İfa Güçlüğü ve İfa İmkânsızlığı Kapsamında Covid-19’un Borç İlişkilerine Etkisi

Salgın hastalık, bir borç-borç ilişkisinin taraflarının öngörmelerinin ve engellemelerinin mümkün olmadığı bir durumdur ve bu yönüyle mücbir sebep oluşturabilir.10 min


111

1. Salgın Hastalık ve Borca Aykırılık

1.1. Salgın Hastalık

Salgın hastalık kaynağı ve sebebi ne olursa olsun, canlıdan canlıya bulaşabilen, şahıs veya mal varlığı zararlarına yol açan, önlenemeyen ya da önlenmesi oldukça zaman alan hastalıktır. Hastalık doğal olarak oluşabileceği gibi insanlar tarafından yaratılmış ve yaygınlaştırılmış da olabilir. Bununla birlikte salgın hastalık, bir borç-borç ilişkisinin taraflarının öngörmelerinin ve engellemelerinin mümkün olmadığı bir durumdur ve bu yönüyle mücbir sebep oluşturabilir. Diğer yandan öngörülebilme ve engellenebilme imkânının bulunduğu salgın ve bulaşıcı hastalıklar ise  mücbir sebep oluşturmaz.

1.2. Borca Aykırılık

Salgın hastalığın borca aykırılık bakımından önemi ise borçlunun borcunu yerine getirmemesinden doğan sorumluluğunu ortadan kaldırmasıdır. “Borçlunun borca aykırı davranışı, kendisi ve işletmesinin dışında öngörmesi ve beklenmesi mümkün olmayan bir olaya dayanırsa borçlu bundan dolayı sorumlu tutulamaz.” Bu durumda borca aykırılıktan dolayı zarar gören alacaklı borçluyu sorumlu tutamayacaktır. Söz konusu borç ilişkisinde edimin ifası imkânsız hale gelmişse edim yükümlülüğü sona erecektir. “Borçlu ani edim borcu doğuran sözleşmeden dönebilecek, sürekli edim borcu doğuran sözleşmeyi feshedebilecektir.” Salgın hastalık borcun ifasını imkânsız hale getirmeyip borçlu sözleşmeden dönmemiş veya sözleşmeyi feshetmemişse ve edimin ifası aşırı derecede güçleşmişse sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını talep edebilecektir.

2. Salgın Hastalığın Borç İlişkileri Kapsamındaki Durumu

2.1. Salgın Hastalığın Mücbir Sebep Kapsamında Olup Olmaması

Salgın hastalığın mücbir sebep kapsamına alınabilmesi ve borçluyu borca aykırılıktan dolayı sorumluluktan kurtarabilmesi için borç ilişkisinden doğan edimin ifasını engellemesi gerekir. Bu doğrultuda öncelikle salgın ve bulaşıcı bir hastalık mevcut olmalıdır. Şartlardan diğeri ise tabii ki bu söz konusu salgın hastalığın borç ilişkisinden doğan edimin ifasını engellemesidir. Salgın hastalıktan dolayı edimin ifası imkansızlaşabilir, gecikebilir veya gereği gibi yerine getirilememiş olabilir.  Örneğin salgın hastalık kiracının kira bedelini ödemesine ilişkin bankacılık faaliyetlerine engel olmadıysa kiracı bedel ödememesinden doğan zarardan sorumlu olacaktır. Covid-19 hastalığı nedeniyle yargı faaliyetlerine ara verilmesi durumunda avukatın dava açmaması, duruşmalara girmemesi; yüklenicinin işçileri koronavirüse yakalandığı için karantinaya alınıp inşaatın durması ve teslimin gecikmesi durumunda bulaşıcı hastalık nedeniyle edimin ifası mümkün değildir. Diğer yandan satıcının satım sözleşmesine konu olan ürünü teslim etmesine engel teşkil edecek bir durum yoksa satıcının geç teslim ettiği bir durumda sorumluluğu ortadan kalkmayacaktır.

Edimin ifası borç ilişkisinin kurulduğu zamandan sonra borçlunun kusuru olmaksızın imkansız hale geldiyse bu durum TBK m.136 gereği borcun kendiliğinden sona ermesine yol açacaktır.

  • Türk Borçlar Kanunu’nun “İfa imkânsızlığı” başlıklı 136. maddesi:

“Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.

Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.”

Borçlunun kusuru olmadan ediminin imkansızlaşması halinde sorumluluktan tamamen kurtulabilmesi için söz konusu imkansızlığın kalıcı olması gerekir. Geçici bir imkansızlığın söz konusu olduğu durumlarda borç sona ermez, geç de olsa ifa edilebilir durumdadır. Ancak bu ihtimalde borçlu borcunu geç ifa etmekten dolayı sorumlu olmayacaktır. Örnekle açıklayacak olursak para borcunun ifası Covid-19 nedeniyle gecikmişse de borcu sona erdirmez.

2.2. Salgın Hastalığın Sözleşme Sorumluluğuna Etkisi

2.2.1 Tazminat Sorumluluğu

Sözleşmeden doğan borca aykırılık durumunda borçlu normal şartlarda TBK m. 112 gereğince ortaya çıkan zararı tazmin etmekle yükümlüdür.

  • Türk Borçlar Kanunu’nun “Borcun ifa edilmemesi” başlıklı ve “Giderim borcu” alt başlıklı 112. maddesi:

“Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.”

Ancak ilgili hükümden de anlaşılacağı üzere borca aykırılık halinde aykırılık teşkil eden durum, borçlunun borca aykırı herhangi bir fiilinden kaynaklanmıyor ve Covid-19 örneğinde olduğu gibi illiyet bağını kesen bir sebep mevcut ise oluşan zararda borçlunun herhangi bir sorumluluğu bulunmayacaktır.

2.2.2. Sözleşmeden Dönme Ve Sözleşmenin Feshi

Salgın hastalık halinde haklı sebep mevcutsa sözleşmenin tarafları dönme ya da fesih suretiyle borcu sonra erdirebilir. Salgın hastalık sözleşmeden dönme ve fesih durumları için haklı sebeptir. Haklı sebeple sözleşmeden dönen veya sözleşmeyi fesheden taraf yukarıda bahsettiğimiz gibi TBK m.112 gereğince alacaklının uğradığı zarardan sorumlu olmayacaktır. Bu tarz durumlara ilişkin örnek verecek olursak eser sözleşmesinde iş sahibi, Covid-19 karantina uygulamaları sebebiyle belirsiz bir süreyle kapatılmasına karar verilen spor salonu, AVM, otel gibi işletmelerin inşaat işlerine ilişkin sözleşmeden dönebilir. Diğer yandan sürekli edim borcu doğuran bir sözleşme türü olan kira sözleşmeleri de Covid-19’dan etkilenmektedir. Örneğin uzun süreli bir kira sözleşmesinde salgın hastalık nedeniyle iş yeri kapatılan kiracı sözleşmeyi kalan süre için feshedebilir. Yurtta kalan öğrenciler örgün eğitim yerine online eğitime geçilmesi nedeniyle yurt ile imzalamış oldukları sözleşmeyi feshedebilirler.

Tüm bu örnekler çerçevesinden anlaşıldığı üzere sözleşmeden dönme veya fesih halinde fesih sonrası için yapılan ödemelerin iadesi talep edilebilecektir. Bu iadenin hukuki dayanağı ise TBK m.77-82 arasında düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümleridir.

2.2.3. Sözleşmenin Uyarlanması

“Salgın hastalık, sözleşmede bulunan edimlerin ifasını imkânsız hale getirmemiş ancak ifasını zorlaştırmışsa bu durumda sözleşmenin değişen yeni koşullara uyarlanması gündeme gelebilir.”

  • Türk Borçlar Kanunu’nun “Aşırı ifa güçlüğü” başlıklı 138. maddesi:

“Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.”

