla, farklı bir etki bırakmıştır.

Sümer Hukuku: Hammurabi Yasaları’nın kaynağını oluşturan Sümer Hukuku’nda, özgür insanı yaralamak kısas cezasını gerektirirken, köle birini yaralamak sadece para cezası ile yaptırım gerektirirdi. Mülkiyete çok önem verildiğinden insan hayatına karşı suçlara göre daha ağır cezalandırılırdı. Hırsızlık yapan ölüm cezasına çarptırılırdı. Köle ve çocuk kaçırma, kızın ırzına geçme, kadının zinası suçlarının cezası da ölümdü. Büyücüler, atıldıkları suda boğulmazlarsa suçsuz sayılırlardı.

Babil Hukuku ve Hammurabi Yasaları: M.Ö. 1792 yılında kral olan Hammurabi’nin çıkardığı bu yasalara göre cezayı devlet verirdi. Büyücülük, hırsızlık, köle hırsızlığı, insan öldürme, konut dokunulmazlığını bozma, yakınlar arası cinsel ilişki, yalancı tanıklık, iftira, yaralama, zina, mesleki hata sonucu zarar verme, yetkiyi kötüye kullanma gibi suçlar genellikle ölümle cezalandırılmıştır. Genel olarak ölüm cezasının yaygın olduğu bu yasalarda suçun öznel (sübjektif) öğesine de yer verildiği görülmektedir. Taksir ve kast ayrımı ayrı ayrı düzenlenmiş olup, taksir konusunda “orta yetenekli insanın göstermesi gereken özen” ölçüt olarak uygulanmıştır.

Asur Hukuku: Asurlular’da Hammurabi Yasaları’ndan yararlanılarak Asur yasaları yapılmıştır ve birçok cezanın aynı kaldığı görülmektedir. Ölüm, organ kesme, sakatlama, kısırlaştırma, dayak, başlıca yaptırım biçimleridir. Örneğin; insan öldürme, hırsızlık, çocuk düşürtme, evli kadınla zina, ırza saldırı ve büyücülük ölümle cezalandırılmıştır. Hammurabi Yasaları’ndan farklı olarak kölelere ve özgürlere eşit ceza uygulanmıştır.

İbrani (Yahudi) Hukuku: İbrani Hukuku’nda ilahi dayanak esas alınmıştır. Temel kaynak, Tevrat’tır. Suç hukukunda kısas, öç, suç ve cezanın kişiselliği, hayvanların da cezalandırılabilmesi şeklinde ifade edilen dört ilke geçerlidir. Hz. Musa’ya Sina Dağı’nda Tanrı (Yehova) tarafından iki taş tablet üzerinde verildiğine inanılan dini ve ahlaki öğütler bütünü olarak bilinen On Buyruk oldukça önemli bir kaynaktır. Bu buyruklarda insan öldürme, zina, hırsızlık, rüşvet, yalancı şahitlik, başkasının mallarına saldırı suç olarak sayılmıştır. Tevrat’ta kasten insan öldürmenin cezası ölümdür. Taksirle insan öldüren kişi ise belirlenen şehirlere sığındıktan ve orada bir süre kaldıktan sonra eski oturduğu yere dönebilmektedir. Bu sistemin amacı, belirli bir sürenin geçmesiyle öfkelerin yatışmasını, üzüntülerin unutulmasını ve böylelikle öç alma hakkının kullanılmamasını sağlamaktır.

Eski Türklerde Hukuk: Bütün Türk boylarında “töre” temel kaynaktır. “İl gider, töre kalır” düşüncesi hakimdir. Devlet öncesi evrede, bütün ilkel toplumlarda görüldüğü üzere, suç, sadece kişiyi ilgilendiren bir olgu olarak değerlendirilmiş, insana özgü öç, kefaret ve uzlaşma kurumlarına yer verilmiştir. Devlet sonrası evrede ise Türklerde toplum düzenini bozduğu biçiminde değerlendirilen kimi ağır eylemler, yasa adı altında toplanmış ve cezalandırılmıştır. İlk Türk devleti, Hunların kurduğu devlettir. Hun yasalarına göre cezalandırma devlete aitti. Suçlar ve cezalar önceden hakan buyruklarıyla duyurulmuştur. Cezalar kişisel olarak belirlenirdi ve suç işleyenin yakınlarına uygulanmazdı. Yurda ihanet, insan öldürme, başkaldırma, savaştan kaçma, evli kadınla zina, bağlı atı çalma, ikinci kez hırsızlık ve yağmacılık ölümle cezalandırılırdı.