Yukarıdaki kanun hükmü gereğince henüz borcunu ifa etmemiş veya etmiş olmakla birlikte bundan doğan haklarını saklı tutmuş olan borçlu, karşı taraftan sözleşmenin uyarlanmasını talep edebilir. Uyarlama sözleşmelerde “ahde vefa ilkesi” gereğince gelişigüzel herhangi bir nedene dayanılarak talep edilemez. Hükümde belirtilen sıkı koşulların varlığı halinde ve önceden öngörülemeyip öngörülmesi de beklenmeyen bir nedenden dolayı uyarlama talep edilebilir. Nitekim içeriğin tamamında bahsettiğimiz gibi sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan olağanüstü ve beklenmeyen haller mücbir sebep olarak karşımıza çıkmaktadır. Mücbir sebep ve bu bağlamda gündemimizde olan Covid-19, sözleşmeden doğan edimlerin ifasını imkansızlaştırmayıp belirli ölçüde zorlaştırmış olabilir. Bu iki durumu daha somut bir örnekle açıklayacak olursak yurt dışına seyahat programı düzenleyen şirketin bu ülkelere seyahatin yasaklanması nedeniyle edimini ifa etmesi imkânsız hale gelmiştir. Buna karşılık satıcının satım konusu malı ithal etmesi yasaklanmamış olmasına rağmen ulaşım giderlerinin artması nedeniyle ya da sözleşmede öngörülen sürede ifa edilmesi aşırı derecede güçleşmişse ifa güçlüğü söz konusu olacaktır. TBK m.138 gereğince uyarlama talebi sözleşmedeki edime veya süreye ilişkin olabilir. Örneğin kiracı bir oteli 5 yıl için kiralamıştır ve Covid-19 önlemleri nedeniyle otelini bir süreliğine kapatmak zorunda kalmıştır. Salgın tehlikesi geçtikten veya önlemler kaldırıldıktan sonra faaliyetine geri dönen kiracı uyarlama yoluyla otelin kapalı kaldığı sürenin kira süresine eklenmesini uyarlama yoluyla talep edebilir. Yüklenici firma inşaatı 24 ay içinde teslim etmeyi üstlenmiştir ancak Covid-19 nedeniyle işçilerin belirli ve sınırlı bir süre çalıştırılması, malzemelerin geç temin edilmesi gibi hallerde yüklenici edimin ifası süresinin uyarlanmasını talep edebilir. Spor salonu, kuaför salonu, hamam gibi yerleri kiralayan kiracı, Covid-19 önlemleri çerçevesinde söz konusu yerlerin kapatılması sonucu kira bedelini ödeyemez bir duruma düştüğünde kiraya verenden uyarlama talep edebilir. Unutulmamalıdır ki az önce de belirttiğimiz gibi uyarlama talebinde bulunabilme konusunda en önemli şart borcun henüz ifa edilmemiş olması veya ihtirazi kayıtla ifa edilmiş olmasıdır.

2.2.4. Ödemezlik Def’i Veya Ödemeden Acze Düşen Kişiye Karşı İfadan Kaçınma
  • Türk Borçlar Kanunu’nun “İfada sıra” başlıklı 97. maddesi:

“Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.”

Yukarıdaki hüküm gereğince tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde aynı anda ifa yükümlülüğü bulunan taraflardan biri, ifa yükümlülüğünü yerine getirmediği takdirde karşı taraftan edimin ifasını talep edememektedir. Bu ödemezlik def’i olarak ifade edilir. Örneğin bir eser sözleşmesinde bedel işin tesliminde ödenir (TBK m. 479).

  • Türk Borçlar Kanunu’nun “İfa güçsüzlüğü” başlıklı 98. maddesi:

“Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmede, taraflardan birinin borcunu ifada güçsüzlüğe düşmesi ve özellikle iflas etmesi ya da hakkındaki haciz işleminin sonuçsuz kalması sebebiyle diğer tarafın hakkı tehlikeye düşerse bu taraf, karşı edimin ifası güvence altına alınıncaya kadar kendi ediminin ifasından kaçınabilir. Hakkı tehlikeye düşen taraf, ayrıca uygun bir sürede istediği güvence verilmezse sözleşmeden dönebilir.”

Bu kapsamda TBK m.98 gereğince bir sözleşmede önceden ifa yükümlülüğü bulunan kişinin, karşı tarafın edimini ifa etmesi tehlikeye düşerse veya güçleşirse edimini ifadan kaçınma hakkı bulunmaktadır. Bu durum önceden ifa yükümlülüğü bulunan borçluyu borcundan kurtarmamaktadır ancak önceden ifa yükümlülüğü bulunan borçlu, kendisine güvence verilmesini isteme, aksi halde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Örneğin alıcı 2 taksitini ödemişken mobilyacının sözleşmeye konu olan mobilyaları imal edip teslim edemeyecek duruma düştüğünü gördüğü takdirde taksitleri ödemeyi durdurup kendisine güvence verilmesini isteyebilir. Güvence verilmediği takdirde sözleşmeden dönebilir. “Karşı edim yükümlüsünün edimini ifa yükümlülüğünün tehlikeye düşmesi ifa güçsüzlüğüne düşme, özellikle iflas etme ya da hakkındaki haczin sonuçsuz kalması gibi durumlarda ortaya çıkabilir.”