Eski Yunan Hukuku: Sitelere göre değişen bir hukuk anlayışı bulunmakla birlikte öç kurumunun ortak bir uygulama olduğu görülmektedir. Kişisel sorumluluktan ziyade ortak sorumluluk benimsenmiştir. Taksirle insan öldürme suçları için iki yöntem belirlenmiştir. Bunlardan ilki ölen kişinin ailesiyle uzlaşmadır. Homeros, bu yöntemle kısas anlayışının yumuşatılacağını düşünmüştür. İkincisi ise öçten kurtulmak için sürgüne gitmektir. Eski Yunan Hukuku yasalarına göre taksirle insan öldüren suçlular, sürgüne gönderildikleri takdirde mallarına el konulmakta; ancak yurttaşlıktan çıkarılmamakta ve dönüşlerinde de arındırma törenleriyle kısmen de olsa eski hayatlarına kavuşmaktadırlar. Kasıtlı ve taksirle insan öldürme ayrımı yapılmış, taksirle öldürme halinde daha az ceza verilmesi benimsenmiştir.

Roma Hukuku: Roma devletinin kurulmasıyla birlikte, suç hukukunun kamusallık niteliği hızlanmıştır. Mutlak yetkiye sahip kralın devlete egemen olmasıyla birlikte ise hukuku krallar oluşturmaya başlamıştır. Suçtan zarar gören kişi ile suçlu, mal karşılığında uzlaşabilmektedir. Bu dönemde, uzlaşma reddedildiği takdirde kısas yöntemi gündeme gelmiştir. Kişiye özgü öç hakkının uzlaşma karşılığında ortadan kalkması, Roma Hukuku’nda özel suçların doğmasının nedeni olmuştur. Ceza sorumluluğu nesnel sonuca göre belirlenmiştir. Kralın ve kral adına yargı sistemindeki ceza yargıcının ceza adaletindeki yetkileri sınırsızdır. Kişinin babasını öldürmesi ve yurda ihanet suçları ölümle cezalandırılmaktadır. Bu dönemin en önemli kaynağı olan On İki Levha Yasaları, yalnızca yazılı hukukun önemli bir örneğini oluşturmakla kalmayıp günümüzdeki hukuk sistemlerinin de öncüsü olarak kabul edilmektedir. Bu yasalar kişiler arasında eşitlik ilkesine dayanmaktadır ve yurttaşlar hukuku (ius civile) ile uluslararası hukuk (ius gentium) olarak iki alanın kurallarından oluşmaktadır. İlk dönemlerde ceza sorumluluğu ile hukuksal sorumluluk eş görülmüş, On İki Levha Yasaları’nda zarar görenin zararlarının giderilmesi esas alınmışsa da, kimi suçlar açısından insana özgü öç ve kısas gibi kurumlara da yer verilmiştir.

Cermen Hukuku: Cermen Hukuku’nda temel ilke suçun bireyselliğidir. Suç, mağdura karşı işlenir bu yüzden de mağdurun rızası cezayı belirlemek için en önemli etken olacaktır. Rıza söz konusu olduğunda, yurda ihanet hariç, birçok suç cezalandırılmamaktadır. Ancak yurda ihanet gibi toplumu ilgilendiren ve barışı tehlikeye düşüren suçlarda rızanın bir önemi yoktur. Bu tür suçları işleyen kişi, herhangi bir bedel ödenmesine izin verilmeksizin ölüm cezasına mahkum edilmiştir. Suçun ağırlığını ölçmek için kişinin kastına değil ortaya çıkan sonuca bakıldığından netice sorumluluğu ön plana çıkmıştır.

Kanonik Hukuk: Katolik Kilisesi hukukudur. Hem dinsel yükümlülükleri yerine getirmeyenler hem de dinsel nitelikle birlikte toplum düzenini bozan eylemler cezalandırılma konusu edilmektedir. Bu nedenle, kanonik hukuk kiliseye hizmet amacını taşımaktadır. Temel kaynak olarak Corpus İuris Canonici’yi ele almış, “insanın hukuku değişir ancak Tanrı’nın hukuku değişmez” ilkesiyle birlikte kilisenin Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi iddiasıyla din dışı suçlara ve yasalara da karışmaya başlamıştır. Bu hukuka göre, doğan zararlı sonucun irade sonucu olup olmadığını belirlemek için karşı tarafın tepkisine bakmak gerekmektedir. Tepki varsa, suç irade ile işlenmiştir. Tepki yoksa suç irade dışında işlenmiştir. Zira iradenin belirlenmesi, karşı tarafta doğan sonuca, yani tepkiye göre olmaktadır.

Kaynakça

  • Ekrem MEMİŞ, Eski Yakın Doğu’da Adalet Anlayışı ve Kanun Koyucular, s. 34.
  • Prof. Dr. Sami SELÇUK, Eski Çağlarda Suç Hukuku, s. 12.
  • Doç. Dr. Feda Şamil ARIK, Eski Türk Ceza Hukukuna Dair Notlar.

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

41

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.