Covid-19 salgınının ortaya çıkmasıyla toplumda ekonomik dengenin bozulması, arz-talep durumunun değişmesi, üretimin durması, istihdamın azalması gibi sonuçları olmuştur. Bu da doğal olarak tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde sonradan ifa güçsüzlüğü gibi durumların oluşmasına neden olmuştur. Örneğin konut inşaatı için proje sunan yüklenici ile alıcı ileride inşa edip kendisine teslim etmesi hususunda bir taksitle satış sözleşmesi yapmıştır ancak Covid-19’un doğurduğu sonuçlar neticesinde hiçbir üretim ve inşa aşamasına başlanılmadığı ve yüklenicinin bankalardan aldığı krediler nedeniyle aleyhinde takipler başlatıldığı gibi durumları gören alıcı, inşa edilecek projenin kendisine teslim edilmesiyle ilgili bir tehlike durumunda taksitleri ödemeyi durdurabilir. Bununla birlikte borçludan kendisine konutun teslim edileceğiyle alakalı güvence vermesini isteyebilir, aksi halde yukarıdaki kanun hükümleri ve açıklamalar doğrultusunda sözleşmeden dönebilir.

2.2.5. Edimden Ve Tasarruf Edilen Masraftan İndirim Talebi

Tam iki tarafa borç yükleyen sözleşme ilişkilerinde Covid-19’un etkileri edimler arasında dengesizlik meydana gelmesine neden olabilir. Örneğin bir AVM’de iş yerini kiralayan kiracı salgın nedeniyle AVM’lerin kapatılmasına rağmen kira sözleşmesi ilişkisini devam ettirmekte, kira bedelini ödemeye devam etmektedir. Bu kira bedelinin içerisinde AVM’nin ısınma, aydınlatma, güvenlik görevlisi gibi harcamaları da dahil olduğundan salgın nedeniyle kiraya veren taraf bu masraflardan tasarruf etmekte ancak kira bedeli hâlâ bu giderler kapsamında ödenmektedir. Bu durum yukarıda da bahsettiğimiz üzere TBK m.77-82 gereğince sebepsiz zenginleşmeye neden olacak ve kiracı bu masrafların indirilmesi talebinde bulunabilecektir. “Diğer bir örnek, yurtta kalan öğrencinin Covid-19 nedeniyle örgün eğitime ara verilmesi durumunda yurt yönetimiyle olan sözleşme ilişkisini sona erdirmeyip, eski şartlara dönüldüğünde yurtta kalmaya devam etme kararı alması mümkündür. Bu durumda yurt idaresi sözleşme devam ettiği için öğrenciye hizmetlerini eskisi gibi takdim etmeye devam etmekte ise öğrencinin kararlaştırılan bedeli ödemeye devam etme yükümlülüğü vardır. Buna karşılık yurt idaresi, öğrencilerin bir ya da bir kısmının değil tamamının yurtta kalmaması sonucu bazı masraflardan tasarruf etmiş olabilir. Bu durumda ödemeye devam edilen ücretten tasarruf edilen bu masrafların indirilmesi öğrenciler tarafından talep edilebilir.”

Sonuç olarak Türk hukukunda sözleşme serbestisi ve sözleşmeye bağlılık ilkelerinin istisnası olan ve temeli TMK m.2’de düzenlenen dürüstlük kuralında yatan aşırı ifa güçlüğü maddesini özellikle Covid-19 kapsamında değerlendirecek olursak salgın hastalık gibi mücbir sebep teşkil eden ve tarafların oluşacak zararlardan herhangi bir şekilde kusuru veya sorumluluğu bulunmadığı durumlarda, bir şekilde  sözleşme taraflarının karşılıklı mutabakat ile iyi niyetle hareket ederek sözleşmenin feshi ya da sözleşmeden dönmek gibi aralarındaki ticari ilişkiyi sonlandıran çözümler yerine sözleşmesel edimleri salgın sürecinin geçmesine dek hafifletmeleri ve uyarlamaları en uygun yol olacaktır.

Kaynakça

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

111

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.